Seçim sonuçları
Parlamenter Sistem'de millet sandığa gider, milletvekillerini seçer, milletvekilleri Genel Başkanlarının başbakanlığında kurulan hüku00fbmete güvenoyu verir ve böylece hüku00fbmet kurulur. Aynı oyla seçilen meclis de yasama işini görür.
Yani;
Millet bir oy kullanarak hem meclisi hem hüku00fbmeti seçiyordu.
16 Nisan 2017 referandumu ile milletin 2 oyu oldu;
Bir oyu ile Cumhurbaşkanı'nı/yürütmeyi belirlerken, ikinci oyu ile Meclisi belirliyor. Yani milletin ülke ile ilgili opsiyonu yüzde 100 artmış oldu. Böyle bir sistemde millet daha etkili, hüku00fbmet daha güçlü, meclis -yasama işine yoğunlaşacağı için- hem daha saygın hem daha aktif olacaktır.
Peki, böyle bir sisteme kimler karşı çıkabilir? Ya da bu sistemi ilk günden itibaren kim/ler zaafa uğratabilir?
Yaklaşık 20 gün önce (2 Haziran 2018) 24 Haziran seçimlerinden sonra bu konuya ilişkin bir yazıyı düşündüğümde 13 ilde ve aralarında akademisyen, STK temsilcisi, memur, işçi, esnafın bulunduğu dostlarıma bu yazı ile ilgili bir soru sormuştum. Cevaplarını 20 Haziran itibariyle bana ulaştırmalarını istediğim ve illerinde pek çok kişi ile görüşüp cevapladıkları sorum şu idi:
İlinizde (Parti/teşkilat ve adaylar dışında) 24 Haziran seçimlerini olumlu-olumsuz etkileyecek 'yerel' unsurlardan öne çıkanlar nelerdir?
Bu soruya hem olumlu hem olumsuz olarak verilen cevaplarda üç önemli unsur ön plana çıktı:
- Valiler-Kaymakamlar (Bağlı Kurumlar)
- Belediyeler
- Üniversitelerin Yönetimi
Önce olumsuzdan başlayalım;
Doğrusu yanılmadık. Bürokratik oligarşinin herkesten daha fazla yeni siteme karşı çıktığını daha önce de belirtmiştik. Çünkü vesayetleri sona eriyor. Bununla birlikte atanmalarındaki torpil dönemi de bitiyor. Bu sisteme bürokrasinin karşı çıkmasını böyle değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla;
Bu seçim sonuçlarını etkileyen pek çok faktör ön plana çıkacaktır.
"Mesela" dediğinizi duyar gibiyim. Dikkatlice okursanız muhtemelen sizde de bazı taşların yerine oturduğunu göreceksiniz.
Kurumlarındaki kirli çarklarını döndürmek için, mahiyetinde çalışan dindar ve liyakatli "idareci" pozisyonundaki personelini tasfiye edenlerin bu seçim sonuçlarına etkileri olmuştur.
Keza belediyelerde sorunsuz yolsuzluk yapmak, yolsuzluk yapmasa da 'yasal ama etik dışı' uygulamalar için dindar bürokratları kızağa çekenler de bu seçimlerin sonuçlarında etkili olmuşlardır. Bunun yolunu da önce dindar bürokrata yapılması namümkün iş vermek, sonra yapılamayan işten dolayı, 'dindar, ama iş yapmıyor' yaftasıyla pasifleştirerek bulmuşlardır.
Üniversitelerde dindar akademisyen ve personeli dışlayanlar da en az resmi kurum ve belediyeler kadar 24 Haziran seçim sonuçlarında pay sahibidirler.
Bu üç kurumun başındakiler zikrettiğimiz tutumları ile;
1.Kurumlarında çalışanları, 'AK Parti, liyakatli de olsa artık dindarlara rezervli' intibaını uyandırarak, hatta bazı yetkililer bunu bizatihi dile getirerek çalışanları ve ailelerini AK Parti'ye küstürdüler.
2.Bu tasarrufları ile AK Parti teşkilatlarının moral ve motivasyonunu bozmayı başardılar.
3.Yüksek bütçeli kurumlarda en tepedeki yetkililerin rüşvet alma, ihaleye fesat karıştırma imkanı doğdu. Bunu gören halk oy tercihini değiştirdi.
4.Getirdikleri bürokratları ile muhalefete de yaranmaya çalışmışlardır.
5.Üniversiteler, liyakatli de olsa dindar akademisyen ve personel yerine bilhassa din/darlık düşmanı olanları tercih ettiler ki bunun yankısı hem ailelerde hem üniversitelerinde hem de şehirlerinde hissedildi.
Bunların bir il veya bir bölge olarak düşünülmemesini, pek çok ilde bu sorunun yaşandığını duyuyor biliyoruz.
O zaman bürokrasi yeni sisteme geçişi sabote edebilir mi?
Evet,
Harıl harıl çalışıyorlar, en küçük bir olumsuzluktan medet umar hale gelen bürokrasi bir yandan Erdoğan seçilmesin diye çırpınıyor bir yandan da alttan alta İP'e, SP'ye selam göndermeyi ihmal etmiyorlar. Çünkü her iki parti de parlamenter sisteme geri dönüş sözü verdi ortaklarıyla birlikte.
Bu yazıda özet olarak "olumsuz etkileyecek yerel unsurları" yazdık, daha tafsilatlı ve şehir bazlı da yazacağız.
Olumluları mı?
Tabi ki, onları da yazacağız.