Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2972.58
BIST 100
9624.68
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2016

Savaş böyle bir şey,

Sizin saflarında yer almadığınız güçler önce içerden saldırıya geçip "masa muharebesine" 1-0'lık avantajla başlamak isterler.

Her zaman böyle oldu,

Hele hele savaş kapıdaysa önce vekalet savaşları, iç kargaşa ve kaos çıkartılır. Bundan hem sivil halk hem de yöneticileri bunaltmak ve daha baştan itibaren rakibi olan ülkeye diz çöktürmek isterler. Asırlardır savaşlar böyle yürüdü.

Tabi, saldırılar sadece dış ülkelerden gelmiyor, onlar adına saldırıya geçen dahili güçler daha büyük zararlara yol açabiliyor. Ülke içindeki siyasetçi, medya ve 'sivil kuruluş' temsilcilerinin açıklamaları bu minvalde değerlendirilmelidir.

Bu menfur saldırıyı diğer saldırılardan farklı kılan üç önemli etken var. Bunları dikkate alarak saldırıyı okumaz isek hataya düşme ihtimalimiz artar. Sayacağımız üç etkenden önce, bu saldırıyı terör ile karıştırmamalıyız; yapılış şekli, amacı, zamanı, yeri ve bölgesel koşulları itibariyle terörle benzeşse de terörden farklıdır. Daha açık ifadeyle bu saldırı Rusların İran ve Suriye ile beraber Türkiye'ye saldırısıdır.

Evvela saldırının 'Ankara'nın Başkentinde' meydana gelmesini ele alalım. Bildiğiniz gibi Ankara devlet kentidir, Ankara'yı devlet kenti yapan şey en güçlü, en önemli, en stratejik ve en hassas kurumların burada bulunmasıdır.

Ayrıca,

TBMM, Başbakanlık, Genel Kurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Yargıtay, İç İşleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı gibi bir ülkenin kalbi, beyni, ciğerleri, el ve ayaklarının bulunduğu 'mıntıka'da, yani 'Ankara'nın Başkenti' dediğimiz mahalde ASKERE saldırı her şeyden öte "ÇOK ÖZEL" bir durumdur.

İkinci olarak, saldırının Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan ve diğer yetkililerin başta ABD olmak üzere dost bildiğimiz ülkelere seslenmelerinin hemen ertesinde meydana gelmesidir.

Üçüncüsü de, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg: "'Türkiye'nin güvenliği için Akdeniz ve Karadeniz'de savaş gemileri hazır durumda" açıklamasını müteakip bu saldırının gerçekleşmiş olmasıdır.

Bu üç unsuru dikkate aldığımızda,

Saldırının ne olduğunu,

Ne amaç taşıdığını,

Kimlerin hangi yararlar gözeterek destek verdiği,

Kimlere hangi mesajları verildiğini bulabiliriz.

Yetkililer, menfur saldırının PYD tarafından gerçekleştirildiğini açıkladılar, mümkündür. Bu saldırı ile yapılmak istenen anlaşıldıktan sonra kimler tarafından gerçekleştirildiğinin çok da anlamı yok, zira saldırıdaki amaç asıl failleri bulmamızı sağlar.

PYD'nin Suriye'den gelip İzmir'de araç kiralaması, Ankara'da patlayıcı yüklü halde gezmesi, sonra en kritik noktada askere saldırması bana tuhaf geldi.

Hayır, PYD yapmaz ya da yapmadı demiyorum, dünyada hiçbir örgütün büyük güçlerden lojistik, istihbari destek almadan bu çapta bir saldırıyı gerçekleştirmesi mümkün değil diyorum.

Yukarıdaki üç unsuru sayarken bu noktaya da dikkat çekmek istemiştim.

Bu sebeple,

Kim saldırıyı gerçekleştirmişse, hangi ülke/ler desteklemişse, kimler tedarikçi, kimler klavuzluk vs gibi katkılar sunmuş ise acilen ortaya çıkarılmalıdır. O zaman kimin ne istediği daha net anlaşılır. Bunu neden çok önemsediğimi merak edenler, Reuters ile AFP'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "PYD'den Türkiye'ye yönelik saldırı olursa anında karşılık veririz" sözlerini, "Erdoğan, Türkiye'nin Suriyeli Kürtleri bombalamaya devam edeceğini açıkladı" ifadeleriyle duyurmasının altındaki niyeti görürlerse sorun çözülür.

Bu açıklama, Türkiye'nin dost ve müttefiki ülkelerin basınından çıkıyorsa bunların Türklerle Kürtler için nasıl bir dünya istedikleri anlaşılmalıdır. Adamlar her olayı, saldırıyı, adımı Türklerle Kürtlerin birbirinden uzaklaşmaları için kullanıyorlar.

Ya içerdekiler?

Onlar da asker darbe yapsın diye var güçleriyle çalışıyorlar.

Yürek yakan saldırıda hayatını kaybeden asker, sivil herkese rahmet, yaralılara acil şifalar temenni ediyorum.