Savaş başladı
Dünya yeni bir döneme girdi.
2008 küresel finans krizinin hemen ardından artan korumacı politikalar ile birlikte ekonomik milliyetçilik artmış beraberinde ekonomi savaşları da şiddetini artırmıştır.
Son günlerde gündemden düşmeyen ticaret savaşları artık resmiyet kazandı.
İlk olarak 23 Kasım 2015 tarihli "Uluslararası Ticaret Savaşları" başlıklı yazımda bu konuya dikkat çekmeye çalışmış, akabinde yine çeşitli tarihlerde bu konu üzerinde durmuş ve dünya üzerinde artan ekonomik çatışmaları irdelemiştim.
Bu konu üzerinde durmamın sebebi, son dönemde artan yeni nesil küresel dünya savaşının format değiştirerek ekonomik, teknolojik, diplomatik ve siyasi cephelerde yürütülüyor olmasıdır.
Ticaret savaşları, ekonomi savaşlarının sadece bir cephesini oluştursa da ana omurgalarından birisidir.
Ekonomi savaşı
19 Mart 2018 tarihli "Ekonomi Savaşları ve Türkiye'nin Haklı Mücadelesi" başlıklı yazımda ekonomi savaşı kavramının tanımını yapmış ve literatürde henüz tanımı yapılmamış olan bu kavramı izah etmeye çalışmıştım.
"Ekonomi savaşları en genel anlamıyla iki veya daha fazla ülkenin karşılıklı olarak uyguladıkları ticari tarifeler (vergi politikaları, teşvik vb.), para politikaları (kur savaşları), ithalat/ihracat kısıtlamaları, engellemeleri hatta yaptırımları, oluşturulan yeni enerji hatları, şirketlere veya çalışanlarına karşı yürütülen hukuki davalar, kredi derecelendirme kuruluşlarının aldıkları kararlar, medya kuruluşları üzerinden yürütülen algı operasyonları, terör olayları ve sonrasında oluşturulmaya çalışılan güvensizlik algısı vb. ile ortaya çıkan güç mücadelesi olarak tanımlanabilir."
Savaşta son durum
Trump'ın seçim vaatleriyle birlikte özellikle ticaret savaşları gündemi daha fazla meşgul etmeye başlamış, seçilmesinin ardından da gündemin merkezine yerleşmiştir.
ABD Başkanı Trump seçim vaatlerini hayata geçirme konusunda adım atmasıyla birlikte başta ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının fitili ateşlenmişti. Nitekim geçtiğimiz hafta ABD'nin Çin menşeli 34 milyar dolar değerindeki ithal teknoloji ürününe %25'lik gümrük tarifesi uygulanmaya başlamasına karşılık Çin'in de ABD menşeli 128 ürüne %15 ila %25 tarife getirmesiyle savaş resmen ilan edilmiş oldu.
Yine aynı şekilde Türkiye ve Rusya da Trump yönetimindeki ABD'nin başlattığı ticaret savaşına karşılık vermiş, böylece küresel ekonomide adeta yeni bir dönem başlamıştır.
Türkiye ne yapıyor?
Özellikle 2008 küresel finans kriziyle başlayan ekonomik milliyetçilik, Trump'ın başkan seçilmesiyle birlikte hız kazanmış, ülkeden ülkeye yayılmaya başlamıştır.
Nitekim Türkiye, 2009 yılında başlattığı yerli sanayiyi geliştirme çalışmalarını son dönemde hızlandırmıştır.
Bilindiği üzere savunma sanayinde yerli ve millilik oranı gittikçe artmış ve bağlantılı sektörlerin de büyümesini hızlandırmıştır.
Aynı şekilde mayıs ayında açıklanan 135 milyar TL'lik mega teşvik paketiyle özellikle ithal edilen stratejik ürünlerin üretilmesi için önemli bir adım atılmıştır.
Nitekim yine ithal edilen ürünlerin üretimiyle ilgili stratejik plan hazırlanmış, yakın zamanda bu konuda da adım atılacağı devlet büyükleri tarafından ilan edilmiştir.
Sonuç yerine
1980'li yıllardan beri artan küreselleşme süreci son yıllarda ekonomik alanda varlığını sürdürse de format değiştirmeye başlamıştır.
Küreselleşme süreciyle birlikte artan ve büyüyen çok uluslu şirketler yeni dönemde daha yerel hareket edecekler, planlarını buna göre yapacaklardır.
Ülkeler, yeni dönemde Markantilist dönemdeki gibi yerli ekonomilerini daha fazla geliştirmek için daha korumacı davranacaklardır. Nitekim yukarıda Türkiye'nin bu konuda yaptığı hamlelere değindik.
Dengelerin sürekli değiştiği bugünlerde Türkiye bugünden itibaren artık yeni bir sisteme başlıyor.
Daha az bürokrasi, daha hızlı icraat dönemine giriliyor.
Artık daha çok çalışma, daha çok üretme ve daha fazla katma değer üretme vaktidir.