Seçmen kaybetmek
Seçmeni anlamamak gayet ağır ve gayet meşakkatli neticeler getirir. İnsan kendi fıtratını anlayabilmeli ki ancak başkalarını da anlayabilsin. Siyasi lider ve maiyetleri de ancak seçmeni böyle anlayabilirler. Eğer anlamazlarsa seçmen kaybederek seçim kazanmak denen siyasi başarıyı kendi hanelerine değil kazananın hanesine yazdırırlar.
Siyasi lider ve
seçmenlerince bilinmesi ve politika üretilmesi gereken başlık şudur:
Seçmen neyi ister,
neyi istemez?
Seçmen neyi sever,
neyi sevmez?
Seçmen aş ister, iş
ister, eş ister, ev ister. Bunlar için maaşını çok ister, ucuzluk ister. Huzur
ister, otorite ister, her şeyi çar çabuk ister. Kafa karışıklığı ve kafası
karışıkları istemez. Çok başlılık istemez. Doğruya doğru yanlışa yanlış
demeyeni istemez. Vatan, bayrak, tarih ve din konusunda laubalilik hiç istemez.
Seçmen kendi
faydasına yapılanı ve yapanı sever. Kendisine maddi manevi el uzatanı sever.
Sırtını sıvazlayanı, gönlünü kazananı sever. Kendini aşağılayanı, basiretine
söveni sevmez. Siyasi tercih ve alın terine laf edeni, seçim gayretinin
görülmeyişini hiç sevmez.
İşi olunca çay, eşi
olunca yemek, şehit haberi gelince helva dağıtmak seçmenin geleneğidir,
edebidir. Milli takım galip gelince konvoyda korna basmak, ordu sefere çıkınca
tekbir çekmek, duyduğu her mazlum sesinde yalınkılıç hücum yapmak seçmenin
harcıdır.
Bütün bunlar, seçmen
davranışlarının sadece üçüdür, beşidir. Onlarca, yüzlerce istediği/istemediği,
sevdiği/sevmediği daha var. Birçok ilim adamının ve dahi önceleri yazdığımız birçok
makalemizde özellikleriyle insan/seçmen davranışları kolayca görülebilir.
Seçmenin istediği,
sevdiği ve sevmediği her nelerse hepsi; kendisi, milleti ve ülkesiyle
alakalıdır. Aşı da işi de eşi de vatanı da bayrağı da tarihi de dini de bunlar
için ister. Çünkü bunlar kendine sağlanırsa tadacağı lezzet, tatmin ve manevi
hazzın hepsi kendi nefsinin anlamlandırdığı ve kendisinin sahiplendiği
şeylerdir. Dolayısıyla bunları kim sağlıyorsa/yapıyorsa gönülden bir olur ve
uzunca seneler peşinden gider.
Hiçbir seçmen, “Ben
ülkeme ve milletime zarar vereyim diye oy vermez.” Onun tek tercihi vardır.
Ülkemin düze çıkacağını, milletimin felaha ereceğini böyle umuyorum tercihidir.
Bu tercihleri sayesinde seçimlerde hem siyasi lider hem de siyasi parti
değiştirebilmektedirler.
O yüzden “Seçmeni
anlamayan, seçmen ihtiyaç, istek ve sevdikleri karşısında gönüllere giremeyen
her siyasi lider, siyasi ömrünü seçim kazanamadan tamamlayabilir.”
“Seçmeni anlamamış
hiçbir siyasi vaat, hiçbir siyasi politika, seçimlerde başarı getirmediği gibi
seçmen kaybetmeye ve siyasi lider ve kendi seçmenlerine zarar vermeye devam
eder.”
Ne yazık ki seçmenler
arasında farklı inanç, farklı ideal ve farklı fikirlerin varlığının büyük bir
zenginlik olduğunu anlamamış siyasi lider ve kendi seçmenleri, yarın herhangi
bir seçimde kendi görüşlerine destek ve oy verebilecek seçmen adaylarının
üzerine üzerine çullanmakta, nefret diliyle saldırabilmekte ve hatta bunu makul
görebilmekte.
Böyle bir anlayış,
kimseye seçmen kazandırtmaz. Aksine seçim ve seçmen kaybettirir. Seçmen
olmadan, seçmeni arttırmadan seçim kazanılamayacağını bilmek daha iyisini yapabilirim yarışının baş
tacıdır. Daha iyisini yapabilirim yarışı olarak görülmeyen her seçim, hem
siyasi liderlere hem ülkeye kaybettirir. Kazananı tebrik etme başarısı
gösteremeyen her siyasi lider, hem seçmenlerine hem millete kaybettirir. Seçimi
kazanan Sayın Erdoğan’ı tebrik eder, kaybedenlere de bol tefekkür dilerim.