Seçmeni anlamak
Seçmenin gönlüne girememiş, gönlünü kazanamamış siyasetçi, seçim denilen siyasi yarışta ipi asla göğüsleyemez. Seçmenin gönlüne girmek ve gönlünü kazanmak da seçmeni anlamaktan geçer. İşin içinde seçim varsa durum, budur.
Peki, seçmenin
gönlüne girmek, gönlünü kazanmak nasıl olur?
Maddi-fiziki ve
manevi-inanç konularında seçmeni anlamak ve gereğini yapmakla olur.
Seçmenin ilgilendiği maddi, fiziki tarafı ağır basan
meselelerde yollar, köprüler, binalar, şehirler, hastaneler, sanayi kuruluşları
vesaire gibi konular vardır. Seçmen; en çabuk, en kolay bu konularda tavrını
gösterir.
Mesela biri belediye başkanı seçilir ve onun işi yol
yapmaktır, köprü yapmaktır ilk bakışta. Hangi siyasi partiden seçerseniz seçin
yolunuzu yapmayan siyasetçiye karşı tavır alırsınız. Çünkü arabayla giderken
zikzak çiziyor, kafanız tavana tavana vuruyorsa dikkate alır, o belediye
başkanından uzaklaşırsınız. Seçmen, bütün maddi-fiziki konularda böyledir.
Belediye başkanı farklı, faydalı ve hayırlı ne iş
yapıyor diye bakar seçmen. Başbakan veya devlet başkanı farklı, faydalı ve
hayırlı ne iş yapıyor diye bakar seçmen. Beni icraatlarıyla uçuruyor mu
süründürüyor mu diye gönlüne not tutar, karar alır ve rey verir.
Çünkü yol lazımdır, köprü lazımdır, oğluna iş
lazımdır, kızına hayırlı okul lazımdır, ebeveynine hastane lazımdır, vesaire…
Siyaset ve seçim politikaları, seçmeni anlamak sadece
bunlar değildir ki… Vatan, bayrak, dış tehdit, uluslararası itibar, inanç
özgürlüğü, inandığı din (düzen) kurulması ve yaşanması gibi onlarca manevi-inanç
konuları daha vardır. En yavaş, en zor bu konularda anlaşır insanlar. Çünkü
sosyal bilimler konusudur ve hemencecik ortak çözüme ulaşmaz.
Mesela birisi ülkenin bir avuç suyunu dahi vermek
istemez ama bir başkası verelim ne olacak ki diyebilir. Mesela sen bana oy ver,
vatandan olursun, bayraktan olursun demeyi bırak hafif bir izlenim
bıraktığınızda bazı seçmen sizden kaçar, bazıları da tepkisiz kalır. Şunlar,
bunlar dış tehdit değil demeyegördüğünüzde bazıları sizi tefe tutar, bazıları
normal der. İnandığın senindir, inanç özgürlüğün beni alakadar etmez, dininse
umurumda değil diye bir şey anladığında bazıları sizi zaten aklından çıkarır,
bazıları oh olsun şarkısı söyler.
Ancak hepsi ortak meselemizdir.. ne bir avuç su
verilir, ne vatandan, bayraktan vazgeçilir, ne dış tehdit değişir, ne de inanç
ve dinden uzak tavır alınır.
Bu maddi-fiziki ve manevi-inanç seçmen bakışı ve
tavrı, hem siyasi liderlerin hem de kendi seçmenlerinin anlaması gereken
konulardır. Bu bakış ve tavırları, siyasi liderler anlamıyor, kendi seçmeni
anlıyorsa o lider, kendi zihnine bir koza örmüş ve seçmenlerini de kozaya,
yankı odasına (echo chamber) hapsetmek istiyor demektir.
Seçmeninin böyle bir durumda artık kendi liderini ikaz
etme mecburiyeti vardır. İkaz etti ve lider, yanlış yoldan dönmüyorsa o
seçmenin partisini terk etme hakkı vardır. Siyasi liderin ördüğü koza ile
oluşturduğu yankı odası (echo chamber) ile akli, ilmi ve ahlaki bir kaosta
durmak seçmen için büyük bir kayıptır. İnsanlara yapabileceği iyiliklerin
önündeki engeldir.
Seçmeni anlayan siyasetçiler var, anlamamış
siyasetçiler var. Anladınız anladınız. Yok, eğer anlamazsanız seçmen, yüzünü
hemen başka tarafa çevirebilir. Siyasi
lider olmanın seçmeni anlamaktan ve gereğini yapmaktan geçtiğini kavrayamamış
hiçbir siyasetçi ile beraber yürümeyin, yanında olmayın. İster kendi
partinizden olsun ister başka partiden olsun.. size cennet de vadetse kendi
koza ve yankı odasına sizi hapsediyorsa asla bir olmayın, asla beraber
yürümeyin.