Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Mart 2024

​Sayın Numan Kurtulmuş'a dikkat!..

PAZAR yazılarında “politika”ya pek girmiyorum.

Kendimi ve okuyucularımı tefekküre davete ayırıyorum bugünü.

Bu haftalık, affedin.

Malûm, yerel seçim var.

Bugün verilecek kararlar, atılacak oylar, bir beş sene daha yerelde kimler tarafından yönetileceğimizi belirleyecek.

Yerel seçimde, öncelikle yaşadığımız yerin aldığı, alamadığı, almasının beklendiği hizmetlerin değerlendirilmesi ve oyların bu kriterlere göre kullanılması beklenir ama bizde böyle olmuyor pek.

Seçimlere, isminin çok ötesinde anlamlar yükleniyor.

Yerel seçim, genel seçim havasına bürünüyor.

Koyu bir kamp-laşma ortamında, birbirimizle çekişip, hatta çatışıp duruyoruz.

Bizler de vaktinde gerilimi körükleyecek “hatalar” içinde olduk.

Yıllar bize, “sıkılı yumruklarla” bir yere varılamayacağını iyice gösterdi.

Sertlik sertliği doğuruyor.

Çözümsüzlüğü besliyor, tıkanmışlığı koyulaştırıyor.

Bugün sandıktan hangi sonuçlar çıkarsa çıksın, siyasetin tıkanmışlığı gerçeği karşımızda duracak…

Tıkanmışlık evet.

Bunu aşılması için “sağduyu” ve “ortak aklı” harekete geçirmek gerek.

Maksadınız sırf ekonomiyi düzeltmek olsa bile, bunu için “hak ve özgürlükler alanını” genişletmeniz şart.

Ekonomi “hadi düzelteyim” demekle düzelmez.

Ortam müsait hale getirilmezse, bu iş olmaz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan dört yıl evvelki konuşmasında, “reform hazırlıkları”na dikkat çekmişti.

Esas cümlesi şuydu Sayın Cumhurbaşkanı’nın:

“Ekonomimizi güçlendirecek, demokrasimizin, hak ve özgürlüklerin çıtasını yükseltecek reform hazırlıkları içindeyiz.”

Dünyanın en zorlu coğrafyasında yaşıyoruz.

Araya seçimler giriyor, hem de iki turlu seçimler…

Ardından yerel seçimler…

Bir türlü kendimize gelemiyor, sağı solu toparlamaya fırsat bulamıyoruz.

Siyaset çözüm üretemiyor.

50 artı 1 sisteminin “masa başı pazarlıkları” teşvik eden yapısı sıkıntıları büyütüyor.

İktidardaki metal yorgunluğu devam ediyor, hemen her şeyin Sayın Cumhurbaşkanı’ndan beklendiği sistemin patinaj yaptığını görüyoruz.

Öte yandan muhalefet, darmadağın.

Anamuhalefet CHP’nin içi karmakarışık.

“Ne olduğunu”, “ne yapmak istediğini” bilmeyen bir yapı görümündeki İyi Parti’nin ve “6’lı masanın dağılmasından” sonra iyice boşluğu düşen “oy oranları düşük” partilerin durumları ortada.

Yeniden Refah Partisi’nin ağırlığı, seçimden çıkartacağı neticeye bağlı.

Ben, İstanbul’da Cumhur İttifakı içinde yer almasını, hem ülke hem de kendileri açısından faydalı bulduğumu yazdım, söyledim.

Bunun ötesi beni aşar, sonuçta her parti kendi yol haritasını çizme iradesine sahiptir.

HÜDA Par da, kendi yolundan yürüyor işte, her partinin oy oranı, özgül ağırlığı nispetinde bir gücü var.

Partileri sıralarken…

DEM’den bahsetmemek olmaz.

Bu “parti”, şimdilerde iç çekişmelerle uğraşıyor.

Gelenekçilerle yenilikçilerin bilek güreşini hangi tarafın kazanacağı belirsiz…

Meclis içi partiler böyle.

Öte yandan,

Meclis dışındaki partilerden herhangi birinin de, “umut” vaat ettiği söylenemez.

Yukarıdan aşağıya baktığınızda, tam bir “tıkanmışlık” tablosu görüyorsunuz.

Bu iyi bir durum değil, mutlaka üzerine gidilmesi ve aşılması gereken bir sıkıntı!

Siyasetin temel meselelere çözüm üretemediği, üretmeyi vaat edemediği, topluma ümit veremediği süreçlerde neler olabilir, yakın tarihimizde bunun “acı” misalleri var!..

Dolayısıyla, Türkiye’nin bu tıkanıklığı mutlaka aşması gerekiyor.

Türkiye, en üstteki yargı kurumlarının birbirine girdiği bir tabloyu hak etmiyor, mesela.

Kısır tartışma konuları yüzünden, ana meseleleriyle ilgilenemeyen bir ülke olmayı hak etmiyor.

Her ağzını açanın o veya bu ideolojik grup tarafından yaftalandığı bir ülke olmayı hak etmiyor.

Vesaire…

Tıkanıklığın mutlaka aşılması lâzım.

Bu konuda, en fazla “fayda” üretebilecek isim olarak, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u görüyorum.

Uzun yıllardır yakından, uzaktan takip ederim kendisini.

Üslubu, duruşu, bütün kesimlerle görüşebilmesine, çözümün yolunu açabilmesine imkân veren diğer özellikleri malûm.

Sertlikten, gerilimden hoşlanmayan, meselelerin çözüme kavuşturulması için “ortak aklı”

arayan bir Devlet Adamı.

Meclis Başkanlığı görevine gelmeden önce de, “çekişen” taraflardan herhangi biriyle ilişkisini kopartacak derecede “sert” söylemleri olmamıştı.

“Kapıların” kendisine her zaman açık olduğu bir isme ihtiyaç olur her zaman.

Türkiye’nin önünde Darbe Anayasası’ndan kurtulmak gibi bir “hedef” olsa da, bugünkü tabloda, bu konunun çok fazla öne çıkartılması, yine gerilimlere yol açabilecektir.

Sayın Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz hafta genel yayın yönetmenleriyle iftar buluşmasında, seçim sonrasına dair çok önemli mesajlar verdi.

Gündemin gürültüsü arasında fazla dikkat çekmeyen değerlendirmelerinin “en önemli” bölümünü yazımızın bu kısmında ele alalım.

Sayın Kurtulmuş, “Anayasa meselesi bu Anayasa’dan bıktık, bu geride kaldı, bunun yerine yeni bir metin yazalım meselesi değildir. Aslında mesele, bir metin yazmak da değil, bunun ötesinde, 12 Eylül’ün getirmiş olduğu bu antidemokratik yapıdan, o ruhtan Türkiye’nin kurtarılmasıdır.” cümleleriyle, bir “reform süreci”ne işaret etti aslında.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, 2020’deki konuşmasında yer alan “Ekonomimizi güçlendirecek, demokrasimizin, hak ve özgürlüklerin çıtasını yükseltecek reform hazırlıkları içindeyiz.” mesajıyla örtüşüyor bu sözler.

Türkiye’nin yolunun açılması için, ağzını açanın ağzının payını aldığı iklimden kurtulması şart.

Birbirimizi yiyeyerek doyuramayız karnımızı ve halledemeyiz hiçbir meselemizi!

Sayın Kurtulmuş, birçok özelliği sayesinde bu konuda büyük fayda üretebilecek, kesimler arasında “mutabakat” zeminini oluşturabilecek bir Devlet Adamı.

Bu iş, çok zor iş tabii…

AK Parti ile CHP’yi nasıl olacak da, “ortak hedefte” buluşturabileceksiniz?

Bunun için “ara istasyonlar” var.

Sayın Kurtulmuş, konuşmasında, “Meclis iç tüzük değişikliği”ne işaret etti mesela.

O bölüm şöyle:

Hemen seçimden sonra, belki de anayasa sürecinden daha kolay sonuç alabileceğimiz bir süreç, Meclis’te yeni bir iç tüzüğün hazırlanmasıdır. Meclis Başkanlığı olarak; öncelikle daha rahat, daha kolay alan olduğu için iç tüzükten başlayarak Meclis’teki demokratik standartları yükseltecek, yasama kalitesini güçlendirecek, Meclis’in etkisini ve ağırlığını artıracak bir iç tüzüğü Meclis’te grubu bulunan partilerle görüşerek gündeme almayı, eş zamanlı olarak da anayasa çalışmalarını sürdürmeyi düşünüyoruz.”

Önce “iç tüzük değişikliği” ile Meclis’in etkinliğinin arttırılması.

Çok daha işlevsel hale getirilmesi…

Ardından da “esas” adımlar…

Sayın Kurtuşmuş’un böylesine hassas bir süreçte Meclis Başkanlığı koltuğunda olması, Türkiye için önemli bir imkân.

Bir vakitler Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilen “kızgın demiri soğutma” arayışı, Sayın Kurtulmuş’un “yapıcı tavrı” ve “partiler üstü” konumu sayesinde hayata geçirilebilir.

Önümüzdeki süreçte, 50 artı 1 modeli dahil, birçok konu “sakin” ortamlarda ele alınabilmeli ve herkes “yapıcı” tutum takınmalı.

Kızgınlıklar, kırgınlıklar da, “ülkenin âli menfaatleri” gözetilerek geri plânda tutulmalı.

Aksi takdirde…

Yerel seçim sonrasında “tıkanıklıkları” aşmaya matuf adımlar atılamazsa Türkiye’nin sıkıntısı “seçimle aşılamayacak kadar” büyür.

Bilmem anlatabildim mi?