Savaş değil Barış
Ukrayna’da savaş senaryolarına her gün bir yenisi ekleniyor. Rus Duma milletvekili Victor Vodolatsky, 21 Şubat’ı düşmanlıkların başlangıç tarihi olarak vererek savaşın kaçınılmaz olduğunu ilan etti. Propaganda savaşında Ruslar bir adım öne geçti. Malum olduğu üzere 20 Şubat Kırım’ın işgal yıldönümüydü.
ABD’nin propaganda aygıtı ise Ukrayna’da savaşın Rusların
Afganistan’dan çekilme yıldönümü olan 15 Şubat’ta başlayacağı kehanetinde
bulunmuştu. . ABD propagandasına inanan Zelenskiy 16 Şubat’ı birlik günü ilan
etmişti.
Senaryo gereği her iki tarafta saldıran tarafın karşı taraf
olacağı propagandasını yürütüyor.
Bantı geriye saracak olursak, Varşova Paktı’nın çökmesinin
ardından Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya,
Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya,
Slovenya, Hırvatistan, Arnavutluk ve Karadağ NATO'ya üye oldular.
Gürcistan ve Ukrayna’nın üyelikleri ise Rusya’yı haddinden fazla rahatsız
ediyor.
Ukrayna’nın askeri alanda (NATO) batı ile içli dışlı olmasını
Rusya tehdit olarak algılarken ABD, Rusya’nın etrafındaki ülkeleri kanatları
altına almak istiyor. Askeri yığınak bakımından Rusya ile baş edemeyeceğini çok
iyi bilen Batı, Ukraynalıları Ruslar ile savaştırarak menfaatlerini korumaya
çalışıyor. Ruslar ise, Mevcut yönetimi kendisine bağlayamayacağını bildiği için
Donetsk ve Luhansk bölgelerindeki taraftarlarının can güvenliğini bahane ederek
Kırım gibi bu bölgeleri de Ukrayna’dan koparmak istiyor.
Enerjiyi kontrol eden devletleri, gıdayı kontrol eden ise
milletleri idare eder söylemi gereği Avrupa’ya enerji arzı sorunuyla başlayan
mücadelenin bütün dünya ekonomilerini vurması kaçınılmaz görünüyor. Bölgede bir
çatışma olduğu takdirde dünya sadece Ukrayna’dan insanların göçmen haline
gelmesi gerçeği ile karşılaşmayacak. Savaş ve yaptırımlar enerji arzı kadar
gıda (tahıl) arzını da vuracak. Bilindiği gibi Çin, ABD, Rusya, Ukrayna ve
Hindistan dünyanın en büyük beş tahıl üreticisi durumunda. Muhtemel bir savaşta
gıdaya ulaşamayan birçok ülkede açlık yüzünden yeni göç dalgaları oluşacak. Türkiye’nin
enerji güvenliği tehlikeye gireceği gibi gıda güvenliğinde de sıkıntılar
oluşacak. Tarım ithalat-ihracatının en az etkilenmesi için Cumhurbaşkanı
Erdoğan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti,Senegal ve Gine Bissau’ya adeta çıkarma
yaptı. ABD ve Ruya’nın sert güçle savaşla yapmak istediğini Türkiye yumuşak güç
barış ile rahatlıkla dünyanın her tarafında gerçekleştirebiliyor.
Ermenistan ile normalleşme görüşmelerinin ikincisi 24 Şubat’ta
Viyana’da olacak. Erdoğan’ın BAE ziyareti bölgede siyasi denklemleri
değiştirecek mahiyette. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyareti öncesinde Cumhurbaşkanlığı
sözcüsü İbrahim Kalın’ın Filistin ve İsrail ziyaretleri de Türkiye’nin Ortadoğu’da
da, Kafkaslar ve Balkanlar’da da barış ve istikrarın güvencesi olmaya devam
edeceğini gösteriyor. Düne kadar Türkiye karşıtı politikalar uygulayanların
haklı duruş karşısında hatalarından dönmelerinin iç siyasetimize de ekonomimize
de yansımaları olacaktır. Yeter ki ‘geççek’ nakaratları ile kendi ayağımıza
sıkmayalım. 2023’e kadar çalışmaya, üretmeye, devam edelim. Yıkıcı politika
yerine yapıcı politikalar uygulayarak dünyaya umut olmaya devam edelim… Savaşı
değil barışı savunalım... Vessellam….