Seçimde neyi seçeceğiz?
Dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor.
Yaşanan bu dönüşüm sürecinde Türkiye kendisine yeni
bir pozisyon oluşturuyor.
2008 Küresel finans krizi ve sonrasında yaşanan Avrupa
Borç Krizi sonrasında liberal sistem giderek zayıflamaya başladı. Ekonomik
milliyetçilik adı altında atılan adımlar AB’nin en önemli ülkelerinden
İngiltere’nin birlikten ayrılmasına kadar gitti.
BREXIT krizi atlatılamamışken COVID-19 pandemisi ve
Rusya-Ukrayna savaşı gibi yeni krizlerle dünya yeni bir rotaya doğru evrildi.
Dünya, yeni bir rotaya doğru ilerlerken Türkiye de
ekonomi güvenliğini artırmak için önemli adımlar atıyor.
Doların 1,15 TL olduğu zamanlarda bile (Ocak 2008) yıllık
%8,17 seviyesinde enflasyon oranı yaşanıyordu. Yani doların düşük kalması
enflasyonu düşüren bir etken olmadı. Doların düşük olması Çin’den ucuz
ürünlerin ithalatını arıtarak üretimin artmasını engelleyen bir faktör oldu. Bu
nedenle Türkiye ekonomi güvenliğini sağlamak için enflasyona köklü bir çözüm
getirmek üzere döviz kurunu kontrol altına alabilmek için sıcak paranın
çıkışını hızlandırdı ve faiz indirimi politikası uygulamaya başladı.
Yabancı yatırımcıları sıcak para şeklinde değil
doğrudan yatırım yapmaları için Cumhurbaşkanlığı yatırım ofisi kuruldu.
Ekonomi güvenliğini artıran en önemli unsurlardan biri
de üretim güvenliğidir. Üretim güvenliğinin de yatırım ortamının ve rekabetçi
döviz kuru ile doğrudan ilişkisi bulunmaktadır. Yerel para biriminin değerli
olması durumunda sadece yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesi ve ihraç
edilmesi mümkündür. Çünkü rekabet düşüktür. Rekabetin yüksek olduğu ürünlerin
ihracatı için yerel para biriminin değer kaybetmesi gerekir. Yerel para
biriminin değer kaybetmesiyle birlikte ihracat artar ve bu sayede üretim artışı
da gerçekleşir. Çünkü ithal ürünler artık daha pahalı hâle gelir. İthal
ürünlerin pahalanması, ihracatın artması üretimi artırır. Bu durum istihdam
artışına neden olur. İthal ürünlerdeki fiyat artışını enflasyonun artmasına
neden olurken piyasa genelinde alım gücü azalır. Burada bir tercih söz
konusudur. Ya işsizlik sebebiyle vatandaşların bir kısmının hiçbir ihtiyacını
giderememesi tercih edilir veya alım gücü azaltılarak istihdamı artırarak vatandaşların
büyük bölümü ihtiyaçlarını giderebilir. Ekonomi bilimindeki Phillips eğrisine
göre işsizlik v enflasyon ters orantılıdır. Birinden biri tercih edilir.
İhracat artışı ve üretim artışı ile ileri teknoloji üretimi için gerekli
sermaye birikimi sağlanabilir. Böylece bir sonraki aşamada yerel para birimine
değer kaybettirmeden rekabeti düşük olan yüksek teknolojili ürün ihracatıyla
yatırım, üretim, istihdam artışı sağlanabilir. Böylece milli gelir artarken
alım gücü de artar. Sıcak para ile sermaye çekmek yerine üretim ve ihracat
artışıyla sermaye birikimi sağlanabilir. Ekonomi güvenliği de artırılmış olur.
Küresel dengelerin değiştiği bu dönemde ekonomi
güvenliği de askeri güvenlik kadar önemli bir konudur. Gerek üretim gerekse
finans güvenliği bağlamında ekonomi güvenliğinin sağlanamaması askeri güvenliği
de tehdit eder. Askeri güvenliğin artırılması için gerekli olan teknolojinin
üretilmesi, mühimmatların alınması için ekonomi güvenliğinin sağlanması
şarttır. Bu nedenle Ülke güvenliğinin artırılması için topyekûn bir mücadele
planı gereklidir.
Türkiye’nin son dönemde attığı adımların da bu
minvalde olduğunu görüyoruz. Çünkü üretimin en önemli girdisi olan enerji
güvenliğini artırmak için atılan adımlar da ekonomi güvenliğini artıran bir
diğer önemli konudur. Karadeniz gazının keşfedilmesi, çıkarılması ve kullanıma
sunulur hâle getirilmesi, yeni keşif çalışmaları, yenilenebilir enerji ve
nükleer enerji yatırımları ekonomi güvenliğini artıran diğer önemli adımlardır.
Liberal politikaların giderek azaltıldığı dünyada
liberalist politikalarla Türkiye gibi stratejik konuma sahip bir ülkenin
yönetilmesi doğru olmayacaktır. Dünyada liberalist küreselci akım ile
milliyetçi, ulus devletçi akımın güç mücadelesi yaşandığı dönemde AB ve ABD
gibi liberalizm savunucuları bile çıkarları için liberal politikalardan vazgeçiyorsa
Türkiye de çıkarları için korumacı, üretici, istihdam artıcı politikaları
tercih etmesi gerekir.
Bu nedenle Cumhur İttifakının önerdiği politikalar
günümüz dünyasında daha mantıklı olmaktadır.