Şefkat ve şifa mesleği: Hmeşirelik
Şennur’a, Firdevs’e, Neşe’ye, Betül’e, Feyza’ya, Sevgi’ye ve bütün
şefkat timsali hemşirelerimize minnetle…
Her yıl 12-18 Mayıs tarihleri arası, şefkat ve şifa mesleği olan
hemşireliğin haftası olarak kutlanmaktadır. Hemşirelik mesleğinin kurucusu
FloranceNigintingale’nin(1820-1910) doğum günü olan 12 Mayıs, Hemşirelik Günü
olarak kabul edilmektedir.Doktorlarımızın ortaya koydukları tanı ve tedavi
çerçevesinde şifa bulma sürecimizde en büyük güç olan hemşireler, insan biyolojisi
ve psikolojisi konusunda donanımlı, insan hayatına saygıyıen yüce değer olarak
benimsyen, doğaya ve insana karşı kendisini sorumlu hisseden, çabuk, soğukkanlı
ve doğru karar verme yetenekleriyle öne çıkan şefkat ve şifa örneği
insanlardır.Hemşirelik nedir sorusunun cevabını insanlığın öncü kadınlarından
FloranceNigintingale, insan-doğa bütünlüğünü kapsayacak şekilde yapmaktadır:“
Doğanın birey üzerinde etkili olabilmesi için bireyin en iyi duruma getirilmesi.”
Hemşirelik, insanın varoluşunu gerçekleştirmesi için sürekli hareketi ve hayatı
esas alan bir meslektir.
Hemşireler, “altı üstü
hemşire” şeklinde bir küçümsemeyle
kendilerinden bahsedilecek insanlar değillerdir. Bir hemşireyi, küçümsemek,
yapılabilecek büyük bir hatadır. FloranceNigintigale, hemşirenin direkt olarak
hayatın korunması konusundaki rolünü çok çarpıcı bir şekilde ifade etmektedir:“Tanrının
en değerli armağanı olan hayat, çok defa hemşirenin ellerine terk edilmiştir.”Hemşirelik
mesleğini icra eden hemşirelerimizin hayatımızın devamı için çalışan en kritik
roldeki insanlar olduğunun anlaşılması ve kavranılması çok önemlidir.
Hemşirelik, tarihi binlerce yıl öteye giden kadim bir meslektir.
Hemşirelik mesleğinin doğuşunun arkasında savaş, hastalık ve afetler karşısında
insanlara yardım etme ve merhamet duymamotivasyonu vardır. M.Ö. 3500 Yıllarında
yazıldığı düşünülen bir Hint kitabında, hemşirelerden söz edilmektedir. Eski
Mısır ve Antik Yunan’da hemşireler vardı. Orta Çağ’da kiliselerde yardıma
muhtaç ve hasta insanlara yardım eden erkeklere Dakon, yardım eden kadınlara
Dakones denilmekteydi. Hemşireliğe cinsiyetçi bir bakışaçısıyla yaklaşmak doğru
değildir. Hemşirelik, hem erkek, hem kadın mesleğidir, çünkü hemşirelik, insana
insani bütünlük içinde yaklaşan bir bilim ve meslektir.
Hemşirelik mesleği konusunda, toplumda çok yanlış önyargılar ve
kalıplar vardır. Hemşirelerin yaptığı işi kendisine özgü bir bilim ve meslek
olarak görmek yerine, hemşireleri sadece iğne yapıp kan alan, tansiyon ölçen,
doktorun her dediğini yapan, doktora bağımlı
ve yetersiz önemsiz kişiler oldukları şeklinde yüzeysel, sığ ve önemsiz kişiler
oldukları şeklindeki önyargılar, maalesef toplumsal kültürümüzde mevcuttur.
Hemşirelik, kritik önemde bir sağlık bilimidir ve mesleğidir. Hemşireliği
önemsiz işleri yapan bir sağlık çalışanı olarak değil, onu kendisine metot ve
konusu olan bir bilim ve meslek olarak anlamak daha sağlıklı ve gerçekçidir.
Hemşirelik konusundaki önyargılarımızı düzeltmek, sağlık konusunda daha
gerçekçi ve ciddi bir anlayışa sahip olmamızı sağlayacaktır.
Ülkemizin ilk hemşiresi Esma Deniz İbrahim’dir (1902-1997). Esma Deniz
İbrahim’in Hemşirelere Psikoloji isimli çok önemli bir kitabı vardır.“Hastaya
mükemmel bir bakım sağlamak bir hemşirenin en temel prensibi olmalıdır” diyen
Esma Deniz, hemşirelik mesleğinin hümaniter ve sosyal özünü çok çarpıcı bir
şekilde ifade etmektedir:“Hemşirelik geniş ölçüde ve manada, sosyal bir hizmettir.
Materyali insan ve birbirine benzemeyen özellikleri olan insana gösterilen
saygıdır. İnsan haklarının biri de insanın sağlıklı yaşama hakkıdır. İyi bir
hemşirelik uygulaması, kim olursa olsun, kişinin şahsiyetine gösterilen saygıyı
sürekli olarak yansıtır. Bu nedenle de hemşireler için başlıca ilke bakımdır.
İnsanın sağlığında ve hastalığında sunulan hemşirelik bakım hizmetidir...”
Kanser tedavisi gören eşim Merve, hemşirelerin hayatını değiştirmedeki
rollerini şöyle anlatmaktadır: “Öyle korkuyordumki! Zaten düzenim, uykularım,
hayatım tepetakla olmuştu.Gideceğim yer nasıl bir yerdi, kimlerle karşılaşacaktım, ne yaşayacaktım, acı çekecekmiydim…Aklımda
deli sorularla ilk kürümü almaya geldim.Allahım, o nasıl bir karşılamaydı!Sanki
yıllardır tanıdığım arkadaşlarım ve dostlarım biraraya gelmiş, birbirimize
moral verip harika sohbetler gerçekleştiriyoruz! Şifa
melekleri sayesinde o korkum bir anda dağıldı ve kendimi çok güvende
hissettim. Yalnız değildim. Onların sayesinde ruhum tamamen rahatlamıştı.
Çok kolay ikna olmayan ben, ruhumun huzurla dolduğunu hissettim. Beynimde bu
hastalığı bitirmeye başlamıştım bile… Betül, Firdevs, Şennur ve daha nice
hemşire, şefkat meleği olarak bana şifa sunmaya başlamıştı.Biz hastalar için
bunun zor bir savaş olduğunu biliyorum. On beş günde bir gelip ilacımızı alıyor
ve bir gün bu gelip gitmelerin son bulacağı umuduyla yaşadığımızı düşünüyorum.
Ya siz?.... Sizlere boşuna şefkatli şifa meleklerim demiyorum.Bizim
meleklerimiz her gün orada. Her gün bitmek tükenmek bilmeyen en yüksek
enerjiyle bizlere gönlünüzün derinliklerinden şifa sunuyorsunuz. Hayatınızda
kimbilir ne çok olumsuzluk, ne kadar çok sorun ve gücünüzün üstünde
sorumluluklarınız var. Tüm bunları bize
hiçbir şekilde yansıtmadan güler yüzle, sevgiyle, muhabbetle, servisinizi ve
gönlünüzü bizlere açtığınız için sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.Ben
artık kemoterapi almaya gelirken korkuyla, endişeyle, bıkkınlıkla gelmiyorum.
Evden çıkarken büyük bir heyecanla “ben
arkadaşlarımın, güzel insanların yanına sosyalleşmeye gidiyorum” diyebiliyorum.”
Şefkat ve şifa melekleri bütün hemşirelerimizin Hemşireler Haftası kutlu olsun.