Seçime üç hafta kala… Kırgınları kazanmak!
“Ak Parti açısından, “kırgınları” geriye getirebilmek, sandığa gitmeme eğiliminde olanları sandığa çekebilmek son derece önemli. Farklı kesimlerden gelebilecek yüzde 1 ilave oyun peşinden koşmaktansa, zaten kendisine oy vermiş olan nice ‘kırgın”ı kazanmaya çalışmak, bunun için gayret sarf etmek çok daha faydalı değil mi?”
X
Bir
önceki yazımızda yer alan bu bölüm ziyadesiyle ilgi çekti…
Sosyal
medya hesabımızdan ses veren çok sayıda takipçimiz arasında, uzun yıllardır
tanıdıklarımız da var.
Hemen
her seçimde Ak Parti’ye oy verdiklerini bildiklerimiz…
Ak
Parti yöneticileri gelen mesajları incelesinler, durumu ve öncelikle yapılması gerekeni net bir
şekilde görürler.
Mesele,
“kırgınları” geri getirebilme meselesi…
Bugüne
kadar AK Parti’ye oy vermiş olanların oranının en az yüzde 70 olduğu
söyleniyor.
Sayın
Erdoğan bunun yüzde 52’sini her seçimde alabiliyor.
Ak
Parti ise son seçimde ancak yarısını alabildi.
Sayın
Erdoğan’ın aldığı oylar içinde elbette “ittifaktan dolayı gelenler” var ama
onları çıkartsak bile, Ak Parti’den çok daha fazla desteğe sahip olduğu
görülüyor.
Cumhurbaşkanı
olarak girdiği seçimde, Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı olarak girdiği
seçime göre çok daha fazla başarılı.
Buradan
da, “Sayın Erdoğan yükü alınan değil, yük
olunan Lider” söylemine varıyoruz.
Elbette
her şeyi tek başına yapmıyor ama, Sayın Erdoğan’ın üzerine bırakılan yükün çok
fazla olduğu, her seferinde dağıtılanları toparlamak, seçim mücadelesini
omuzlarında taşımak mecburiyetinde bırakıldığı da ortada.
x
Geçen
yazımızda, “Son düzlükte atak yapılabilir mi?” sorusuna cevap ararken…
“Yerel
seçime şunun şurasında birkaç haftalık süre kaldı, bu zaman diliminde
yapılabilecek olan, "kırgınların-küskünlerin geri gelmeleri için
uğraşmak" sonucuna varmıştık.
Dün
dünde kalsa da, bir vakitler seçim çalışmalarının nasıl yapıldığını
hatırlatmakta fayda yok değil.
Sayın
Erdoğan, Rahmetli Necmettin Erbakan’ın Lideri olduğu Refah Partisi’nde İl
Başkanı iken, İstanbul’da ikâmet
ediyordum.
O
günlerde, büyük aşkla, özveriyle çalışan teşkilât mensupları ağırlıktaydı.
Her
mahalledeki bütün seçmenlerin siyasi eğilimlerini not eden bir mekanizmaları
vardı sanki…
Bizim
sokakta kaç Refah Partili olduğunu, Refah Partisi’ne oy verebilecek durumda
olan kaç kişi olduğunu, kesinlikle oy vermeyecek durumdakilerin sayısını
neredeyse nokta atışı bilirlerdi.
Mahalle
, sokak teşkilâtın sıkı bir şekilde çalışırsa, görev yaptığı alanın bütün
ayrıntılarını bilir elbette.
O
günlerde, “dâvâ” şuuru çok üst düzeydeydi.
Refah
Partisi’nde görev alanlar, seçim çalışmalarını “ibadet aşkıyla” sürdürüyor, hata
yapmanın, bir yerleri eksik bırakmanın “vebali”
olduğuna bütün kalpleriyle inanıyorlardı.
O
günlerde, Refah Partisi’ne biraz mesafeli duran bazı tanıdıklarımı teşkilât
çalışmalarıyla ikna ettiklerini, hatta çalışanlar arasına kattıklarını
hatırlıyorum. O heyecan, o ruh çok
gerilerde mi kaldı acaba?
Bugün,
Ak Partililer, bu seçimin gerçekten de “beka
seçimi” olduğuna inanıyorlarsa, bunu faaliyetlerine yansıtmak durumundalar.
Birebir
konuştuğunuzda, bu seçimi muhalefetin kazanması halinde Türkiye’nin ve
şehirlerin büyük sıkıntıya gireceğini söylüyorlar ama toptan baktığımda,
“heyecan-tempo” sıkıntısı görüyorum.
Sayın
Erdoğan’ın sahaya indiği yerlerde hareketlenme oluyor, coşku artıyor.
Onun
olmadığı yerlerde, heyecan-tempo olması gerekenden düşük.
Bu
seçim öncesinde, hem AK Parti seçmenlerinde hem de genel olarak bütün
seçmenlerde ilgisizlik halini görüyorum.
Seçim
arabaları gelip geçiyor, kulakları sağır
eden müziklerle ortalık ayağa kaldırılmaya çalışılıyor, her taraf koca koca
afişlerle dolu ama seçime çok az süre kaldığı halde ilgi yok gibi.
Sokaktaki vatandaşlarla konuştuğunuzda,
sandığa gitmeme eğiliminin dikkat çekecek kadar fazla olduğunu görüyorsunuz.
Bilemiyorum,
son hafta motivasyon artar mı?
Vatandaşların
büyük bölümü, yerel hizmetlerden, yerelde kimin daha fazla katkı vereceğinden
ziyade “hane halkı ekonomisi”ne
bakıyor.
Evet,
içinde bulunduğumuz süreçte etrafımızda birçok sarsıcı gelişme yaşandı…
Ukrayna-Rusya
Savaşı’nın da, Gazze Soykırımı’nın da ekonomimize olumsuz yansımaları oldu ama,
dünya karşılaştığın fırtınalarla ilgilenmiyor ne yazık ki…
“Ortada
bu kadar büyük atılımlar varken, savunma alanında dünyayı
kıskandırıyorken, pahalılığı, emekli
maaşının düşüklüğünü filan bahane ederek, meydanı bunlara bırakmak olmaz!” dense de…
Siyaset sonuç alma sanatı.
Kızmak,
öfkelenmek, “Sizi nankörler!”
söylemine yönelmek fayda vermez, aksine zarar verir.
Ben,
teşkilât gücünün, rüzgârının çok önemli olduğuna inanırım.
Şunun
şurasında üç haftalık bir süre kaldı seçime.
Görebildiğim
kadarıyla, oyların yüzde 80’i nereyi tercih edeceğini kesinlikle belirlemiş
durumda.
Geride
yüzde 20 var, çok önemli.
Bunların
tamamına yakınını da, Ak Parti’ye oy vermiş seçmenler oluşturuyor.
Bu
büyük kitle, “kararsızlar, kırgınlar”
kitlesi, seçimin sonucu belirleyecektir!
Ak
Parti’nin başarı düzeyi de, bu büyük kitlenin ne kadarını “geri getirebileceğine”
bağlıdır!