Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2916.13
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2024

​Seçimi Sosyal Medya Kazandırır!

Donald Trump, seçimi fark atarak kazanmasını Elon Musk’ın elindeki muazzam sosyal medya gücüne borçlu.

Bundan dolayı da zafer konuşmasının büyük bölümünü Musk’ı övmeye ayırdı.

Sosyal medya, seçim sonuçlarını diğer faktörlerden çok daha fazla etkiliyor artık.

Oradan her türlü operasyonu yapabiliyor gücü elinde bulunduranlar; istedikleri mesajları öne çıkartıyor, geriye itiyor, parlatıyor, karartıyorlar.

Algı gerçektir.

Esas olan propaganda mekanizmasının etkinlik düzeyidir.

“Sosyal medyada güçlü olmadan seçim kazanmak çok çok zor!” gerçeği, boylu boyunca karşımızda durmaktadır.

Trump’ın seçimi farklı kazanmasındaki Elon Musk katkısının büyüklüğü ortadadır. O halde, Türkiye'nin yakın geleceği açısından şu soruyu gündeme getirmek anlamlı olacaktır:

Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermesi halinde, büyük oy katkısı sağlayacak bir kişi veya grup var mı bizim memlekette?

Varsa, görelim.

Evet;

Geleneksel medya organlarının büyük bir bölümü İktidar’a destek veriyor.

Bir vakitlerin güçlü medya grupları, holdingleri el değiştirdi.

Zamanında, Erdoğan için “Muhtar bile olamaz!” manşetini attıran patron ve benzeri patronlar şimdi yok.

Aynı markalar, farklı patronlarla devam ediyor ve iktidara tam destek veriyor.

Amma velâkin, devirler değişti.

Artık sosyal medya var.

Algıları orası yönetiyor.

Elinde gücü bulunduranlar, algıları istedikleri gibi şekillendiriyor.

Doğru, yalan da birbirine karışmış durumda.

Bakıyorsunuz, bir yalan haber, milyonlarca görüntüleme alıyor.

Doğrusunu yazdığınızda, 50 bini bulabilirseniz ne alâ!

Kısa cümleler, kısa vurgular, algı oyunları, görseller…

Derken, “gücü yeten yetene” durumu ortaya çıkıyor.

Sosyal medya mücadelesinde, “CHP-DEM” tarafı çok daha etkin.

Ak Parti’ye “tam” destek veren geleneksel medya organlarının etkinlikleri son derece sınırlı, hatta bazı durumlarda zarar verdikleri bile oluyor.

Geçtiğimiz yerel seçimlerin sonuçlarını, belediye yönetimlerinin başarısı, başarısızlığı belirlemedi malûm.

Büyük ölçüde iktidarın eksiklikleri, hataları ve sosyal medyadaki güç dengesizliği belirledi.

Bu durum, artık değişmez.

Sosyal medyada kimin borusu öterse, sandıkta da onun borusu öter!

HAYÂL KIRIKLIĞI!

“ABD Derin Devleti’nin ve Siyonizm’in mağlubiyeti!”

Trump’ın seçim galibiyetini böyle yorumlayınca bazı gazetelerimiz…

“Durun bakalım” demiştik...

“Acele etmeyin! İlk döneminde Suudi Amerika’nın atanmış Kralı Selman Bin Abdulaziz ile Mısır’ın Kenan Evreni’ni küre etrafında toplayan Trump’a bu kadar ümit bağlamayın!”

Bakıyorum da…

Şimdilerde,“Trump kazandı, Küre İttifakı Panikte!” başlıkları unutulmuş…

Aynı gazetelerde, “Amerika’daki Müslümanlar hayal kırıklığı yaşıyor!” başlıkları görülür olmuş!

- Trump’ın kabine tercihleri hayal kırıklığına yol açmış!

- Trump, İslam düşmanlarını, Siyonist Soykırım destekçilerini öne çıkartmış!

Yani…

Sanırsınız ki…

Kudüs’ü, 2017’de İsrail’in Başkenti ilan edenin Trump olduğunu bilmiyorlardı, Trump'ı "ehven-i şer" olarak nitelendirirken...

Bundan tam yüz sene önce, Kasım 1917’de, İngiltere Savaş Kabinesi’nin Dışişleri Bakanı Balfour’un Siyonist Hareket’in liderlerinden Rothschild’e bir mektup gönderdiğini…

O mektupla, Filistin topraklarında bir Siyonist ‘Devlet’ kurulmasını “İngiltere Hükümeti olarak” destekleme taahhüdünde bulunduğunu bilmiyorlardı!

Trump’un Kudüs’ü, Belfour Deklarasyonu’nun tam da 100’üncü Yılında “Başkent” ilân etmesi, bütün dünyaya verilmiş bir mesajdı.

Orada bunlar olurken…

“Kürenin etrafındaki” Suudi Amerika ve diğerleri tam mânâsıyla İsrail’in “kollarına” oturtulurken…

Türkiye’nin etrafı da, kuşatılıyordu malûm.

“İŞİD’i Obama kurdu!” diyerek işin siyasetini yapan Trump, “İŞİD’le mücadele” bahanesiyle, güneyimizdeki “Teröristan” oluşumuna tam destek veriyor…

Ekonomimize vurduğu darbelerle bizi iyice sıkıştırıyor…

Tepeden bakar, hafife alır tarzıyla, “Osmanlı hayalleri kurmayın, fena yaparım!” mesajını veriyordu.

Baba Bush, Oğul Bush, Obama, Trump, Biden..

Her dönemde, boğazımızdaki ipin biraz daha sıkıldığını hissettik, hissediyoruz…

Buna direniyor, ABD istemese de, hatta “yakın ilişkiler içindeymiş gibi göründüğümüz” Rusya istemese de, sınır ötesi operasyonlarımızı yapmaktan geri durmuyoruz…

Savunma alanındaki hamlelerimize devam ediyoruz…

Öte yandan da, Suriye’nin Kuzeyi’nde kurulan (sözde) Özerk Yönetim’in, yani “Teröristan”ın hızla “devletleştiğini” görerek içeride tedbirler almaya çalışıyoruz…

Çalışıyoruz ki…

Oradakiler buradaki vatandaşlarımızdan bir bölümüne “kötü emsal” olmasın!

Memleketimiz sokak hareketleriyle karıştırılmasın…

İş bölünmeye kadar gitmesin!

Biz bu mücadeleyi verirken, etrafımızdaki kuşatma da koyulaşıyor malûm.

Zamanında Yunan’a verilen “kıyılarımıza birkaç kulaç mesafedeki” adalar ile Batı Trakya, uluslararası hukuka aykırı olarak ağzına kadar silahlandırılmış vaziyette…

Yunanistan’la ilişkileri toparlamaya çalışıyoruz bir yandan, belki tehdit azalır diye.

Hatta, Milli Eğitim’e bağlanmayı kabul etmeyen Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nu (kabule yanaşmama tutumunu sürdürmesine rağmen) açabiliriz, bir “iyi niyet adımı” olarak!

Bay Dimitri’nin “Ekümenik-Evrensel Patrik” havalarıyla dünyayı turlamasına ses çıkartmamamız da bu “iyi niyet adımları”ndan!

Ne var ki, mesele orada bitmiyor.

Yunanistan ve Kıbrıs Rum Tarafı, İsrail ile tam mutabakat halinde.

Kıbrıs Rum Tarafı’nda yönetim İngilizlerdeydi; ABD’nin, daha doğrusu İsrail’in eline geçti malûm. ' Mavi Vatan'ımızın kolunu kanadını kırmayı hedefleyen hareketler bunlar!

Annan Plânı’na “hayır” diyen Rumları, Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB’ye tam üye yapan şer ittifakı, bundan sonra neler yapar?

Ya biz ne yaparız?

KKTC’de “Manevi Vatan” hassasiyeti ne durumda?

Bunca yıl boyunca kimler hangi toprakları satın aldı?

Unutmayın lütfen;

Lâflarıyla Anadolu’yu gıcık eden, Rumlara ise sevinçten“kıç” attıran kişi, KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimini –neredeyse- kazanacaktı bir kez daha!..

İşler sıkıntılı ve en büyük sıkıntılardan biri de, ekonomimizi biraz olsun toparlamamız için ABD’nin başını çektiği Şer İttifakı ile iyi geçinmek gibi bir mecburiyetimiz de bulunuyor!

Memleket bu kadar zor durumda ve biz, “Arkadaş, ya 6’lı Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç puan daha alıp seçimi kazanmış olsaydı?” diye düşünüyoruz.

Kılıçdaoğlu Cumhurbaşkanı ve bir araba dolusu da cumhurbaşkanı yardımcısı…

Bir de, malûm ilişkileriyle. DEM!..

Amma olurdu!

O seçimi, zorlaya zorlaya, zorlana zorlana kazanan İktidar, yerel seçimde ağır mağlubiyetler aldı malûm.

İstanbul ve Ankara’daki CHP galibiyetleri, geçen seçimde perçinlendi.

Ak Parti, birçok “kale”sinde seçim kaybetti.

Kim derdi ki, Ak Parti Keçiören’de seçim kaybedecek!

Ve başka birçok yerde!

Önümüzde şöyle bir tablo var:

Yazının başında önemine vurgu yaptığımız sosyal medya mücadelesinde, tekrar edelim; “CHP-DEM” tarafı çok daha etkin.

Ak Parti’ye “tam” destek veren geleneksel medya organlarının etkinlikleri son derece sınırlı, hatta bazı durumlarda zarar verdikleri bile oluyor.

Sayın Erdoğan hem dünyanın, hem ülkenin, hem de Parti’nin yükünü “neredeyse” tek başına taşır durumda…

Önümüzdeki süreçte atılacak “kadro değişimi” adımlarının bu görüntüyü ne kadar etkileyeceği merak konusu.

İktidar çevrelerinden, “Sayın Erdoğan’ın önümüzdeki on yıl boyunca görevinin başında olmasının Türkiye’nin güvenliği, geleceği açısından son derece önemli olduğu” yönündevurgular geliyor.

Yazının başında dikkat çektiğimiz,

“Sosyal medyada güçlü olmadan seçim kazanmak çok çok zor!” gerçeği de, boylu boyunca karşımızda duruyor.

Sorumuzu tekrarla bitirelim mi bu yazıyı:

Trump’ın seçimi farklı kazanmasındaki Elon Musk katkısının büyüklüğü ortada…

Recep Tayyip Erdoğan’a destek vermesi halinde, büyük oy katkısı sağlayacak bir kişi ya da grup var mı bizim memlekette?