Seçim sosyal medyada değil, sahada kazanılır!..
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Sosyal medya mecraları devletlerin güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir.” dedi. Bu aslında yeni bir şey değil. Meseleye dair en az yüz köşe yazısı kaleme aldım, bin konuşma yaptım. Benden önce ve benden çok daha fazla yapanlar da olmuştur belki bunları. Derdimiz büyük.
***
“Plândemi”
tezgâhı ile birçok devleti kendisine iyice bağlayan, birçok devlet
yönetimini adeta aldıkları kararların uygulayıcısı haline getiren “küresel aileler çetesi”, Sayın
Cumhurbaşkanı’nın da şikâyetçi olduğu sosyal medya mecralarını da elinde
bulunduruyor.
Devletlerdeki “bürokrasi” yapılanmaları ve siyaset örgütleri de, bu küresel
hegemonyaya gerçekten karşı çıkmanın hangi sonuçlara yol açacağını çok iyi
biliyor. Benzemezler arasında ittifakların kurulması ve yönetimlerin
birbirlerine zıt, hatta kimi zaman tabanlarının hissiyatına tamamen zıt tasarruflar
içine girmeleri de bu ‘bilinç’ten kaynaklanıyor.
Dünyaya hâkim olan “kıyameti öne çekme
ideolojisi” kuralları koymuş ve
bunun kurumlarını oluşturmuştur. Bunlar birden bire yapılmış işler değildir,
arkalarında büyük sermayeler ve daha da önemlisi büyük bir “kültürel iktidar bilinci” vardır.
“Küresel
aileler çetesi”nin koyduğu
kurallara karşı çıkmanın bedeli bulunmaktadır. Birçok devletin yönetimi, oyunu
konulmuş kurallara göre oynar.
“Kendi
kendini yönetme”
havasındaki vatandaşlar da, bu oyunun birer saygın parçası olarak yerlerini
alırlar…
Bu ‘küresel oyun’da, ülkelerin yöneticileri de, aslında yönetilen duruma düşerler. Oyunu bozmaya kalkıştıkları taktirde bir şekilde indirilirler!..
***
Bu bugüne kadar hep böyle olmuştur.
Türkiye, bu oyunu bozabilecek midir?
Bize düşen, “İnşaAllah” demek, bunu bütün kalbimizle dilemektir.
Birer vatandaş olarak,
Küresel Hegomonya’nın “sosyal medya” alanındaki tahribâtını engellemek, olmuyorsa
azaltmak için ne yapabiliriz?
Gördüğüm kadarıyla, aile ekonomisini
yürütmekte güçlük çeken “sıradan
vatandaşlarımız” sosyal medya alanında, düzenlerin kaymağını yemeye
odaklanmışlardan bin kat fazla gayretlidir.
Birçok vatandaş, işini gücünü aksatmak
pahasına, sosyal medyadaki algı operasyonlarına karşı çıkmaya çalışmaktadır.
Birçokları da bizleri arayarak destek
istemekte, gayrete getirmeye çalışmaktadır.
Bu vatandaşlarımızın bize ulaşmaları çok
kolaydır zira iletişim hatlarımız sonuna kadar açıktır.
Ne var ki, “önemli”, “biraz önemli”
pozisyonlarda bulunanların çoğu “sıradan”
vatandaşlarla aralarına mesafe koymaktadır ve mesafeler de gittikçe
açılmaktadır.
“Fedakâr ve cefakâr” vatandaşlarımız, beyhude ulaşma çabalarının ardından yine bize dönmekte, içlerini bize dökmektedir. Bize dediğim, bizim gibi az sayıdaki “işini bilmez” yazar, çizere işte!..
***
Sayın Erdoğan, konuşmalarında sürekli olarak
“kibirden, israf ve gösterişten”
uzak durulmasını, vatandaşa çok yakın olunmasını, arayanlara 24 saat içinde
mutlaka geri dönülmesini istemektedir. Bu yöndeki çağrılarının sayısı bizi
saymaktan vazgeçirecek kadar çoktur.
Hem Cumhurbaşkanı hem de Parti Genel Başkanı
olan ve birçok vatan evlâdı tarafından “Dünya
Lideri” olarak nitelendirilen bir “Devlet ve Millet Adamı”nın aynı konuda
defalarca ikazda bulunmak mecburiyetinde bırakılması hiç de hoş bir durum
değildir.
Bu durum, ortada sosyal medyadaki “zararlı oluşumlardan” çok daha ciddi
problemlerin olduğunu göstermektedir.
Teşkilât çalışmalarının, teşkilât
motivasyonunun seçim sonuçları üzerindeki etkisi herkesin malûmudur.
Milli Görüş partilerinde bir vakitler
görülen o yüksek aşk, vazife şuuru, fedakârlık ruhu olmasaydı, geçmişteki seçim
başarılarının yanına bile yaklaşılamazdı.
Yine, Ak Parti’nin bazı seçimlerdeki büyük
başarısında, “Liderlik Vurgusu”nun
yanı sıra, teşkilâtın gayretli çalışmaları da müessir olmuştur. Milli Görüş
tabanının ve teşkilâtının büyük özverilerle faaliyet gösterdiği günleri de, AK
Parti’nin alanda fırtınalar estirdiği günleri de çok iyi bilirim.
O süreçlerde, genel merkezlerden, il ve ilçe teşkilâtlarında öyle bir heyecan vardı ki, bizler de yerimizde duramaz, onları yakından tâkip etmeye çalışırdık.
***
Bugünlerde, “Millet İttifakı”na doğrudan ya da arka plândan destek veren
partilerin teşkilâtlarında bir miktar hareket, heyecan, vesaire var.
Bu da tamamen, “Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığından, hatta nefretinden” beslenen
bir durum.
Hani, öyle bir hâl ki…
Sayın Erdoğan, günün birinde “Yeter arkadaş, kimseye lâf anlatamıyorum,
bugüne kadar kime güvendimse sırtımdan vurdu, bundan sonra olacak olan da başka
bir şey değil. At izi it izine karışmış, ortamda omurga kalmamış! Benden bu
kadar!” dese…
Onların da bütün motivasyonu gidecek gibi!
Karşı tarafı birleştiren, heyecanlandıran
Camia Lideri Recep Tayyip Erdoğan, kendi teşkilâtını harekete geçirmek için
sürekli olarak ikaz etmek mecburiyetinde bırakılıyorsa, ortada çok garip bir
durum var
demektir.
SOKAKTAKİ DURUM?
Pazar Pazar yazıyı daha da fazla uzatmadan,
sosyal medya meselesine gelelim.
Evet, sosyal medya önemli, özellikle
gençleri etkiliyor.
Bu alan boş bırakılamaz, inkâr edilemez,
görmezden gelinemez vesaire, vesaire…
Amma velâkin esas olan “alanda” nelerin yapılacağıdır.
Esas olan, caddelerdir, sokaklardır.
Evlerdir, dükkânlardır.
Pazarlardır, çarşılardır, pasajlardır.
Sosyal medyanın çoğu hava ile civadır. Havada etkili olmak elbette önemlidir
ama alana hâkim olabilmek için mutlaka “sokağa” ihtiyacınız vardır.
Sonucu getirecek olan orasıdır.
Sosyal medyada güçlü olsanız bile, işi “sokağa” taşıyamazsanız, alandaki
insanlarınıza alan hakimiyetine götürecek motivasyonu veremezseniz, havada
asılı kalırsınız!..
Ben sosyal medyada çok etkili olmaya gayret
etmiyorum.
Dedim ya, orasının yüzde 80’i hava.
Yaptığım, sosyal medya üzerinden “tanışma”
imkânı bulduğum vatan evlâtlarının “tefekkür
edebilir halde olanlarına” ulaşmak, onlarla bizzat tanışmak, görüş
alışverişinde bulunmak, eğer imkân olursa davet etmek ya da mekânlarına gitmek.
Bu yolla tanıştığım, dertleştiğim,
anlaştığım çok sayıda vatan evlâdı oldu. Bunların önemli bir bölümünün de “genç kuşaktan” vatan evlâtları
olduğunun altını çizmek isterim. Doğruların artmasına, yanlışların azalmasına
katkıda bulunmaya çalışıyorum kendimce.
“Sokaktaki insan”ın söylediklerinden hisse kapmaya, yanlışımı
düzeltmeye, eksiğimi kapatmaya gayret ediyorum.
Bazen de ben “vesile” oluyorum bir şeylerin düzelmesine.
Şunu ifade edebilirim ki, sokaktaki insanlar
arasındaki “tefekkür ehli” oranı, “yüksek yüksek yerlerde bulunanların”
oranından çok daha fazla.
Zira, “dar
ekipçilik”, “dünyevi menfaat
çekişmesi”, “makam ihtirası”
gibi “şehevi duygular” aklın önüne
geçiyor.
Nefsin arzularına esir olmak, feraseti
tüketiyor!
Yani, efendim..
Yazıya Sayın Cumhurbaşkanı’nın sosyal
medyadan şikâyet cümlesiyle girmiştik ya…
Bu mesele elbette önemli, kendileri “Sosyal medya alanında da kendi göbeğimizi
kendimiz kesmeliyiz!” diyor ki, buna da katılırım.
Bununla birlikte “eğitim ve kültür
alanlarında” da, Türkiye olarak kendi göbeğimizi kesmemizin daha az önemli
olduğunu düşünmem.
“İthal
kanunlar” meselesinin daha
az önemli olduğunu da düşünmem.
“İthal
medeni kanundan”
kurtulmanın daha az önemli olduğunu hiç düşünmem. Sosyal medyadaki yalanlardan
etkilenme oranıyla, “kendi değerlerimizi
kendi nesillerimize ne kadar aktardığımız” arasında birebir ilişki vardır.
Daha da önemlisi, “kendimizden ne kadar uzaklaştığımız, uzaklaşmadığımız”
meselesidir.
Birçok sorumuz var.
Milli Eğitim modelimiz ne kadar yerli?
Kültür politikalarımız ne kadar yerli?
Kaç yerli ve milli sanatçımız var, bunların
kaçı gerçek mânâda sanatçı ve gerçek mânâda sanatçı olan bu insanlarımızın
kaçına yakın alâka gösterdik?
Ekranlardaki kimi gayet yerli ve de gayet
yerli diziler, kimi kadın programları
aracılığıyla “kanıksatılmak istenen”
hayat tarzları ne kadar yerlidir, ne kadar millidir?
Bütün bunlar üzerinde ne gibi “ilmi” çalışmalar yürütülmektedir,
yürütülecektir.
Yukarılarda bir yerlerde “alan etkinliğinin” ancak “sokakta caddede, çarşıda pazarda”
sağlanabileceğini vurgulamıştık.
Peki…
Alana inen insanlarınız, alanda
karşılaştıklarına neler anlatacaklardır?
Bugünün soruları ve sorunları çok daha
çetindir ve hakkıyla cevap verebilmek için “gayri
menkul birikimine” değil, “bilgi
birikimine” ihtiyaç vardır.
Bunun sağlanması için neler yapılmaktadır?
***
Birçok sorum var.
Cevap verebilenin cevaplarını dinlemeye ve
gittikçe genişleyen “yüz yüze iletişim”
kitleme yansıtmaya hazırım.