SAVCILARIN RAPORU

Yolsuzlukların üzerine giderek kendilerine kahraman havası oluşturmaya çalışan beş savcıdan söz etmek istiyorum.

Türkiye'nin yüz akı yatırımlarının müteahhitlerini göz altı için çağıran, onların mal varlıklarını donduran, bu sürede dövizin ve faizlerin fırlaması umurlarında bile olmayan bu savcılar görevden alınınca aynı gün hastaneye müracaat etmişler ve onları muayene eden hekim veya hekimler hepsine de 10'ar gün işe gitmeyerek evlerinde istirahat etmelerini uygun görmüş.

İşin ilginci de burası: Görevden el çektirildiklerinde aynı gün hasta oluyorlar, hemen muayene için hekime başvuruyorlar, hepsi de aynı süre (10'ar gün) istirahat alacak şekilde rahatsızlanıyorlar.

Acaba hastalıkları ne ve neden 10'ar gün istirahat? Tabi psikiyatriden aldılarsa diyecek bir şeyimiz olmayabilir.

Dürüstlük soruşturması için sadece bu olayı göz önüne alarak soruyorum: Bu savcılara ne kadar güvenebiliriz? Cevabını sizlere bırakıyorum.

TAYFUN ERGİN

Birkaç gün önce cep telefonuma acı bir mesaj düştü: 40 yıllık dostum ve sevgili arkadaşım Tayfun Ergin vefat etmişti. Önce inanamadım. Ama haber gerçekti. Mehmet Zahid Kotku Hazretlerinin "manevi evladım" dediği, hep neşeli ve hayat dolu olarak hatırladığım kardeşim Rabbimden rahmet diliyor ve muhakkak kaydedilmesi gereken onunla ilgili bir hatıramı anlatmak istiyorum:

Yıl 1977 veya 1978 idi. Bir gün beraber üstad Mehmet Şevket Eygi'yi ziyaret etmiştik. Üstad ona çıkarmak istediği Büyük Gazete'nin yazı işleri müdürlüğünü teklif etti. Tereddüt edince ekledi: "İstişare edin öyle karar verin. Ama ehliyle istişare etmelisiniz."

Tayfun kardeşim bana sorunca "Hadi Mehmet Zahid Efendi'ye gidelim" dedim. İskenderpaşa Camiine geldik ve namazdan çıkışta kapıda bekledik. Efendi bizi görünce yanımıza yaklaştı ve bizi dinledi. Sorduğumuzda "Bizim Şevket mi?" diye karşılık verdi. Evet deyince de mübarek tebessüm ederek şu cevabı verdi:

"Ne mutlu sana. Bana teklif etmiş olsaydı hemen kabul ederdim."

Mümin dostumun mekanı cennet olsunu2026