Sayılamayan/Ölçülemeyen Değer Bereket
Sayılar ve ölçüler, kesinlik ifade eden vasıtalardır. Ancak rakamlar, her zaman kesinliği ve mutlaklığı vermez. Terazi ve metrelerin ölçemediği olgular bulunmaktadır.
Bolluk, nimet, çokluk, verimlilik anlamına gelen bereket kavramının, kültür ve medeniyetimiz için ayrıcalıklı bir yeri vardır. ‘Olağandan, alışılandan çok olma durumu” olan bereketi önemseme hali, bugün de varlığını sürdürmektir. Bir başka ifadeyle bereket, tükenmemek ve bitmemektir.
Canlılara nimetlerini kat kat veren er-Rezzâk Allah, gökleri ve yer küreyi insana bahşetmiştir. Bereket, Hakk Teâla’nın izin ve kudretiyle yağmurun yağması, toprağın verimli hale gelmesi, meydana gelen mahsulün ve zenginliğin çoğalması; nihayetinde bolluk, iyilik, hayır ve mutluluğun artmasıyla zuhur eder.
Madenler, dağlar, denizler, göller ve nehirlerin taşıdığı ölçüsüz ve sınırsız bereket dalgası bütün mevcudatı besler, büyütür ve yaşatır. Bereket, nimet ve mutluluğun çoğalmasıyla karşılıksız bir şekilde mahlukatın üzerine yağmur gibi yağan sayılamayan ilâhî cömertliktir. el-Cevâd Allah, Rahmaniyetinin tezahürü olarak mülkünden bol bol varlık âlemine bereket yağdırır.
“Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 261)
el-Latif Allah, kullarına iyilik ve merhamet eder. Bu öyle bir lütuftur ki, ‘yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılar.’ O’nun cömertliğini, hiçbir ölçü ölçemez. Zâtının verdiklerini duyular algılamaz. (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât)
Bereket, el-Kerîm Allah’tan gelir. O, cömertliğini umulanın ve beklenilenin ötesinde gerçekleştirir. Yaptığı ikramların kime ve ne kadar olacağının hesabını yapmaz.
Kullarına bol nimetler bahşeden el-Muğnî Allah, merhamet ve ihsanını açık ve gizli her dâim gösterir.
Rahman’ın ihsanı ki, Esmâ-i Hüsnası’ndan el-Bâsıt ismiyle zenginlerden alır, fakirlerin rızkını bollaştırır, bereketlendirir. O, bereketiyle rızkı genişletir ve daraltır. Zenginin malı ve mülkünü başkasına ihtiyacı kalmayacak şekilde genişletendir; fakirin gelirini de onu güçsüz ve muhtaç bırakacak şekilde daraltandır. Nihayetinde insanların kalplerini, aşkın âleme ilgilerini azaltmak ve çoğaltmakla daraltan ve genişletendir.
Bereket, olgunluk ve feyz demektir. Bu feyzle Allah’ın verdiği nimet, lütuf ve ikramlar, iki âlem mutluluğunu kazandırır. Böylece bereket ve bolluk yağar. Uğur, kısmet ve nasibin ötesinde bir bereket sağanağı oluşur.
Bereket ki, malı artırır, hüznü azaltır, sevinci çoğaltır. Tüccar, malını sattığında ‘bereket versin’ duasıyla müşterisini yolcular. İhtiyacını gidermeye çalışan alıcı ise, ‘bereketini gör’ diye icabet duasına katılır. Her hâlükârda, madde de mana da bereketlenir, çoğalır, artar, taşar ve yağar.
İnsanoğlu, hakikate doğru yol aldıkça bereket ummanına yelken açar. Rüzgârın estiği ve yağmurun rahmet olarak indiği zamanlarda, tufan ve gazap hali yaşanabilir. Hakikat, bereketle buluşur. Dalalet ise, darlık, kıtlık, bela ve musibetle beraber olur.
Firavun’un Mısır’ı hakikatten uzaklaştığı için kıtlığın ve musibetlerin her türlüsüne muhatap oldu. Salih Peygamber’in kavmi Semud’un sağlam taştan yapıları, bereketsizlikten yıkıldı. Lut kavminin halkı, haya ve hilkate karşı azgınlık içinde olduğundan dolayı, bereket onlardan uzaklaştı, bela ve musibetler isabet etti.
Nice kavim ve topluluklar, Hakk’ın inayetinin tecellisiyle gönderilen ikramların şükrünü bilemedi. Bereketsiz ömürler yaşadılar, yaşadıkları mekanlar da verimsizlikten kurudu, kurudu. Tıpkı Ebu Leheb’in bereketsiz ellerinin kuruduğu gibi.
Bereket, İbrahim’e İsmail’i kavuşturdu. İshak, Allah’ın bereketiyle Sare’nin mahreminde tecelli etti. Meryem, Rezzak’ın bereketini İsrailoğullarının mabedinde meleklerin takdimiyle tattı. Hz. Peygamber (s) ise, yetim iken, Allah, rahmet ve bereketiyle onu himaye edip barındırdı. Yol bilmezken, onu doğru yola koydu. Yoksul iken zengin etti. Rahim Allah, Habibi’ne rahmet ve bereket yağdırdı.
Süleyman, bereketle rüzgârlara muhatap oldu. Nuh, bereketlerle gemiden indi. Bereketli topraklar, Mekke, Medine ve Kudüs, beşeriyeti doyurdu ve korudu. Hacer, bereketli su zemzemle hakikati keşfetti. İsmail, ömrünü zemzemle sürdürdü. İshak’ın soyu, bereketlerle şeref kazandı. Yakup, sevgi ve hasretin bereketiyle Yusuf’a kavuştu. Yusuf, hayanın bereketiyle Mısır’ın hazinelerine hükmetti.
Hülasa, bereket, istikamette olunduğu müddetçe insanla beraber bulunur. Ancak sayılar ve rakamlar, bereketin değerini bilemez ve veremez. Zenginliğin göstergesi yüksek rakamlar, bereketsizlikle azalır. Küçük rakamlar ise, bereketle ziyadeleşir ve artar.