Savunma sanayi, enerji üssü, döviz kuru ilişkisi
Türkiye, bölgesel güç ve küresel oyuncu olma yolunda çok
kritik bir dönemden geçiyor. Jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik, jeokültürel
avantajlarını savunma sanayinde attığı yerli ve milli üretimlerle destekleyerek
kritik adımlar atıyor.
Yapay zekâ ile geliştirilmiş SİHA’larımızın sahada destan
yazması, Türkiye’nin uluslararası politik ekonomi alanında stratejik adımlar
atmasına çok güçlü katkı sağlıyor.
Yurtiçinde terörle mücadele operasyonlarında kritik rol
oynayan yapay zekâ destekli savunma sanayi ürünlerimiz yurt dışındaki
operasyonlarda da hayati önem arz ediyor.
Yurtiçinde terörle mücadelede büyük oranda başarı
sağlanmasıyla, bir zamanlar terörle anılan bölgelerde petrol arama çalışmaları
artmış ve geçtiğimiz günlerde günümüz fiyatlarıyla 12 milyar dolarlık petrol
rezervi bulunduğu açıklanmıştı.
Yurt dışında ise Libya’ya verdiğimiz SİHA ve yüksek askeri
tecrübe desteğiyle Akdeniz’de mavi vatanın korunması yönünde çok büyük bir etki
oluşturduk.
Karabağ savaşında Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destek
yıllarca çözülemeyen sorunun çözülmesine çok büyük katkı sağladı. Karabağ
zaferi dünya savaş tarihine altın harflerle yazıldı. Bu zaferin ayrı bir
özelliği daha var. Türk Devletleri Teşkilatı arasındaki bağların
kuvvetlenmesine vesile oldu. Nitekim Türk devletlerinin birbirlerine verdiği
destekle yeniden tarih yazılabileceğini gösterdi.
Bu sürecin desteğiyle geçtiğimiz günlerde
Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü zirvesi yapıldı. Azerbaycan ile yürütülen
TANAP benzeri bir projenin üç ülke arasında yapılarak Avrupa’ya gaz
sevkiyatının başlatılması çalışmaları başlatılıyor.
Tüm bunların yanında Rus Gazının da Türkiye üzerinden
Avrupa’ya gittiği düşünülürse Türkiye doğalgaz konusunda Avrupa için çok daha
kritik bir ülke hâline geliyor.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in yaptığı açıklamayı da hesaba
kattığımızda doğalgaz fiyatlarının Türkiye’de belirlenmesi Türkiye’yi bölgesel
anlamda önemli bir güç merkezi hâline getirecek.
Devam...
İsrail gazının Avrupa’ya taşınması için en makul güzergâhın
Türkiye olduğu ve bunun yanında Mısır’ın Doğu Akdeniz’de keşfettiği doğalgazla
birlikte düşünülürse Türkiye’nin doğalgaz merkezi olması adeta kaçınılmaz bir
gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Fakat Mısır’ın Avrupa’ya doğalgaz satma isteği
varsa bu doğrultuda Türkiye ile Münhasır Ekonomik Bölge antlaşması yapması
gerekecek ki bu da Türkiye’nin Akdeniz’de gerek Yunanistan gerekse Kıbrıs’ın
Güney bölgesinde bulunan yer konusunda büyük bir avantaj sağlamasına vesile
olacaktır.
Tüm bunlar dışında Türkiye’nin Karadeniz’de keşfettiği
doğalgaz ve potansiyeli, ayrıca Doğu Akdeniz’deki potansiyel düşünüldüğünde
Türkiye’nin doğalgaz fiyatlarının belirlenmesi konusunda çok daha önemli bir
ülke hâline geleceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Türkiye’nin enerji alanında bölgesinde kritik bir ülke
hâline gelmesinde Türkiye’nin savunma sanayinde yakaladığı ileri teknoloji
üretimi başarısı şüphesiz en önemli etkenlerden birisi… Ancak siyasi iradenin
de bu konuda sağlam durması asla göz ardı edilmemelidir. Çünkü Devrim Arabaları
örneğinde olduğu gibi mühendislerimiz o zaman da başarılı çalışma yapmıştı
ancak siyasi iradenin üretilen teknolojinin arkasında sağlam bir şekilde
durmaması üretimin geliştirilerek devamının gelmemesine neden olmuştu.
Günümüzde durum çok daha farklı bir hâle gelmiş durumda. Ses hızını aşan süpersonik
füze üreten Türkiye ambargoya maruz kaldıkça bu alanda çok daha büyük adımlar
atmaya devam ediyor.
Satın almak istenen, siparişin verilmesi hâlinde bile 30 ay
bekleme süresinin olduğu MK-41 VLS dikey atım sistemleri ABD’nin ihraç lisansı
vermediği için alınamadı. Ancak tasarım, geliştirme ve doğrulama süreçleri dâhil
36 ay gibi bir sürede MİDLAS (Milli Dikey Atım Lançer Sistemi) adı verilen
projeyi tamamladık. Bunun dışında Lazer
güdümlü füzelerin ve hava savunma sistemlerinin en önemli parçalarından biri
olan Lazer Dedektör Sinyal Kuvvetlendirme Çipini de ürettik.
Tüm bu yüksek teknolojili üretimlerimiz sayesinde yürüttüğümüz
dış politika sayesinde enerji üssü olmamız ve diğer enerji yatırımlarımız
sayesinde, cari açık yerine cari fazla verme dönemine geçeceğimiz söylenebilir.
Böylece Türkiye ekonomisine karşı dışarıdan düzenlenebilecek döviz kuru
ataklarına karşı en önemli savunma mekanizmasını da kurmuş olacağız. Şimdiden
döviz kurunun dengelenmesi ve MB rezervlerinin 128 milyar doları aşması bu
yönde ilerlediğimizi gösterir nitelikte. Bu gidişle rezervlerimiz daha da
artacak gibi görünüyor.