SEÇİMDEM ÖNCE SABIKASIZ, SONRA SABIKALI
Geçenlerde
acizane bir yorumdu bulunmuştum. Bu ülkede ne zaman barış gündeme gelse, bir
çok provokatörler ummadığımız bir şekilde hemen devreye girer. Kendi kendime de
dedim ki; geçmişte yaşadıklarımızı nazara alarak, keşke haklı çıkmasam, ne
insanlarımız, ne ülke ve ne de birlik ve beraberliğimiz en ufak bir zarar
görmese. Vallahi bu arzum çoktan kursağımda kaldı ve şüphelerimi doğruladı.
Sayın MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli'nin Apo’nun bile meclise gelip Dem Partililerle yan yana
oturmasını arzu etmesi, Dem Partililerin de bu teklife sıcak bakması
şüphelerimizle beraber bizi umutlandırmıştı.
Bu teklif hiç te küçümsenecek bir teklif değildi Çünkü; barış elbette
son derece önemli ve çok kıymetlidir. Çünkü,geçmişte de barışı zehirleyenler
her zaman olmuştur.
Sayın Devlet
Bahçeli’nin bu beyanından sonra Tusaş'a yapılan saldırı, bir gencin güya ben
Kürdüm dediği için tevkif edilmesinden sonra birden bire önce İstanbul’un
Esenyurt İlçesi, sonra Mardin ve Batman İlleri ile Halfeti İlçesinin Belediye Başkanları
mahkemelerce terör örgütüne üye oldukları ve haklarında mahkumiyet kararı
verilmesi gerekçesi ile görevden alındılar ve yerlerine kayyumlar atandı.
Böyle bir zamanlama şüpheden uzak olabilir mi?
Gelelim sadede,
evvela iktidara düşen görev bu ülkede birliği bozan hareketlere meydan vermemek
için son derece dikkatli bir uygulama yapması gerekir ve bu imkana sahiptir.
İçişleri Bakanlığı tarafından geçici de olsa görevden alınan Belediye
Başkanlarının yerine kayyum ataması değil, o belediyelerin meclis üyelerinin
kendi aralarında yapacağı bir seçimle bu Belediye Başkanlarının yerine bir
başkan seçilebilirdi. Bu uygulama kanunlara aykırı olmadığı gibi, kayyum
tartışmasına son verilmiş olunurdu.
Gerçi kayyum
atamasına her ne kadar kanun İçİşleri Bakanlığına yetki vermiş ise de, kayyum
atamasında ısrar etmenin zorunluluğu var mı dır?Evet kimin eli kimin cebinde
desek bu sorunun cevabını asla bulamayız. Çünkü birden bire dört Belediye Başkanı
görevden alınıyor ve yerine kayyumlar atanıyor.
Dem Partisine
gelince, mahkemeleri devam eden ve ağır suçlarla suçlanan bazılarını aday
göstermenin sonuçlarını bilmemek mümkün müdür? Gelecekte bu adaylar mahkum
olduğu takdirde yerlerine kayyum atanacağını Mısırdaki sağır sultan da bilir.
Bu da işi yokuşa sürmenin ve Ülke huzurunu bozmanın bir başka garabeti.
Bütün siyasi
partilerin milletvekilleri ,belediye başkanları ve devlet adamlarının sözlerinde
yalan, hareketlerinde kaçamak olmamalıdır ki ,halkın onlara güveni olsun.
Bence atanan
Kayyumları İçişleri Bakanlığı derhal geri çekerek, yerine o belediyelerin
meclis üyelerinin kendi aralarında yapacağı bir seçimle belediye başkanını
seçmelidirler. Toplumu germenin hiç kimseye faydası yoktur.
Kayyum atamaları
geçmişte de yapıldı, hatta bazı kayyumların zarar verdikleri görüldü.İçişleri
Bakanlığınca , belediyeleri denetlemek her zaman mümkündür, ciddi bir denetleme
olursa ,belediyelerin yaptıkları icraatlarından dolayı hesap sorulabilir. Hiç
bir belediye kendi başına buyruk değildir.
Seçilen ister
milletvekili ister belediye başkanları olsun hiç kimse seçildi diye suç işleme
özgürlüğüne de sahip olamaz. Seçilmişleri neden görevden alıyorsunuz denilemez.
O zaman hukukun hiç bir anlamı kalmaz. Hatta milletvekillerinin
dokunulmazlığının bir an evvel kaldırılması gerekir. Dokunulmazlık zırhı
paramparça edilmelidir. Böyle bir imtiyaz eşitlik ilkesine tamamen aykırıdır.
Sonradan suçlu
bulunan seçilmiş bir kişinin, itiraza mahal kalmadan otomatikman görevi sona
ermelidir, böyle durumlarda siyaset değil, hukuk ön plana çıkmalıdır.
Seçimden evvel
sabıkası yok, seçimden sonra sabıkası var, böyle bir rezalet dünyanın neresinde
var.
Haydi kalın sağlıcakla.