Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Kasım 2024

SEÇİMDEM ÖNCE SABIKASIZ, SONRA SABIKALI

Geçenlerde acizane bir yorumdu bulunmuştum. Bu ülkede ne zaman barış gündeme gelse, bir çok provokatörler ummadığımız bir şekilde hemen devreye girer. Kendi kendime de dedim ki; geçmişte yaşadıklarımızı nazara alarak, keşke haklı çıkmasam, ne insanlarımız, ne ülke ve ne de birlik ve beraberliğimiz en ufak bir zarar görmese. Vallahi bu arzum çoktan kursağımda kaldı ve şüphelerimi doğruladı.

Sayın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Apo’nun bile meclise gelip Dem Partililerle yan yana oturmasını arzu etmesi, Dem Partililerin de bu teklife sıcak bakması şüphelerimizle beraber bizi umutlandırmıştı. Bu teklif hiç te küçümsenecek bir teklif değildi Çünkü; barış elbette son derece önemli ve çok kıymetlidir. Çünkü,geçmişte de barışı zehirleyenler her zaman olmuştur.

Sayın Devlet Bahçeli’nin bu beyanından sonra Tusaş'a yapılan saldırı, bir gencin güya ben Kürdüm dediği için tevkif edilmesinden sonra birden bire önce İstanbul’un Esenyurt İlçesi, sonra Mardin ve Batman İlleri ile Halfeti İlçesinin Belediye Başkanları mahkemelerce terör örgütüne üye oldukları ve haklarında mahkumiyet kararı verilmesi gerekçesi ile görevden alındılar ve yerlerine kayyumlar atandı.

Böyle bir zamanlama şüpheden uzak olabilir mi?

Gelelim sadede, evvela iktidara düşen görev bu ülkede birliği bozan hareketlere meydan vermemek için son derece dikkatli bir uygulama yapması gerekir ve bu imkana sahiptir. İçişleri Bakanlığı tarafından geçici de olsa görevden alınan Belediye Başkanlarının yerine kayyum ataması değil, o belediyelerin meclis üyelerinin kendi aralarında yapacağı bir seçimle bu Belediye Başkanlarının yerine bir başkan seçilebilirdi. Bu uygulama kanunlara aykırı olmadığı gibi, kayyum tartışmasına son verilmiş olunurdu.

Gerçi kayyum atamasına her ne kadar kanun İçİşleri Bakanlığına yetki vermiş ise de, kayyum atamasında ısrar etmenin zorunluluğu var mı dır?Evet kimin eli kimin cebinde desek bu sorunun cevabını asla bulamayız. Çünkü birden bire dört Belediye Başkanı görevden alınıyor ve yerine kayyumlar atanıyor.

Dem Partisine gelince, mahkemeleri devam eden ve ağır suçlarla suçlanan bazılarını aday göstermenin sonuçlarını bilmemek mümkün müdür? Gelecekte bu adaylar mahkum olduğu takdirde yerlerine kayyum atanacağını Mısırdaki sağır sultan da bilir. Bu da işi yokuşa sürmenin ve Ülke huzurunu bozmanın bir başka garabeti.

Bütün siyasi partilerin milletvekilleri ,belediye başkanları ve devlet adamlarının sözlerinde yalan, hareketlerinde kaçamak olmamalıdır ki ,halkın onlara güveni olsun.

Bence atanan Kayyumları İçişleri Bakanlığı derhal geri çekerek, yerine o belediyelerin meclis üyelerinin kendi aralarında yapacağı bir seçimle belediye başkanını seçmelidirler. Toplumu germenin hiç kimseye faydası yoktur.

Kayyum atamaları geçmişte de yapıldı, hatta bazı kayyumların zarar verdikleri görüldü.İçişleri Bakanlığınca , belediyeleri denetlemek her zaman mümkündür, ciddi bir denetleme olursa ,belediyelerin yaptıkları icraatlarından dolayı hesap sorulabilir. Hiç bir belediye kendi başına buyruk değildir.

Seçilen ister milletvekili ister belediye başkanları olsun hiç kimse seçildi diye suç işleme özgürlüğüne de sahip olamaz. Seçilmişleri neden görevden alıyorsunuz denilemez. O zaman hukukun hiç bir anlamı kalmaz. Hatta milletvekillerinin dokunulmazlığının bir an evvel kaldırılması gerekir. Dokunulmazlık zırhı paramparça edilmelidir. Böyle bir imtiyaz eşitlik ilkesine tamamen aykırıdır.

Sonradan suçlu bulunan seçilmiş bir kişinin, itiraza mahal kalmadan otomatikman görevi sona ermelidir, böyle durumlarda siyaset değil, hukuk ön plana çıkmalıdır.

Seçimden evvel sabıkası yok, seçimden sonra sabıkası var, böyle bir rezalet dünyanın neresinde var.

Haydi kalın sağlıcakla.