Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2442.72
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Mart 2023

​Seçime giderken…

Her siyasi eylem ya muhafaza etmeyi ya da değiştirmeyi hedefler. Muhafaza etmeyi arzuladığımızda daha kötüye yönelik değişimi engellemek isteriz. Değiştirmeyi istediğimizde ise, daha iyiyi elde etmek isteriz. Demek ki siyasi eylemler ‘’iyi’’ ve ‘’kötü’’ yargılarımız tarafından yönlendirilir.

Ancak ‘’iyi’’ ve ‘’kötü’’ ile ilgili yargılar ‘’iyi’’ yargısını ima eder. O hâlde bütün bakışımızı yönlendiren ‘’iyi’’ olarak kabul ettiğimiz husus, bir kanaatte vardığımızı gösterir. İlk bakışta kanaatler pek sorgulanmaz gözükür fakat üzerinde tefekkür edildiğinde sorgulanabildiği anlaşılır.

Üzerinde düşünerek farkında olarak, tartarak vardığımız sonuçlar artık kuru bir kanaatin ötesinde bir bilgi niteliği taşır. O hâlde siyasi partilerin eylemleri, daha iyi bir hayatın veya daha iyi bir toplumun bilgisine yönelmişliği barındırması beklenir.

***

Siyasete dair çizdiğimiz bu kısa teorik çerçeve ışığında 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin her iki ittifakın durumuna kısaca bakalım.

Toplumun büyük bir kesimi 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değil, ama belli konularda bir değişim istiyor. Örneğin liyakatli kişilerin görevlendirilmesi, yolsuzluklar konusunda daha hassas ve şeffaf olunması hususunda ciddi bir eleştirisi ve daha ‘’iyi’’ için bir değişim talebi var. Toplumun bu talebini ve eleştirisini eğip bükmeden doğru bir şekilde aktarmamız lâzım.

Evet, toplumun bu konuda eleştirileri var ama 20 yılda yapılan hizmetlerden ve istikrarlı siyasi bir yönetim olmasından da memnun. Ayrıca temel hak ve özgürlükler konusunda eski Türkiye’nin aksine toplum ciddi kazanımlar elde etti. Bununla birlikte PKK terör örgütü başta olmak üzere tüm terör örgütleriyle etkin mücadele edilmesinden de memnun. Bu nedenle de mevcut iktidarı muhafaza etmek istiyor.

Diğer taraftan toplumun bir kesimi de mevcut iktidarın değişmesini istiyor. Hatta sadece iktidarın değil ‘’Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini de değiştirip tekrar parlamenter sistemi getirmek’’ istiyorlar. Eğer toplum onlara yeterince destek verirse, terör bağlantıları nedeniyle ‘’hapiste olanları serbest bırakacaklarını’’ vaat ediyorlar. ‘’Bazı kitlelerle hesaplaşacaklarını’’ vaat ediyorlar. ‘’Ak Partiyi yargılayacaklarını’’ vaat ediyorlar. Bu ülkede yatırım yapmış ‘’işadamlarının mallarına el koyacaklarını’’ vaat ediyorlar. Bazı ‘’medya kuruluşlarını tasfiye edeceklerini ve bu kuruluşlarda çalışanları içeri atacaklarını’’ vaat ediyorlar.

Yukarıda tırnak içinde belirttiğim hususlar Millet ittifakı adına konuşanların bizzat kendi ifadeleridir. İnternetten derledim bunları isteyen bakabilir. Peki, bu vaatlerin hiçbirinde yazımızın girişinde belirttiğimiz gibi daha ‘’iyi’’ bir hayat veya daha ‘’iyi’’ bir toplum idealine yönelmiş bir niyet görüyor musunuz? Sadece Tayyip Erdoğan ve ekibine karşı büyük bir kin ve nefret görülüyor. Ne yazık ki bunların Türkiye ile ilgili hiçbir projeleri olmadığı anlaşılıyor.

Hâlbuki siyasi partiler, milli iradenin oluşmasını sağlayan siyasi gücün teşekkülünde en önde gelen unsurlardır. Fikren güçlü siyasi partiler, bir ülkedeki demokratik siyasi hayatın devamlılığını sağladığı gibi, ülkenin siyasi gücüne de güç katarlar.

Millet ittifakının vaatleri ve geri getirmek istedikleri parlamenter sistem, Türkiye’nin siyasi gücüne güç katabilirler mi? Zira parlamenter sistem, bize siyasi istikrarsızlığı, askeri darbeleri, faili meçhul cinayetlerini kısacası kaos ve kargaşayı hatırlatıyor.

Peki, sizce böyle bir durumda mevcut iktidarı muhafaza etmek mi daha mantıklı? Yoksa, korku ve kaos vaat eden bir zihniyeti iktidara getirmek mi daha mantıklı?