Seçimin dili
Meydanlar çok yakında ısınacak. 31 Mart Seçimleri için partiler aday belirleme sürecini bir iki hafta içinde netleştirecek.
Yerel seçimler, genel seçimlere oranla daha hareketli geçiyor. Seçim bölgelerinde oldukça hareketli günler oluyor. Çünkü seçime giren adaylar, o bölgede daimî ikamet eden kişilerden olduğu için seçen ile seçilenler sürekli karşılaşıyor. Seçim sürecinde adayların hâli, konuşması, duruşu, vaatleri, insanî ilişkileri, arkadaş ve akraba çevreleri yakın mercek altına alınıyor. Bu şartlar altında yerel seçimlerin kendine mahsus bir dili oluyor.
“Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.” atasözünün mesajını iyi anlamak gerekiyor. Bu seçimlerde, adaylar sadece kendi beyanlarına değil, yakın çevrelerinin beyanlarına da dikkat etmelidir. Genel seçimlerde daha ziyade partilerin genel başkanları meydanlarda olduğu için seçmenlerin genel başkanla iletişime geçmeleri zordur. Ancak yerel seçimlerde aday olan kişiler sürekli çarşıda ve sokakta olacağı için kullanacakları dile çok dikkat etmeleri gerekecektir. Müşteri ilişkisi gibi bir nazardan bakıp, seçmen ne derse haklıdır mantığı bu süreçte geçerli oluyor. Zira seçmeni küstürmemek lazım. Zaman zaman ağır tahrikler bile olabiliyor. Seçmenin 5 yılda bir hesap soracağı an gelmişken, bunu fırsata çevirmek ve içini boşaltmak için adaylara yüklenmesi normaldir. Bu iletişimi sağlıklı yürütmek için adayların çok dikkatli ve sabırlı olmaları kaçınılmaz oluyor. Seçmen ne derse desin onları dinlemek, sorunlara dair notlar almak, çözüm üretmeye dönük adımlar atmak, sakin durmak ve gerektiğinde seçmene “haklısınız” demek gerekir.
Yerel seçimlerde, özellikle küçük seçim bölgelerinde akrabalık ilişkileri de önemli bir faktör oluyor. Sizin tavrınız kadar yakın akrabalarınızın tavrı da önemlidir. Aşırılık her zaman zarardır. Bir adayın adına kimse konuşmamalıdır. Her partinin bir seçim manifestosu vardır. Adaylar hem seçim bölgelerinin özellikleri hem de partilerinin genel beyanları doğrultusunda konuşmalar yapmalıdır. Partisiyle çelişen açıklamalarda bulunan bir aday güven vermez, güçlü durmaz. Aslında bir aday, adayı olduğu partinin geleneğini, geçmişini, politikalarını bilmiyorsa çelişkiler yaşayacaktır. Politikada dün de önemlidir.
“Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı/Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz” diyen Yunus’a kulak vermek lazımdır. Sandık beş yılda bir gelir. Kalp kırmadan, incitmeden, insanların önce sevgisini kazanarak sandığa gitmek doğru bir yoldur. Aşırı hırs, aşırı arzu, aşırı hararet, insanı hasarete götürebilir.
Seçimlerde kapsayıcı, kucaklayıcı, bütünleyici, hoşgörülü bir dil kullanmak toplumu rahatlatır. Seçimlerde adaylar ve partilerden ziyade toplum daha çok yıpranıyor. Siyasî tartışmalar sokağa inince zaten keyfi kaçmış olan vatandaşın sinirleri iyice yıpranabiliyor. Son zamanlarda artan enflasyon, ekonomik göstergelerdeki can sıkıcı durumlar, özellikle faizlerin yükselmesiyle ortaya çıkan konut sektöründeki problemler muhalif partilerin elinde bir koz gibi duruyor. Bu durumda, iktidar kanadı alternatif üretmelidir. Ülkenin içinden geçtiği bir cenderede sandık her zaman sürpriz yapabilir. İktidar olarak yıpranmışsanız, yeni ve yıpranmamış adaylarla yola çıkmak toplumun gazını alabilir.
Seçmenin gönlünü alamayan, ikna edici bir dil kuramayan aday her zaman kaybeder. İkna etmek için yalan söylemek gerekmez. Adayın kullandığı dil, seçmenin kalbine dokunmalı, yaralarına merhem olmalıdır. Aksi halde yüksekten bakan, kibirli duran her aday, seçmenin tokadını yer! Vesselam!