Seçim sürecinde karanlık oyunlar!
Birilerinin gerilimleri, gerginlikleri hangi menfur amaçlar için kullanabileceklerini her daim göz önünde bulundurmak mecburiyetindeyiz.
*
Hisleriniz, öfkeniz sizi tahrik edebilir, siz tahrik olmayacaksınız.
Tribünleriniz “Vur,
kır, parçala/buradan çıkartma!” diye bağırsa da…
Birilerinin sakatlanmasına, kırmızı kartların havada
uçuşmasına, oyunun iyice çirkinleşmesine ve sonuçta tuttuğunuz takımın
kaybetmesine yol açacak hal ve hareketlerden uzak duracaksınız!
*
Bunca yıl boyunca okuduklarımız, yaşadıklarımız hepimize
şunu çok iyi gösterdi ki, bütün yapılara “sızmalar”
olabiliyor.
“At izi it izine
karıştı” da bu demek zaten; “Kimin ne için çalıştığını, kimin neye hizmet
ettiğini bilemiyoruz!” demek.
Suret-i Hak’tan görünen birileri, “sağ tarafınızdan” yanaşan birileri, sizi tahrik edebilir, size çok
zararlı işler yaptırmak isteyebilir.
“Gaza getirmek,
dolmuşa bindirmek” denilen böyle bir şeydir.
İlk gençlik yıllarımıza denk gelen 12 Eylül Darbesi’ne giden
yolda kesimlerin, gençlerin birbirlerine nasıl ve niçin düşürüldüğünü çok iyi
biliyoruz.
Birilerinin “çocukları”
darbe ortamının hazırlanmasını “başarmak”
için şartları nasıl da olgunlaştırmışlar…
Merhum Muhsin
Yazıcıoğlu’nun “Koca ülkeyi paylaşamadık
ama 2.5 metrekarelik hücreyi paylaştık!”
cümlesini kulaklara küpe yapmakta fayda var.
CIA’nın başarısını (!) kutladığı darbeci Kenan Evren, “adalet” (!) anlayışını “Bir sağdan, bir soldan astık!” diyerek
ortaya koymuştu malûm.
Geçen yıllar şunu çok iyi gösterdi ki…
Gerilimlerden
beslenenler, parsayı toplayanlar, köşeleri binlerce kez dönenler bu karanlık
sürecin sonrasında da yollarına devam ettiler!
Yeni sahiplerinin
yanlarında varlıklarına varlık katmaya devam ettiler…
Olan da garibana oldu…
Kışkırtmalara, tezgâhlara gelenlere oldu!
Ve tabii, en kötüsü de benim güzel ülkeme oldu…
Her tezgâh bilmem kaç yıl geriye gitmemize sebebiyet verdi
ve trilyonlarca dolarımızın birilerinin kasalarına girmesine!
**
Seçim Öncesi ve
Sonrası… Tezgâhlara Dikkat!
Türkiye bugüne kadar nice kritik seçimden geçti, “açık oy-gizli tasnif” rezaletinin yaşandığı 1946 seçimi hariç, hepsinden de yüz
akıyla çıktı.
Vatandaş her seferinde ince ayar yaptı.
Sandığa gömmesi gerekenleri gömdü, ikaz etmesi gerekenleri
ikaz etti, net galibiyet elde etmesi gerekenlere hakkını verdi.
Her seçimden sonra da “halkın
sağduyusu”ndan bahsedildi.
Bugünlerde dış basından ve dışarıdaki sosyal medya
organizasyonlarından memlekete yayılan bir “dedikodu”
var.
Tezvirat var.
Sandığın güvenliğinin olmadığı, 2023 seçimlerinin hemen
öncesinde, seçim sonuçlarının açıklandığı gece ve hemen sonrasında büyük
sıkıntıların yaşanacağı öne sürülüyor, adeta bir şeylerin alt yapısı
hazırlanıyor.
Karanlık merkezlerin muhtemel sonuçlara göre hazırladıkları tezgâhların
kurulmaması mümkün mü, memleketin bunca yılını okumuş, en az 50 yılını da
bizzat yaşamış bir vatan evlâdı olarak “Elbette
mümkün değil!” diyorum.
*
Birileri, bir yerlere sızdırdıkları unsurlar üzerinden bir
şeyler deneyecektir yine.
Sızmalara, sızdırmalara karşı elinde yetki bulunmayan bizler
bir şey yapamayız.
Yapabileceğimiz, tahriklere gelmemek, her hıyarım var diyene bir avuç tuz alıp gitmemek, emin olmadan
hiçbir bilgiyi paylaşmamak, doğruluğuna emin olduğumuz bilgileri de çok “seçici” davranarak paylaşmak!
Özellikle sosyal medya çok tehlikeli mecra.
İpin ucunun kimlerin elinde olduğunu biliyoruz, bu
memleketin toprak kokan evlâtları;
heyecanlı, samimi hayli de öfkeli insanları oyunlara gelmekten özellikle
kaçınmalı…
Ve elbette…
Eli kalem tutan, ekranlardan hitap edebilme imkânı bulunan insanların sorumlulukları çok daha
fazla.
Birilerinin gözüne girmek, tribünlerin alkışını almak için
gaza bastıkça bastığında, duvara toslama
ihtimalin çok artar.
Duvar da uzakta değil!