Seçimi Sosyal Medya Kazandırır!
Donald Trump, seçimi
fark atarak kazanmasını Elon Musk’ın
elindeki muazzam sosyal medya gücüne borçlu.
Bundan
dolayı da zafer konuşmasının büyük bölümünü Musk’ı övmeye ayırdı.
Sosyal
medya, seçim sonuçlarını diğer faktörlerden çok daha fazla etkiliyor artık.
Oradan
her türlü operasyonu yapabiliyor gücü elinde bulunduranlar; istedikleri
mesajları öne çıkartıyor, geriye itiyor, parlatıyor, karartıyorlar.
Algı
gerçektir.
Esas
olan propaganda mekanizmasının etkinlik düzeyidir.
“Sosyal medyada güçlü olmadan seçim
kazanmak çok çok zor!” gerçeği, boylu boyunca karşımızda durmaktadır.
Trump’ın
seçimi farklı kazanmasındaki Elon Musk katkısının
büyüklüğü ortadadır. O halde, Türkiye'nin yakın geleceği açısından şu soruyu
gündeme getirmek anlamlı olacaktır:
Recep Tayyip Erdoğan’a
destek vermesi halinde, büyük oy katkısı sağlayacak bir kişi veya grup var mı
bizim memlekette?
Varsa,
görelim.
Evet;
Geleneksel
medya organlarının büyük bir bölümü İktidar’a destek veriyor.
Bir
vakitlerin güçlü medya grupları, holdingleri el değiştirdi.
Zamanında,
Erdoğan için “Muhtar bile olamaz!” manşetini attıran patron ve benzeri
patronlar şimdi yok.
Aynı
markalar, farklı patronlarla devam ediyor ve iktidara tam destek veriyor.
Amma
velâkin, devirler değişti.
Artık
sosyal medya var.
Algıları
orası yönetiyor.
Elinde
gücü bulunduranlar, algıları istedikleri gibi şekillendiriyor.
Doğru,
yalan da birbirine karışmış durumda.
Bakıyorsunuz,
bir yalan haber, milyonlarca görüntüleme alıyor.
Doğrusunu
yazdığınızda, 50 bini bulabilirseniz ne alâ!
Kısa
cümleler, kısa vurgular, algı oyunları, görseller…
Derken,
“gücü yeten yetene” durumu ortaya çıkıyor.
Sosyal
medya mücadelesinde, “CHP-DEM” tarafı çok daha etkin.
Ak
Parti’ye “tam” destek veren
geleneksel medya organlarının etkinlikleri son derece sınırlı, hatta bazı
durumlarda zarar verdikleri bile oluyor.
Geçtiğimiz
yerel seçimlerin sonuçlarını, belediye yönetimlerinin başarısı, başarısızlığı
belirlemedi malûm.
Büyük
ölçüde iktidarın eksiklikleri, hataları ve sosyal medyadaki güç dengesizliği
belirledi.
Bu
durum, artık değişmez.
Sosyal
medyada kimin borusu öterse, sandıkta da onun borusu öter!
HAYÂL KIRIKLIĞI!
“ABD
Derin Devleti’nin ve Siyonizm’in mağlubiyeti!”
Trump’ın
seçim galibiyetini böyle yorumlayınca bazı gazetelerimiz…
“Durun
bakalım” demiştik...
“Acele etmeyin! İlk döneminde Suudi
Amerika’nın atanmış Kralı Selman Bin Abdulaziz ile Mısır’ın Kenan Evreni’ni
küre etrafında toplayan Trump’a bu kadar ümit bağlamayın!”…
Bakıyorum
da…
Şimdilerde,“Trump kazandı, Küre İttifakı Panikte!”
başlıkları unutulmuş…
Aynı
gazetelerde, “Amerika’daki Müslümanlar
hayal kırıklığı yaşıyor!” başlıkları görülür olmuş!
-
Trump’ın kabine tercihleri hayal
kırıklığına yol açmış!
-
Trump,
İslam düşmanlarını, Siyonist Soykırım destekçilerini öne çıkartmış!
Yani…
Sanırsınız
ki…
Kudüs’ü,
2017’de İsrail’in Başkenti ilan edenin Trump olduğunu bilmiyorlardı, Trump'ı
"ehven-i şer" olarak nitelendirirken...
Bundan tam yüz sene önce, Kasım 1917’de,
İngiltere Savaş Kabinesi’nin Dışişleri Bakanı Balfour’un Siyonist Hareket’in
liderlerinden Rothschild’e bir mektup gönderdiğini…
O
mektupla, Filistin topraklarında bir Siyonist ‘Devlet’ kurulmasını “İngiltere Hükümeti
olarak” destekleme taahhüdünde bulunduğunu bilmiyorlardı!
Trump’un
Kudüs’ü, Belfour Deklarasyonu’nun tam da 100’üncü Yılında “Başkent” ilân
etmesi, bütün dünyaya verilmiş bir
mesajdı.
Orada
bunlar olurken…
“Kürenin etrafındaki”
Suudi Amerika ve diğerleri tam mânâsıyla İsrail’in “kollarına” oturtulurken…
Türkiye’nin
etrafı da, kuşatılıyordu malûm.
“İŞİD’i Obama kurdu!”
diyerek işin siyasetini yapan Trump, “İŞİD’le
mücadele” bahanesiyle, güneyimizdeki “Teröristan”
oluşumuna tam destek veriyor…
Ekonomimize
vurduğu darbelerle bizi iyice sıkıştırıyor…
Tepeden
bakar, hafife alır tarzıyla, “Osmanlı
hayalleri kurmayın, fena yaparım!” mesajını veriyordu.
Baba
Bush, Oğul Bush, Obama, Trump, Biden..
Her
dönemde, boğazımızdaki ipin biraz daha sıkıldığını hissettik, hissediyoruz…
Buna
direniyor, ABD istemese de, hatta “yakın
ilişkiler içindeymiş gibi göründüğümüz” Rusya istemese de, sınır ötesi
operasyonlarımızı yapmaktan geri durmuyoruz…
Savunma
alanındaki hamlelerimize devam ediyoruz…
Öte
yandan da, Suriye’nin Kuzeyi’nde kurulan (sözde) Özerk Yönetim’in, yani “Teröristan”ın hızla “devletleştiğini”
görerek içeride tedbirler almaya çalışıyoruz…
Çalışıyoruz
ki…
Oradakiler
buradaki vatandaşlarımızdan bir bölümüne “kötü emsal” olmasın!
Memleketimiz
sokak hareketleriyle karıştırılmasın…
İş
bölünmeye kadar gitmesin!
Biz
bu mücadeleyi verirken, etrafımızdaki kuşatma da koyulaşıyor malûm.
Zamanında
Yunan’a verilen “kıyılarımıza birkaç kulaç mesafedeki” adalar ile Batı Trakya,
uluslararası hukuka aykırı olarak ağzına kadar silahlandırılmış vaziyette…
Yunanistan’la
ilişkileri toparlamaya çalışıyoruz bir yandan, belki tehdit azalır diye.
Hatta,
Milli Eğitim’e bağlanmayı kabul etmeyen Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nu (kabule
yanaşmama tutumunu sürdürmesine rağmen) açabiliriz, bir “iyi niyet adımı” olarak!
Bay
Dimitri’nin “Ekümenik-Evrensel Patrik” havalarıyla dünyayı turlamasına ses
çıkartmamamız da bu “iyi niyet adımları”ndan!
Ne
var ki, mesele orada bitmiyor.
Yunanistan
ve Kıbrıs Rum Tarafı, İsrail ile tam mutabakat halinde.
Kıbrıs
Rum Tarafı’nda yönetim İngilizlerdeydi; ABD’nin, daha doğrusu İsrail’in eline
geçti malûm. ' Mavi Vatan'ımızın kolunu kanadını kırmayı hedefleyen hareketler
bunlar!
Annan
Plânı’na “hayır” diyen Rumları, Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB’ye tam üye yapan
şer ittifakı, bundan sonra neler yapar?
Ya
biz ne yaparız?
KKTC’de
“Manevi Vatan” hassasiyeti ne
durumda?
Bunca
yıl boyunca kimler hangi toprakları satın aldı?
Unutmayın
lütfen;
Lâflarıyla
Anadolu’yu gıcık eden, Rumlara ise sevinçten“kıç” attıran kişi, KKTC
Cumhurbaşkanlığı seçimini –neredeyse- kazanacaktı bir kez daha!..
İşler
sıkıntılı ve en büyük sıkıntılardan biri de, ekonomimizi biraz olsun
toparlamamız için ABD’nin başını çektiği Şer İttifakı ile iyi geçinmek gibi bir
mecburiyetimiz de bulunuyor!
Memleket
bu kadar zor durumda ve biz, “Arkadaş,
ya 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç puan daha alıp
seçimi kazanmış olsaydı?” diye düşünüyoruz.
Kılıçdaoğlu
Cumhurbaşkanı ve bir araba dolusu da cumhurbaşkanı yardımcısı…
Bir
de, malûm ilişkileriyle. DEM!..
Amma
olurdu!
O
seçimi, zorlaya zorlaya, zorlana zorlana kazanan İktidar, yerel seçimde ağır
mağlubiyetler aldı malûm.
İstanbul
ve Ankara’daki CHP galibiyetleri, geçen seçimde perçinlendi.
Ak
Parti, birçok “kale”sinde seçim
kaybetti.
Kim derdi ki, Ak Parti Keçiören’de seçim
kaybedecek!
Ve
başka birçok yerde!
Önümüzde
şöyle bir tablo var:
Yazının
başında önemine vurgu yaptığımız sosyal medya mücadelesinde, tekrar edelim; “CHP-DEM”
tarafı çok daha etkin.
Ak
Parti’ye “tam” destek veren
geleneksel medya organlarının etkinlikleri son derece sınırlı, hatta bazı
durumlarda zarar verdikleri bile oluyor.
Sayın
Erdoğan hem dünyanın, hem ülkenin, hem de Parti’nin yükünü “neredeyse” tek
başına taşır durumda…
Önümüzdeki
süreçte atılacak “kadro değişimi” adımlarının bu görüntüyü ne kadar
etkileyeceği merak konusu.
İktidar
çevrelerinden, “Sayın Erdoğan’ın
önümüzdeki on yıl boyunca görevinin başında olmasının Türkiye’nin güvenliği,
geleceği açısından son derece önemli olduğu”
yönündevurgular geliyor.
Yazının
başında dikkat çektiğimiz,
“Sosyal medyada güçlü olmadan seçim
kazanmak çok çok zor!” gerçeği de, boylu boyunca
karşımızda duruyor.
Sorumuzu
tekrarla bitirelim mi bu yazıyı:
Trump’ın seçimi farklı
kazanmasındaki Elon Musk katkısının büyüklüğü ortada…
Recep Tayyip Erdoğan’a
destek vermesi halinde, büyük oy katkısı sağlayacak bir kişi ya da grup var mı
bizim memlekette?