Dolar (USD)
35.15
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2964.90
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Mart 2014

SEÇİMLER

2014 yerel seçimleri bu hafta sonunda yapılacak. Önümüzdeki 5 yılın yerel yöneticileri belirlenecek. Ancak seçim atmosferi yerel değil de genel seçim havasında geçmekte. Bu Türkiye için büyük bir kayıp. Zira yerel yönetimler partilerden ziyade adayların ön plana çıktığı ve halkın iradesinin daha fazla sandığa yansıma imkanını olduğu seçimlerdir. Bu seçimde bu şansı kaybettik.

Parti ve adayların şehircilik anlayışları, çevre ve istihdam üzerine görüşleri yapabilirlikleri üzerine bir tartışma yapamadık. Partiler güçlü oldukları yerlerde güçlü oldukları konular üzerinden genel seçim vurgusu iktidara giden seçim olarak lanse ettiler yerel seçimleri. Bu bir seçim stratejisidir. Hiçbir partiyi eleştirme hakkımız yok. Ancak vatandaş olarak bir çok il ve ilçede beklentimizin gerisinde adaylar ve boşa giden 5 yıl bizleri beklemekte.

Kaçan bu fırsatı uzun süredir vurgu yapıldığı üzere "demokrasi sadece sandık değildir" vurgusu üzerinden hayata geçirmek seçim sonrasında yapılacaklarla kendisini gösterebilir. Birinci raunt seçimlerle sona erse de seçim sonrası muhalefet parti adayları, teşkilatı ve yerel basına yöresel STK yapılarına çok fazla iş düşmekte. Her ne kadar muhalefeti ve eleştiriyi algılama ve okuma noktasında zorunlu olsak ta.

Evet seçim olmadan seçim sonrasını konuşmaya açıyorum. Bunu hepimiz yapmamız gerekiyor. Yerel örgütlere ihtiyaç var. Seçimle gelmiş olmak o şehirler üzerinde yıllarca sürecek değişiklik yapma hakkını hiçbir başkana vermez. Borçlanma, ortak alanların düzenlenmesi, imar hususları 5 yıl için seçilen bir kişiye bırakılamayacak kadar önemlidir. Partilere de bu anlamda büyük görev düşmektedir. Kendi başkanlarını sürekli denetlemek zorundalar. Zira bu seçimde kullandıkları dil ile iktidara giden yol yerel seçimlerden geçmektedir. O takdirde yapılması gereken bu önemli konuyu 5 yıl ihmal etmek ve sadece seçimlerde algı çalışması üzerinden seçim propagandası yönetmek değildir.

Bu uyarıları yaparken kendi üzerimize de düşen görevler olduğunu ve en şedit şekilde en ufak yanlışlığın üzerine gitmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Eğer biz gitmez isek kimsenin gitmeyeceğini düşünerek hareket etmemiz gerekmektedir. Gelinen nokta budur. Zira hala "toprak" bir geçim kaynağı ve "rant" aracı olarak görülmektedir. Bu nedenle de toprak üzeri ve altı orada yaşayanların taleplerine göre değil daha kuvvetli olan başka duygular üzerinden vücut bulmaktadır. Bu nedenle yapılması gereken konu yerel siyaset aktörlerinin 5 yıllık bir süreç içerisinde yaptıkları çalışmalar ile seçime hazırlanmaları ve de bu süreçte kullandıkları dil yaptıkları ve o yöreye katacaklarının seçmene/yerli halka doğru anlatılmasıdır. Aksi takdirde parti üzerinden yapılan yerel seçimler şehirlerimizi amaçlanan istenilen düzenli, insan odaklı ve de yaşanabilir kentler yerine birbirinin aynı yüksek katlı bina yığınlarına dönüştürmektedir..

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturu da gösteriyor ki merkeze insanın alınması durumunda o devlet yaşar. Devletin yaşaması için mutlu insanlara ihtiyacımız var. Bunun içinde amaca matuf bir sistem belirlememiz ve seçimlerimizi algı yönetmenlerine, kaos tellallarına bırakmadan kendimizin belirlediği bir ortam için çalışmalıyız. Bu da ancak seçimden sonraki gün başlayacak çalışmalarla mümkün. Bu süreç yerel kahramanlarını çıkartacaktır. Bunlarda bir sonraki seçimin adayları olacaktır. Bunun önünde de hiçbir parti duramaz. Yerel seçimler için yerel adaylar istiyorsak da bu sadece orada yaşayan demek değildir. Yaşadığı yeri fark eden farkındalık yaşatabilen kişiler yerel adaydır.

Saygılarımlau2026