Savaşın kaybedeni çocuklardır
İnsanoğlu birbirini öldürmeye doymuyor. İnsanlar, içlerinde doymak bilmeyen bir öldürme arzusu büyütüyor. Herkes birbirinin Azrail’i olmaya dünden gönüllü. Yüreğimizin bir yerlerinde her gün canlı bombalar patlıyor. Katıla katıla katliamlar çoğalıyor dünyamızda. Her günün sabahına ölüm haberleriyle uyanıyoruz. Ta ezelden yanan bu ateş her gün bir yerlerimizi yakıyor. Söndürmeye de kimse niyet etmiyor. Ucuz sloganlarla ölümleri geçiştiriyoruz. Ancak ne yanan ateş diniyor ne de ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. Ateşin düştüğü yerde başlayan yangın tüm dünyayı kasıp kavuruyor.
Bu dünyada bize ne
yetmedi de savaşa tevessül ediyoruz ve çocukların tebessümlerini ellerinden alıyoruz?
Aslında bu dünya hepimize yetecekken yetmez hale getirip dünyayı ve insanları hırslarımıza
kurban ediyoruz.
Emperyalizmin ve
kapitalizmin deneme tahtasında dönmüş gibiyiz. Kapitalizm kendi ürettiği
silahları bizim üzerimizde denemekten çekinmiyor ve kobayı insan olan
silahlarla her gün insanlarla beraber insanlığı da katlediyor. Sonra da bu
vahşeti güvenlik kılıflarına büründürüyor. Minareyi önceden çalmışlar da
haberimiz yok.
İşin garip tarafı
ise bu savaşları insanlık için yaptıklarını iddia ediyorlar. İddiaları ispattan
yoksun. Elle tutulmayan sebeplerle, içi boş güvenlik gerekçeleriyle yürütülen
işgallerin neticesinde katlettikleri insanlığa umarsız kalan dünya, bu yanan
ateşte asıl yananın kendisi olduğunu anladığında iş işten çoktan geçmiş
olacaktır.
Dünyanın dört bir
yanında süregelen savaşlar devam ederken bütün dünyanın gündemi bir anda
Ukrayna oluverdi. Suriye unutuldu, Myanmar unutuldu, Irak’ta patlayan bombalar
unutuldu, Siyonistlerin yarım asrı aşkındır devam eden Filistin’deki zulümleri
unutuldu. Gerçi, NATO, BM ve diğer bilumum suç ortakları bu durumları çoğu
zaman zaten görmezden geldi. Onlar için ortak birlikteliklerinin asıl amacı ölen kendilerinden olmadıktan sonra
ölümlerin pek bir önemi olmayışıdır. Ancak dün göz yumup, görmezden
geldikleri savaşın ateşi bugün kendi kapılarına dayanınca bir anda hepsini bir
telaş kaplayıverdi. Dün keyifle seyrettikleri savaş bugün kapılarını çalınca
etekleri tutuşmaya başladı. Hepsi birden kendilerini barış güvercini ilan
ediverdiler.
Şimdi dünyanın
önünde büyük bir imtihan duruyor. Bugün, Ukrayna’da başlayan savaşı işaret
ederek insan olduklarını hatırlayıp dün mazlum coğrafyalarda başlattıkları savaşı
durdurmak için bir şey yapacaklar mı, yoksa sadece kendi kapılarındaki ateşe mi
su taşıyacaklar?
Bugün, Ukrayna’ya
yapılan keyfi işgal, dün İslam ümmetinin canını defalarca yaktı ve yakmaya da
devam ediyor. Artık güçlünün haklı olmadığının dünyanın suratına bir şamar gibi
vurulmasının zamanı geldi de geçiyor. Ancak bu iradeyi ortaya koyacak
değerlerden bütün insanlık uzaklaştı. Belki de kasıtlı olarak uzaklaştırıldı.
Kapitalizm, evvela bizleri gündelik telaşların değirmeninde öğüttü. Sonra da
bir salgın aldatmacasıyla canımızla tehdit etti. Şimdi de kendimizden başkasını
düşünemez olduk.
Unutmayalım ki, dünyayı
bombalar bir vakte kadar yakar ve yıkar, ancak mazlumun ahı dünyayı her zaman
yakar. Ölen çocukların kimliği olmaz, ırkı olmaz, dini olmaz, saç rengi olmaz,
teni olmaz… Ölen çocuk, sadece ve sadece çocuktur. Dünyanın neresinde öldüğüne
de bakılmaz.
Kutsal öğretilerimiz,
bize nerede bir zulüm varsa zalimin karşısında mazlumun yanında olmayı öğretti.
Dün bizi yakan ve hala yakmaya devam eden ateşe isyan ettiğimiz gibi bugün de
Ukrayna’da yakılmaya çalışılan ateşe karşı isyan ediyoruz. Her ne sebeple
olursa olsun çocukların ve masum sivillerin öldürüldüğü her türlü savaşa
karşıyız. Acı neredeyse yüreğimiz oradadır.
Bir savaşın
yıkımını onarmak bazen yıllar hatta yüzyıllar sürebilir. Dün Japonya’ya atılan
atom bombalarının etkisi hala devam ederken ve doğan çocuklar hala sakat
doğuyorken bugün hiçbir irade savaşı haklı gösteremez. Savaşların ülkelere göre
uydurma sebeplerle haklı gerekçeleri belki olabilir ama kazananı asla olmaz.
Nihayetinde tüm savaşların en çok kaybedeni çocuklardır.
Vesselam.