Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2435.50
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Nisan 2023

​Seçimde neyi seçeceğiz?

Dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor.

Yaşanan bu dönüşüm sürecinde Türkiye kendisine yeni bir pozisyon oluşturuyor.

2008 Küresel finans krizi ve sonrasında yaşanan Avrupa Borç Krizi sonrasında liberal sistem giderek zayıflamaya başladı. Ekonomik milliyetçilik adı altında atılan adımlar AB’nin en önemli ülkelerinden İngiltere’nin birlikten ayrılmasına kadar gitti.

BREXIT krizi atlatılamamışken COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi yeni krizlerle dünya yeni bir rotaya doğru evrildi.

Dünya, yeni bir rotaya doğru ilerlerken Türkiye de ekonomi güvenliğini artırmak için önemli adımlar atıyor.

Doların 1,15 TL olduğu zamanlarda bile (Ocak 2008) yıllık %8,17 seviyesinde enflasyon oranı yaşanıyordu. Yani doların düşük kalması enflasyonu düşüren bir etken olmadı. Doların düşük olması Çin’den ucuz ürünlerin ithalatını arıtarak üretimin artmasını engelleyen bir faktör oldu. Bu nedenle Türkiye ekonomi güvenliğini sağlamak için enflasyona köklü bir çözüm getirmek üzere döviz kurunu kontrol altına alabilmek için sıcak paranın çıkışını hızlandırdı ve faiz indirimi politikası uygulamaya başladı.

Yabancı yatırımcıları sıcak para şeklinde değil doğrudan yatırım yapmaları için Cumhurbaşkanlığı yatırım ofisi kuruldu.

Ekonomi güvenliğini artıran en önemli unsurlardan biri de üretim güvenliğidir. Üretim güvenliğinin de yatırım ortamının ve rekabetçi döviz kuru ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Yerel para biriminin değerli olması durumunda sadece yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesi ve ihraç edilmesi mümkündür. Çünkü rekabet düşüktür. Rekabetin yüksek olduğu ürünlerin ihracatı için yerel para biriminin değer kaybetmesi gerekir. Yerel para biriminin değer kaybetmesiyle birlikte ihracat artar ve bu sayede üretim artışı da gerçekleşir. Çünkü ithal ürünler artık daha pahalı hâle gelir. İthal ürünlerin pahalanması, ihracatın artması üretimi artırır. Bu durum istihdam artışına neden olur. İthal ürünlerdeki fiyat artışını enflasyonun artmasına neden olurken piyasa genelinde alım gücü azalır. Burada bir tercih söz konusudur. Ya işsizlik sebebiyle vatandaşların bir kısmının hiçbir ihtiyacını giderememesi tercih edilir veya alım gücü azaltılarak istihdamı artırarak vatandaşların büyük bölümü ihtiyaçlarını giderebilir. Ekonomi bilimindeki Phillips eğrisine göre işsizlik v enflasyon ters orantılıdır. Birinden biri tercih edilir. İhracat artışı ve üretim artışı ile ileri teknoloji üretimi için gerekli sermaye birikimi sağlanabilir. Böylece bir sonraki aşamada yerel para birimine değer kaybettirmeden rekabeti düşük olan yüksek teknolojili ürün ihracatıyla yatırım, üretim, istihdam artışı sağlanabilir. Böylece milli gelir artarken alım gücü de artar. Sıcak para ile sermaye çekmek yerine üretim ve ihracat artışıyla sermaye birikimi sağlanabilir. Ekonomi güvenliği de artırılmış olur.

Küresel dengelerin değiştiği bu dönemde ekonomi güvenliği de askeri güvenlik kadar önemli bir konudur. Gerek üretim gerekse finans güvenliği bağlamında ekonomi güvenliğinin sağlanamaması askeri güvenliği de tehdit eder. Askeri güvenliğin artırılması için gerekli olan teknolojinin üretilmesi, mühimmatların alınması için ekonomi güvenliğinin sağlanması şarttır. Bu nedenle Ülke güvenliğinin artırılması için topyekûn bir mücadele planı gereklidir.

Türkiye’nin son dönemde attığı adımların da bu minvalde olduğunu görüyoruz. Çünkü üretimin en önemli girdisi olan enerji güvenliğini artırmak için atılan adımlar da ekonomi güvenliğini artıran bir diğer önemli konudur. Karadeniz gazının keşfedilmesi, çıkarılması ve kullanıma sunulur hâle getirilmesi, yeni keşif çalışmaları, yenilenebilir enerji ve nükleer enerji yatırımları ekonomi güvenliğini artıran diğer önemli adımlardır.

Liberal politikaların giderek azaltıldığı dünyada liberalist politikalarla Türkiye gibi stratejik konuma sahip bir ülkenin yönetilmesi doğru olmayacaktır. Dünyada liberalist küreselci akım ile milliyetçi, ulus devletçi akımın güç mücadelesi yaşandığı dönemde AB ve ABD gibi liberalizm savunucuları bile çıkarları için liberal politikalardan vazgeçiyorsa Türkiye de çıkarları için korumacı, üretici, istihdam artıcı politikaları tercih etmesi gerekir.

Bu nedenle Cumhur İttifakının önerdiği politikalar günümüz dünyasında daha mantıklı olmaktadır.