'Secdelerini çoğalt!'
Rebîa İbni Ka'b (r.a.), diğer
ismi ile Ebu Firas; ashab-ı suffadandı. Ashab-ı suffa, mescidin bir bölümünde
ayrılan bir gölgelikte kalanlara verilen isimdi. Burada; sahabeyi kiramın
evi-barkı, çoluk-çocuğu, işi olmayan, fakir kesimi kalırdı. Orada Kur’an
ayetlerini, Efendimiz (a.s.)’ın mübarek sözlerini öğrenmekle, yaymakla meşgul
olurlardı. Tabiri caizse ashab-ı suffa; İslam’daki ilk medrese, ilk okul, ilk
üniversiteydi.
Rebia b. Ka’b (r.a.) da ashab-ı
suffadandı. Evi-barkı, çoluk-çocuğu, eşi olmayan fakir bir sahabiydi.
Rasûlullah (a.s.)’ı ilk görüşünde ona büyük bir sevgiyle iman edip kendini
teslim eden bir sahabiydi.
Efendimiz (a.s.) geceleri kalkar
teheccüd namazı kılardı. Teheccüd namazı, Hz. Peygamber’in (a.s.) kendisine
farz olarak eda etmiş olduğu bir namazdı. Bize de Müzzemmil Suresinde anlatılan
ve Efendimiz'in (a.s.) çok sayıda ifadelerinde yerini bulan gece namazı önemli
bir miras olarak kalmıştır. Hz. Peygamber (a.s.): “Farzlardan sonra kılınan
en faziletli namaz gece namazıdır” buyururlar. Allah (c.c.) hepimize
gecelerimizi teheccüdle süsleyebilmeyi nasip eylesin.
Cenabı Hak Teâlâ Hazretleri
müminlerden, muttakilerden bahsederken “Geceleri az uyurlar, seherlerde
istiğfar ederler.” (Zariyat, 17-18) buyurmaktadır.
Geceleri geç saatlere kadar
yatmadığımız için seherleri de çoğu zaman uykuyla geçiriyoruz. Rahmet ve
bereket saatlerini; en mübarek vakitleri çoğu zaman zayi ediyoruz.
Bir gece Rebîa İbni Ka'b (r.a.),
Efendimiz (a.s.)’ı teheccüde kalkacağı vakitte takip etmiş, bir testi su
hazırlamıştı.
Hz. Peygamber (a.s.), Medine-i
Münevvere’de suyun çok kıymetli olduğu Arabistan şartlarında ve ikliminde;
karşısında bir testi suyla duran Rebia b. Ka’b’ı görünce onu onure etmek ve dua
etmeye vesile olsun diye bir şey sordu.
Bir an gözlerinizi kapatın! Rebia
b. Ka’b’ın yerinde olduğunuzu düşünün...
Medine’desiniz...
Nurlanmış, aydınlanmış
şehirdesiniz...
Âlemlere rahmet Muhammed Mustafa
(a.s.) karşınızda...
Hazırlamış olduğunuz bir testi
suyu ona ikram etmek üzeresiniz, ikram ediyorsunuz ve Peygamber Efendimiz
(s.a.s.), size “Bir isteğin var mı?” sorusunu soruyor.
“Söyle! Bir isteğin var mı? İste
benden” deyince; her şey ister insan.
Evi-barkı yok...
Malı-mülkü yok...
“Dua et ya Rasulallah!
Evim-barkım, malım-mülküm olsun, eşim yok Allah nasip etsin iyi bir evlilik
yapayım. Allah bana çocuklar lütfetsin. Allah bana bağ-bahçe versin. Sürülerle
koyunlar versin, sığırlar nasip etsin, develerim olsun...” diyebilir. Her şey
isteyebilir.
İki cihan serveri Efendimiz
(a.s.) karşımızda. Allah (c.c.), onun duasını geri çevirir mi?
Rebia b. Ka’b (r.a.), bir şey
istiyor. Gece; seher vaktinde, teheccüd zamanında onun karşısına, huzuruna
çıkmış, suyunu hazırlamış ve Efendimiz (a.s.)’ın “Bir isteğin var mı?”
sorusuna; “Ey Allah'ın Peygamberi! Cennette seninle beraber olmak isterim”
diye cevap veriyor. Kimsesi olmayan, bağı-bahçesi, malı-mülkü, çoluk çocuğu
olmayan; suffa ashabından olan garip sahabinin isteğine bakar mısınız? Bu istek
ne kadar güzel ve ne kadar akıllıca bir istek... Peygamber Efendimiz
(a.s.) başka bir isteği var mı diye
yeniden soruyor: “Bundan başka bir isteğin de var mı? Başka bir şey ister
misin?”
O da “İsteğim sadece bundan
ibarettir” diye cevap veriyor.
Efendimiz (a.s.)’ın; garip,
fakir, yoksul, kendisini Allah’a ve Resülü’nün yoluna, ilme, Kur’an’a adamış
sahabeye vermiş olduğu cevap: “Bu isteğine (benimle beraber cennette komşu
olma isteğine) ulaşabilmek için secdelerini çoğaltmak suretiyle nefsine karşı
bana yardımcı ol!”
Secdelerini çoğalt ki Peygamberle
beraber olasın. Çünkü Peygamber (a.s.) çok secde ediyor.
Komşuluğunu güzelleştir ki
Peygamberle beraber olasın. Çünkü Peygamber (a.s.) komşuların en güzelidir.
Cömertliğini arttır, infakını
çoğalt ki Peygamberle beraber olasın. Çünkü Peygamber (a.s.) insanların en
cömerdidir.
Hoşgörünü çoğalt! Hoşgörünü artır
ki Peygamberle beraber olasın. Çünkü Peygamber (a.s.) insanların en
hoşgörülüsüdür.
Hangi konu aklımıza gelirse
gelsin. İbadet ve taatten tutun, doğru sözlülüğe kadar. Gözlere, ellere, dile
sahip çıkmaya kadar... Hangi konu aklımıza gelirse gelsin Hz. Peygamber (a.s.),
güzellikte o konunun zirvesiydi. Âlemlere rahmet Muhammed Mustafa (s.a.s.)’di.
Kendisiyle beraber olmak
istediğini beyan eden garip, fakir, yoksul, kimsesiz sahabiye; “Cennette bana
yoldaş, bana arkadaş olabilmek için secdelerini çoğalt!” cevabını veriyordu.
Hz. Peygamber (a.s.) bizi bir
istikamete yönlendiriyor. “Peygamberi seviyorsanız, Peygamber ile beraber olmak
istiyorsanız, ona olan bağlılığınızı, özleminizi ifade etmeniz güzel, onun için
mevlitler yazmanız, okumanız, dinlemeniz güzel ama onun ahlakına benzeyecek
ahlakınız. Onun secdesine benzeyecek secdeleriniz. Onun gecesine benzeyecek
geceleriniz. Onun komşuluğuna benzeyecek komşuluklarınız…”
Allah hepimize Rebia b. Ka’b’ın
sorduğu gibi sorup, onun aldığı cevabın gereğini yapabilmeyi; secdelerimizi
çoğaltabilmeyi, ahlakımızı güzelleştirebilmeyi hayatımızı iki cihan serveri
Efendimiz (a.s.)’ın hayatına benzetebilmeyi ve cennette onunla hemcivâr
olabilmeyi nasip eylesin...