Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3016.49
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 May 2023

Seçim sayısı azaltılmalı!..

Ak Parti’nin tek başına iktidarda bulunduğu 21 yıllık “istikrarlı” zaman diliminde bile -neredeyse- her sene sandığa gitmişiz.

Çok partili hayata geçtiğimiz 1946’dan bu yana kaç “hayati önemde” seçim geçirmiştir acaba bu aziz millet?

*

Cumhurbaşkanı’nın doğrudan millet tarafından seçilmesine biz de destek verdik.

Şu meşhur ve de berbat “367” krizi böyle bir yolu açınca, biz de olayların peşinden sürüklendik.

Cumhurbaşkanlığı seçimi, milletvekilliği seçimleri, çoğuna “hayati önem yüklenen” mahalli idareler seçimleri…

Ara seçimler…

Muhtarlık seçimleri bile tantanalı oluyor bizim memlekette.

Biz bir İsveç değiliz elbet…

Değiliz de…

“Renk” olsun diye anlatalım:

Önce Almanya’da, ardından da İsveç’te uzun yıllar boyunca çalıştıktan sonra emekli olmuş bir Kastamonulu Türk…

Yaşadığı ülkenin vatandaşlığını da almış gurbetteki birçok vatan evlâdı gibi.

Oralarda denk geldiği seçim kampanyalarından bahsediyor:

“Stantların önlerinde parti görevlileri var. Partilerinin misyonlarını, vaatlerini yazdıkları broşürlerden alıyorsunuz… Okuyor, ona göre kararınızı veriyorsunuz. Sokaklarda seçim gürültüsü yok, şu gelirse bunu böyle yapar, bu gelirse bunu şöyle yapar, adamı asarız-keseriz tartışmaları yok. Sakin bir atmosferde seçim propagandaları yapılıyor. Seçimden sonra siyasi çekişmeler, koalisyon görüşmeleri oluyor ama bunlar sokağa fazla yansımıyor.”

*

Bu kadarı da iyi değil tabii…

Akdeniz insanın tabiatında coşkuyu, heyecanı sonuna kadar yaşamak var.

Coğrafyamız da en sıkıntılı coğrafya…

Üç kıtadaki halkları yüzyıllar boyunca yönetmiş olmaktan, daha da önemlisi inancımızdan kaynaklanan sorumluluklarımız var.

Küresel ve bölgesel güçlerin sürekli olarak parmaklarını daldırıp karıştırdıkları bir ülkede yaşıyoruz.

İnsanlığın baş belâsı Siyonizm’in “arz-ı mev’ud” hayali buralardan geçiyor.

Osmanlı’nın mirasçısı olmanın sağladığı avantajlar kadar, sebep olduğu sıkıntılar da var.

Deprem bölgesindeyiz, fay hatlarının üzerinde yaşıyoruz.

“Sosyolojimize” etki eden fay hatları da malûm;

“Etnik farklılıklar”, “mezhep farklılıkları” sürekli olarak kaşınıyor…

İslam ve Laiklik ilişkisi tartışmalı.

Üzerinde geniş mutabakata ulaşılabilmiş bir “lâiklik” tanımımız yok.

Çekişen kesimler bu kavramı istedikleri yöne çekince, oradan da kavgalar çıkıyor…

Bizde ahbap-çavuş ilişkileri gelenekselleşmiş…

Mikro milliyetçilik hassasiyetimiz çok fazla.

Aynı şehirlerdeki ilçeler arasında bile çekişmeler, atışmalar oluyor.

Bazı şehirlerde, o şehirlerin köyünden olup olmadığın bile çok önemli hale geliyor.

Yurt dışında dil öğrenmeye giden gençlerden büyük bölümü, mutlaka oralardaki “hemşehri” derneklerine takılıyor.

Dil öğrenmek için gittiği yerde, daha çok Türkçe konuşuyor!..

*

Biz çok farklıyız yani.

Lâkin bu işleri biraz olsun toparlamak elimizde değil mi?

Bu seçimlerin sayısını mümkün olduğunca azaltsak mesela…

Bakın, on gün kadar sonra yine “tarihi, hayati” seçimler var.

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri için sandık başına gideceğiz.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylardan hiçbiri “50 artı 1”i bulamazsa, haydi ikinci tur için sandık başına.

Süreç şöyle veya böyle bitecek…

Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerini aynı ittifak mı kazanacak, yoksa biri bir tarafta diğeri başka tarafta mı olacak?

Bu sorunun sandıklardan çıkacak cevabına göre farklı tartışmalar içine gireceğiz…

Sonra…

Seçimler ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, tabii olarak yeni bakanlar, bürokraside yeni görevlendirmeler olacak…

Hayırlı uğurlu olsun ziyaretleri…

Yeni bakanlara brifingler…

Böyle böyle bir vakit geçecek…

Bunlar olurken, akıllar da “yaklaşan” yerel seçimde olacak.

10 ay kadar sonraki “yerel seçimler” de elbette “hayati” önemde olacak.

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden çıkacak sonuçlar ve seçimlerin ardından Meclis’te kurulabilecek yeni ittifaklar, yerel seçimlerin “niçin hayati önemde” olduğuna dair söylemleri de belirleyecek…

Biz, Allah ömür verirse, birkaç ay içinde “yerel seçim” yorumlarına ağırlık vermeye başlayacağız.

SEÇİMİ KAZANABİLMEK İÇİN

Malûm…

Sistem 50 artı 1 sistemi, her aday için zorlu bir sistem.

Bu orana ulaşmak her aday için çok zor.

Seçimi kazanabilmek için iktidar kesenin ağzını sonuna kadar açmak mecburiyetinde kaldı, muhalefet ise vaatlerde sınır tanımıyor.

Bir önceki seçimde ortaya attıkları “Her çiftçiye bir adet beleş traktör” vaadiyle halkı aldatmak istediklerini büyük bir pişkinlikle söyleyen muhalifler, bu seçim öncesinde de, “Kim ne veriyorsa, onun iki katını veriyorum!” rahatlığı ile hareket ediyor.

E, böyle bu iş.

Seçimi kazanmak istiyorsan imkânları sonuna kadar zorlayacak ve “Beni görmezseniz size oy yok!” diyerek tehdit edip duranların taleplerine karşılık vereceksiniz.

Muhalefetteyseniz ve hele de -bugünkü gibi- sorumsuz bir muhalefetseniz, vaatlerinizin ucu bucağı olmayacak…

Vatandaşa “uyuşturucu parasından pay dağıtmayı” bile vaat edeceksiniz!..

İktidar da, sizin uçuk vaatlerinizle başa çıkabilmek için mantıklı vaatlerde bulunmaya çalışacak…

Kesenin ağzını iyice açmaya da mecbur kalacak.

Sonra?

Her harcamanın bir yerlerden çıkartılması gerekecek elbette.

Bunun için de “sıkı para politikası” mı, “kemerleri sıkma” mı ne diyorlar, onları yapmanız gerekecek…

Ya da “hoşa gitmeyecek” bir takım başka uygulamaları devreye sokmanız.

Böylesine sıkıntılı bir coğrafyada olmaktan kaynaklanan giderleriniz hiç azalmayacak, kaynaklarınızın büyük bölümü “iç ve dış güvenlik için” ayırmamak gibi bir lüksünüz olmayacak…

Asrın Felâketi’nin, çok büyük depremin yaralarını sarmak ise elbette çok çok zor olacak…

*

Büyük yatırımlarınızın vatandaşın ceplerine yansıması için zamana ihtiyaç duyacaksınız…

Sistem size bu zamanı vermeyecek çünkü kapıda yine bir “hayati” seçim bekliyor olacak…

Siz yerel seçim öncesi yine taleplere kulak vermek mecburiyetinde kalacaksınız…

Sırtında yumurta küfesi bulunmayan muhalefet vaatte sınır tanımayacak, iktidar da onların sınırsız ve karşılıksız vaatleriyle başa çıkmaya çalışacak…

*

Tamam güzel diyorsun, hoş diyorsun da bu işin çaresi ne?

Çare değil ama, biraz işe yarar bir teklif…

Tamam, bu yerel seçim bir şekilde geçirilecek…

Ondan sonrası için…

Cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve yerel seçim işleri bir arada halledilse…

Seçim tarihleri birleştirilse…

Bugün bir “hayati” seçim, on ay sonra bir başka “hayati” seçim gündemimiz olacağına…

“Hayati” seçimler bir araya getirilse..

Olmuyor mu?

*

Bir şeyler yapmak lâzım…

Bu işleri seçim sonrasında bir şekilde ayarlamak…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde “ayarlamalar” yaparken bunu da gündeme getirmek.

*

Önümüzdeki süreçte, yerel seçimlerin ardından yine “erken seçim” tartışmalarının içine sürükleneceğiz gibi geliyor bana…

İşin kötüsü, tahminlerimin çoğu da tutar.