Şehâdet bir çağrıdır
Adanmış bir ömrün sessiz tebessümüyle tüm dünyayı kucaklayan İsmail Haniye’ye, önden gidenlere, onların yolunu takip edenlere selam olsun.
Ömürlerine çokça yaşam sığdıran her birimize ayrı ayrı pay dağıtan ölümün bir diriliş olduğunu, kutlu yolculuğun sürecini an be an bizlere öğreten yiğitlerin yürüyüşlerine şahidiz.
Filistin bir sınav kâğıdı olarak dururken önümüzde, dava sahiplerinin hür gölgelerinde kendimizi tekrar tekrar temize çekiyoruz.
İnsan hareket üzeredir, Rabbimiz bizden bunu ister. Toplumsal çaba imar güzelliklerin önderi olmaktır yaşam amacı. Yürekler ise bir dinginlik ister. Dua, Rabbi anış, secde ruhun kemal noktasıdır, tamamlanıştır.
Dünya bir şehidin şahitliğinde cem oluyor. Kendini, aitliğini, sahipliğini sorguluyor.
İsmaillerin pak duruşuyla gül kokuyordu yollar. Tertemiz nurlu yüzleri, tertemiz elbiseleri, nezaket abidesi Müslümanca vakur halleri düşmana korku salıyordu şüphesiz.
Derin bakışlı, demir pençeli mücahit
Kanatlarına yazdığı özgürlükle giden heybetli kartal.
Gölge desenli gökyüzüne küsme
Küsme ışıkları alınmış güneşlere
Bir temmuz sıcağında varsın sussun ırmaklar, hatta donsun
Boğazımızdaki düğümler çözülmez bir sır olsun
Ne olur ki düşen kar gözyaşımıza kefen, yollara ak iz olsun
Yeryüzündeki tüm kalemler kırılsın isterse
Azanlar yazılmıştır
O’nurlu bir gidiş ki on binlerce dönüştür elbet…
Onlar aydınlık resimlerin içindeler. Onlar cennet ehli. Onlar dünyadaki görevlerini rabbin isteği üzerine tamamladılar.
Onların sürgünleri çoğalacak.
Onların tertemiz kanlarıyla sulanan kutsal topraklarda medeniyetleri omuzlayacak pırıl pırıl nesiller yetişecek. Onların evlatları İslam’ı has amelleriyle daha çok yaşayacaklar ve yaşatacaklar.
Bizler de silkelenmeliydik. Görmek acıyı kanatmalı, alıştırmamalıydı.
Şahitliğimiz artarken; elimizle düzeltemediğimiz zulüm dünyasına her gün başka bir acıyla uyanıyoruz ne acı ki…
Dilimiz, kalemimiz, kalbimiz suskunluğunu bozup gözyaşımız yakmalı bizleri. Her damla, zulüm ateşini söndürüp hak meşalesi yakmalı.
15 Temmuz’ da çıktığımız sokaklar kurulan pusuları yerle bir etti.
3 Ağustos’ ta da Haniye'nin davetine icabet ettik, meydanlarda hak ve özgürlüğün sesini yükselttik.
Şehrimize gelen Filistinli kardeşimize şöyle bir soru yöneltmiştim:
Yardımlar yürüyüşler yapıyoruz, en mühim olan boykotu.
‘’Çokça duamız var sizin için ama içimin yangınını söndürmek için başka neler yapmalıyım, ben bir öğretmenim’’ demiştim.
‘’Çocukların, annelerin ahvali yüreğimi dağlıyor’’ dediğimde bana güç veren şu cevap geldi. Madem ki öğretmensiniz sizin bu ümmete katacağınız en önemli şey; sevgi, barış, merhamet üzere ahlaklı ve imanlı nesiller yetiştirmeniz.
Bu inançla nesil yetiştirme gayretime gayret eklendi. Kalbim mutmain olmuştu.
Kendime tekrar tekrar söz verdim.
Bizler rabbimizin rızası için kutlu beldelerin korunmasına, o yolda çaba veren kardeşlerimize destek vermek zorundayız.
İnsanın rotasını ayakları değil kalbi belirler. Çocuklarımıza Kudüs aşkı vermeliyiz.
Üstat Nuri Pakdil’ in şiirindeki öğretisiyle;
‘’Yürü kardeşim ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
Anne ol
Çünkü anne bir çocuktan bir Kudüs yapar’’ der.
Her anneye, babaya, dedeye, nineye, öğretmene, çiftçiye, esnafa, memura herkese! görev düşüyordu.
Onlar Kudüs aşkıyla, vatan sevdasıyla yaşadılar ve ömürlerini şahadetle noktaladılar. Zaferlerden önce çıktıkları tüm seferlerde kalbî iman, ayaklarında sonsuz güç, onları güçlü kıldı. Kalben inanmak; yoruldukça ve yoğruldukça, yorgunluklara gülistan olur.
Kalbine bir Kudüs gücü gelir, o güç gönlünün bahçelerini çoğaltır. İsmail Haniye ve önden gidenlerin şahadetleri kutlu olsun.
Size aguşunu açmış duruyor peygamber
...