Seferî Şemşamer
Altmışlı yıllarda Apollo Turizm firması otobüslerinin garajı Ankara Denizciler Caddesi’ndeydi. Kayseri’ye Bala, Keskin ve Kırşehir yolundan gidilirdi.
Durup
dururken nereden aklıma geldi?
Otobüsün
cam kenarı koltuğunda oturanlar, şehir hudutlarından çıkar çıkmaz yolun iki
tarafında yemyeşil bağ, bahçe ve bostan görüntüleri eşliğinde yolculuk yapanlar
iç koltukta oturanlara nispetle şanslılardı.
O günlerde tarım arazilerinin tamamı ekiliydi. Sanayileşme ve diğer organize
işler henüz bu alanları zapt etmemişti. Yine o yıllarda Müslümanlar için her
hususta bilgi sahibi olmak bir vazifedir diyerek Din hususunda bilgi ile
bulunduğumuz hâlin dinî yönden nasıl olması veya olmamasını yazan zamanın İstanbul
Müftüsü, Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen’in
‘Büyük İslâm İlmihali’ inde “Seferin
Mahiyeti ve Müddeti” başlığı
altında “Bir beldenin kenarlarından olup,
‘Finai Mısır’ denilen yerler beldenin mütemmimidir. Bunları geçmek lazımdır ki, müsaferet başlamış
olsun. Şehrin dışındaki bağları, bostanları ve bekçilere, bostancılara ait
meskenler, kulübeler şehirden sayılmaz” açıklamasına dikkat çekerek fetva
verecek değilim.
Aklıma
takıldı, acaba bu konuda yani şehirleşme ve şehir sınırları konusunda günümüzde
nasıl yorumlar getirilmiş olmalı ki, seferiliğin şartları, neler yapmalı, neleri
yapmamalıdır la ilgili Diyanet İşleri
Başkanlığı uzmanları farklı görüş ve düşünceleriyle milletimizi
aydınlatmalıdır.
Şehirlerin
başlangıç ve bitiş sınırlarını Karayolları levhalarından mı anlayacağız?
Bu
konuda kafalarını karıştırmak arzusunda değilim. Ancak meskenlerin şehir
dışında inşa edildiği günümüzde bu konudaki fetvaların gündeme alınması
gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Bir zamanlar Melih Gökçek Ankara’nın girişleri diye adlandırdığı kapıları ölçü
alırsak onlar sadece süs olarak kalır.
Her
neyse… Konumuza dönelim.
Altmışlı
yıllarda yol kenarlarında hem sıvı yağ hem de bitkisel margarin yapımında
kullanılan ayçiçekleri yönlerini güneşe dönen sapsarı şemşamer (ayçiçeği)
tarlaları yol boyunca bizlere adeta bir şölen sunardı. Bereketiyle çiftçilerimizin yüzünü
güldürürken küspesi hayvan yemi ve yakacak olarak tercih edilirdi.
Kuşların
da nasiplendiği tarlalarından geçerken ülkemizde
ve dünyada yağlık ve çerezlik olarak iki tipi yetiştirilen ay çekirdeğini
şehirde çerezlik olarak tüketirdik.
Dünyada ayçiçeği üretimi son yıllarda artmış olup, üretimde
ve ekim alanlarında ilk on ülke arasında yer almaktayız. Yağlık ayçiçeği
üretimi, genelde Trakya-Marmara Bölgesinde yoğunlaşmış iken, çerezlik üretimi
İç ve Doğu Anadolu Bölgesinde yapılmaktadır.
E vitamini, magnezyum, protein, linoleik yağ asitleri ve
birkaç bitki bileşiği içerdiğinden kan basıncını, kolesterolü ve kan şekerini
düşürmeye yardımcı olan ay çekirdekleri Nisan başı, Mayıs ortasında ekilen
ayçiçeği genelde Ağustos sonu ve Eylül ayında hasat edilir.
Bu güzelliklere rağmen son günlerde yaşatılan ayçiçeği yağı
sıkıntısına ne dersiniz?
Kamu görevinin 29 yılı Tarım Bakanlığı’nın muhtelif
kademelerinde geçen birisi olarak işin çözümünü göreve yeni gelen, tecrübeli,
donanımlı ve yüreği millet ve vatan aşkıyla tutuştuğu bilinen ve takdir edilen
çiçeği burnunda Tarım ve Orman Bakanı
Sayın Prof. Dr. Vahit Kirişçi’ye
bırakalım diyorum ve’s-selam.