Sayın Bahçeli’den de “Korona-Medya” Uyarısı!..
Koronavirüs meselesinin tek gündem maddesi haline gelmesinden bu yana, en öldürücü virüsten bile zararlı hale gelen “Bir Kısım Medya”daki “sorumsuzluklara” dikkat çekiyoruz…
Yarım hoca dinden, yarım doktor candan edermiş malûm.
Bizim medyada, “tıp bilimiyle uzaktan yakından alâkası olmayanlardan” ne tavsiyeler işitiyoruz…
Allah’tan Bilim Kurulu’nda tanıdıklarımız var da, “Sakın ha” diyorlar:
“Hayatına mal olabilir!”
Birçok “tanıtılmış” meslektaş “Eleştirirsem bir daha çıkartmazlar” endişesiyle topa girmeyince, mesajlarımızın hedeflerine ulaşması zorlaşıyor.
Neyse ki, bizde gazeteciliğin vazgeçilmezlerinden “fikr-i tâkip” alışkanlık haline gelmiş durumda.
Bu köşeden, “doğruların söylenmesinden rahatsızlık duymayan” az sayıdaki televizyon kanalından ve sosyal medya adreslerimizden yaptığımız ısrarlı çağrıların karşılık bulmasının sebebi de bu.
Konuyu ısrarla gündeme taşımaya çalıştığınızda, sosyal medyada “memleket için” çırpınan “gariban” vatandaşlarımız gittikçe artan oranda destek veriyor.
Rüzgâr oluşuyor ve dikkatler “yavaş yavaş” ekranlardan her konuda ahkâm kesen “kadrolu ‘HER(Ç)OKOLOGLARA” çevriliyor!
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın herkesi “sorumlu yayıncılığa” davet ettiği “ince” mesajları dikkatlerinize arz etmiştik geçtiğimiz günlerde.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’den de çok daha keskin ve akılları başları almaya davet eden uyarılar geldi.
Sayın Bahçeli’nin şu sözlerinin altı iyice çizilmeli:
“Tıp eğitimi almamış, virüs nedir bilmeyen sabitleşmiş sabit yorumcular ekranlarda bilirkişilik taslamaktadır. Deprem olur bunlar çıkar, sel olur bunlar konuşur, salgın olur bunlar dile gelir. Bıktık bunların hezeyan ve cehaletlerinden! Susulacak yerde konuşmak ahmaklıktır.”
Evet, cehalet ve ahmaklık diz boyu!..
Her konuda konuşuyorlar; Kanalistanbul, deprem, İdlib, ekonomi, virüs, beslenme, eğitim, immünoloji, nörofibromatozis!..
Meselenin bizim mesleğe düşen boyutunu ele alacak olursak…
“Gazeteci her konuda ahkâm kesen bir kişi midir?..
Her şeyi bilmek mecburiyetinde midir?
Maydanozun faydaları bile gazeteciden mi sorulur?
Gazetecilik her şeye maydanoz olma işi
midir?
Hayır, değildir.
Üzerinde bolca mesai sarf ettiği alanlardaki bilgilerini ve bu bilgilere yaslanan fikirlerini beyan eden ve daha çok da gerçek uzmanlarla kamuoyu arasında “köprü” olmaya çalışan bir meslek erbabıdır, gazeteci.
Herkesin kendisini her konuda ahkâm kesmeye mecbur hissettiği toplumlarda “bilmiyorum” demek “ayıp” mı kaçıyor ne!
Bu vaziyet gelenek haline gelmiş bizde..
Programcılar da bu toplumun ürünleri olduğundan işler böyle yürüyor işte.
İçinden geçtiğimiz bu kritik günlerde “tıp adamı”nın olmadığı “Virüsten korunma yolları” programlarına bile şâhitlik ediyoruz!..
Politika gazetecileri, “örgüt” sözcüleri, anketçiler vesaire…
Ekranlardan ne tavsiyeler işitiyoruz; “Boğazı şöyle iyice bir tuzlamamızı” bile tavsiye ediyorlar…
Allah’tan “Koronavirüs Bilim Kurulu”nda tanıdık hocalar var da, “Sakın ha, boğazı tahriş ederseniz, virüslerin geçişini kolaylaştırırsınız!” diyorlar bize.
Bu memlekette nizam yok mu?..
Herkes her konuda istediği gibi konuşabilir mi?
Özellikle “sağlık” gibi çok hassas bir alanda “atış serbest” mi?..
“Rating olsun diye” ortaya atılan tavsiyelere uyan bir vatan evlâdının hastalığı -Allah korusun- ilerlediğinde, başka yerlerinde hastalık meydana geldiğinde, hele hele vefat ettiğinde, bunun hesabı kimden, nasıl sorulacak?..
Özellikle “Milli Savaş” verdiğimiz böylesine bir dönemde Koronavirüs hakkındaki programlarda “soru sorma” işlevini gören gazetecilerin “sağlık alanında uzun yıllar boyunca görev yapmış” haberciler arasından seçilmesi gerekmez mi?..
Ne yani; artık sadece sağlık alanına bakan “Haberci” istihdam edilmiyor mu?..
Bunların cevaplarını elbette biliyoruz ve bu bilinçle;
Bizdeki çoğu medya organının, -büyük kaynakları bu işe tahsis edenler dâhil- işleri “kara düzen” götürdüğünü, çoğu program yapımcısının “Program olsun, zaman dolsun!” veya “Rating olsun, vatandaşın sağlığına ne olursa olsun!” kafasıyla “takıldığını” söylüyoruz.
Bu birçok alanda böyle oluyor ve sosyal medyadaki kirliliğe karşı bir “sigorta” işlevini görmesi gereken “konvansiyonel medya”, “sosyal medya düzeni”ne ayak uydurmuş gidiyor.
Son vakitlerde dikkatimi çeken bir gelişme var:
TRT Haber’in ratingleri sürekli olarak artmakta…
TRT Haber, çok farklı haberler imza atmıyor, “flaş”lara yüklenmiyor…
Sadece, “kamu yayıncılığı”nın gereği olarak, her konuda gerçek uzmanları çalışıyor.
Davetli gazeteciler de “soru sormakla” yetiniyor.
Bu da özellikle böylesine hassas günlerde TRT Haber’i öne çıkartıyor.
Bugünlerde, her kanalın “Kamu Yayıncısı” gibi davranması şart….
İşin şakaya gelir tarafı yok!
Savaştayız!