Seçim bitti şimdi sıra geçimde
Bilindiği gibi geçtiğimiz Pazar günü ülkemizde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Öncelikle seçim sonuçlarının ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum. Hiçbir partiyi ayırmadan ve bir bütün olarak milletimizi tebrik ediyorum. Gerçekten büyük bir olgunluk içinde seçimini yaptı. Aynı olgunluğu siyasetçilerimizden de bekliyoruz.
Seçim
sonuçlarıyla Milletimiz, hem siyasi partilerimize hem de dünyaya verdiği önemli
mesajlar var ama bu konuyu başka bir yazıda belki değerlendiririz. Ancak şuan
halkın gündeminde en önemli ve en öncelikli konu: Seçim bitti şimdi sıra geçimdedir. Zira tarih boyunca ekonomik ve
siyasi faktörlerin birbirleri üzerinde karşılı etkileşimleri olmuştur. Ancak
modern dönemden sonra bu etkileşim belli başlı yol ve yöntemlere dönüştü. Geçen
birkaç yüzyıl içinde, büyük oranda gelişen ticaret akışı, finans ve teknolojik
gelişmeler, ulusal ekonomilerin karşılıklı bağımlılığını arttırdı.
Dolayısıyla
siyasi konuların ekonomik anlamı konusunda, kamu bilinci de geçen zaman içinde
arttı. İnsanlar artık ekonomik hoşnutsuzlukların nedenlerini ve belirli
grupların yurt içinde ve yurtdışındaki yatırımlarını daha kolay takip
edebilmekteler.
Tabi bu
durum, devletlerin ekonomik sonuçları nasıl etkileyebildiği, zenginliği nasıl
bölüştürdüğü gerçeğinin dünya çapında kavranmasını kolaylaştırdı. Bu da
ekonomik ilişkilerin kaçınılmaz olarak politikleştiği anlamına gelmektedir.
Modern
devlet ve piyasa ilişkilerine baktığımızda özellikle 2000’li yıllardan sonra,
derin değişiklikler yaşadığını görürüz. Bu iki unsurun karşılıklı etkileşimi,
devletlerarası ilişkilerin dinamikleri ve karakteri için gittikçe önemli bir hâl
aldı. Bir taraftan sosyal organizasyon olan devlet ve piyasa, diğer taraftan insan
bilinçliliğindeki bu değişiklikler, ekonomik konuları dış politikanın temel konusu hâline getirdi. Hatta sadece dış politikanın değil, sade vatandaşların
ekonomik refahı ve milletlerin akıbeti de piyasanın işleyişine ve de
sonuçlarına sıkı sıkıya bağlı hâle geldi.
Bu sağlıklı
bir durum değildir elbette. Bütün dünya bundan şikâyetçi ama şuana kadar çözüm
öneren de olmadı. Bu konuda dünyada bir tek Mustafa Kutlu’nun ‘’Kanaat ekonomisi’’ bağlamında ‘’Toprağa dönüş’’ önerisi var. Ancak
ekonomik ve kültürel olarak birbiriyle bu kadar bütünleşmiş bir dünyada Kutlu’nun önerisinin tek başına bir
ülkenin uygulaması zor görünüyor. Bütün bir insanlık ailesi olarak buna karar
verirlerse mümkün olur.
Tekrar
konumuza dönecek olursak mevcut şartlara göre, devletin ve piyasanın paralel
varlığı ve karşılıklı etkileşimi ekonomi politiği yaratmaktadır. Zaten devlet
ve piyasa olmadan ekonomik politiğin varlığı da söz konusu olamazdı. Burada Max
Weber’in ‘’ideal tipler’’ dediği,
Adam Smith ve klasik iktisatçılar arasındaki teorik tartışmalara girmeden şu
hususun altını özellikle çizmek istiyorum: Devlet siyasetin, piyasa da
ekonominin en somutlaşmış şeklidir. Günümüz modern devlet sisteminde bu iki
unsur birbirinden ayrılamaz. Çünkü devlet ekonomik davranışları yönlendirir,
piyasa da siyasetin sonuçlarını etkiler. Nitekim seçim sonuçlarında Millet
İttifakının Türkiye’ye dair doğru düzgün bir projesi olmadığı hâlde %47, 83 oy
alabilmesinin ciddiye alınması gerekir. Bu piyasadaki pahalılığın siyaset üzerindeki
olumsuz etkisini gösteriyor.
Ancak
Pandemi nedeniyle tedarik zincirinin bozulması, Ukrayna Savaşı’nın Avrupa’da
enerji krizine yol açması, tüm ülkelerin ekonomilerini olumsuz etkiledi.
Milletimiz bu hususu da göz önünde bulundurarak seçimini yaptı. Şimdi
Cumhurbaşkanı’ndan rahat geçimini sağlayacak icraat bekliyor.
Allah yar ve
yardımcısı olsun…