Seçkin münevver İrfan Atagün
İrfan Atagün, Mehmet Emin Alpkan, Ömer Öztürkmen, Ahmet Kabaklı, Tarık Buğra, Yılmaz Öztuna, Vecihi Ünal, Yalçın Özer, Nevzat Yalçıntaş, Ergun Göze, Niyazi Yıldırım Gençossmanoğlu, Dilâver Cebeci ve Ömer Lütfi Mete ile diğer kalem ustalarını aynı dönemde tanıdım. Bu abide şahsiyetler ve diğer dostları, güzel bir Türkiye için gece gündüz çalıştılar, fedakârlık ettiler. Gerektiğinde vatanları ve idealleri için ailelerini bile ihmal ettiler. Bugün ülkemizin gelişmesinde evvelki nesille birlikte bu isimler pay ve hisse sahibidir. Rabbim hepsinin mekânını cennet, menzilini mübarek, makamını âli eylesin.
12 yıl önce kaybettik
Fikir, dava ve inanç adamı İrfan Atagün’ün vefatının üzerinden tam 12 yıl geçmiş. 1980’li yılların ortalarında Türkiye gazetesinde çalışırken etkilendiğim ve uzaktan hayranlıkla seyrettiğim seçkin münevverlerden biri de İrfan Atagün’dü. Merhum yazarımız, 16 Nisan 1929 tarihinde Balıkesir’e bağlı olan Edremit ilçesinde doğdu. Babası Çömezzadeler’den Başkomiser Mehmet İhsan Bey, annesi Fatma Hanım’dır. İstanbul Üniversitesi Hukuk Hukuk Fakültesi’nde okurken 1948 yılında rahmetli Galip Erdem ve Ömer Öztürkmen’le beraber “Türk Gençlik Teşkilâtı”nı kurdular. Dönemin etkili mizah dergisi Karakedi’yi Ömer Öztürkmen ve Erdoğan Okçu ile birlikte çıkardılar. Ergun Göze ve Mesut Yavuz Bilgin ile Amca Matbaası’nın temelini attılar.
1960’dan sonra Santral Yayınevi’ni kurdu. Bâbıâli’de Sabah gazetesinin kuruluşunda yer aldı. Yeşilay Derneği yönetimine girdi. 1969 senesinde Mehmet Emin Alpkan’ın çıkardığı Bizim Anadolu gazetesinin Umumi Neşriyat Müdürlüğü’nü üstlendi.
1970’li yılların ortasında Ömer Öztürkmen’le birlikte Ortadoğu gazetesini kurdu. 1978’de Ahmet Kabaklı öncülüğünde kurulan Edebiyat Cemiyeti (sonradan Türk Edebiyatı Vakfı)’nin kurucuları arasında yer aldı. Türkiye Gazete Sahipleri Sendikası’nın kurucu ve yöneticilerindendi.
Gazeteye danışman oldu
12 Eylül’den sonra Enver Ören’in daveti üzerine Türkiye gazetesinde danışman ve yazar oldu. Aynı binadaydık. Cağaloğlu’ndaki “Güle Güle” apartmanındaki odada Mehmet Emin Alpkan ile birlikte çalışıyorlardı. Alpkan’ın 1990 yılında vefatına kadar birlikte oldular. Yaklaşık 40 sene boyunca birbirlerinden hiç ayrılmayan iki sadık dost! Tarihten Bir Yaprak, Osmanlı Padişahları ve Gönül Sultanları kitaplarının müellifi olan İrfan Atagün, ömrünü okumaya ve yazmaya adamış bir fikir ve gönül adamıydı.
Henüz üç yaşında iken çocuk felci geçirmiş, çocukluğu hastanelerde geçmişti. Bir çok defa ameliyat olmasına rağmen sol bacağı bir türlü iyileşmemişti. Aynen Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda anlattığı kahraman gibiydi. Bacağında daha sonra kırık oluşunca iki baston birden kullanmak zorunda kaldı. Fotoğraflarda bunu görüyoruz. Buna rağmen evde oturmadı, mücadeleci tavrını devam ettirdi.
Camide rahatsızlandı
12 Mart 1995 tarihinde rahmetli İsa Yusuf Alptekin’in eşi Fatma Hanımın mevlidine Latif Alpkan ile birlikte katılmıştı. Ataköy Camii’nden çıkarken bahçede fenalaştı. Tansiyonu yükseldi ve hemen hastaneye kaldırıldı. Beyninde büyük bir kanama vardı, ameliyat edildi. Ancak bir daha da kendine gelemedi. Artık bitkisel hayata geçmişti. Vefakâr eşi Sevil Hanım ile çocukları Ali, Almula ve Kürşat, 12 yıl 3 ay 14 gün boyunca ona ihtimamla, büyük bir sabır, şefkat ve sevgiyle, bebek gibi baktılar. 26 Haziran 2007 tarihinin gecesinde saat 3 civarında emr-i hak vaki oldu. Vasiyeti vardı. Önce Fatih Camii’ne cenaze namazını kıldık, ardından Eyüpsultan Mezarlığı’na götürerek toprağa verdik. Onu seven kalabalık cemaat, mezarı başında Kur’an-ı Kerim okuyup dua etti.
İrfan Atagün ve arkadaşlarının hatıralarını yaşatmak mecburiyetindeyiz. Çünkü onların fikriyatı, hissiyatı ve davaları yaşatıldıkça Türkiye’nin beka meselesi olmaz.