Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ocak 2023

Şarkısı Beyaz Şair: Cemal Süreya

“ Şehirler taş yürekliydi Şarkısı-beyaz”

Henüz yirmi üç yaşında olan annesini kaybetti. Sürgündü. Çocukluğunu geçirdiği o cıvıl cıvıl evden uzakta bir sürgün çocuk. Şimdi annesizdi de. Taşralının kaderidir, daha iyi bir eğitim için şehirdeki bir yakınının yanına gönderilir. Cemal Süreya da bu kaderi yaşadı. Halasının yanına gitti. Beyoğlu’nda ilkokula başladı. Ardından makinist olan babası İstanbul’a gelir ama bu buluşma da uzun sürmez, tekrar sürgüne gönderilir.

Annesizlik… Üvey annenin kötü muamelesi. Kardeşleriyle kalakalan bir çocuk. Bilecik’te ortaokula başlar. Parasız yatılı sınavlarını kazanır. O, parasız yatılı bir öksüzdür. Liseyi de parasız yatılı olarak Haydarpaşa Lisesinde tamamlar. Bu dönemde kardeşleriyle pek görüşememiştir çünkü evde üvey anne vardır ve onu şöyle anlatır: “Kuyuya sarkıtan kadın / Saçından kavrayıp kız kardeşimi”

1950’de Ankara’da Mülkiyede okumaya başlar. Kişiliği, sanatı, ideolojisi burada şekillenmiştir. İlk evliliğini 1953’te henüz öğrenci iken yapmıştır. 1954’te Eskişehir, 1955 İstanbul, 1959’da askerlik, 1961’de Paris, 1963’te yurda dönüş… Kars, Ağrı, Tekirdağ ve Çanakkale’de teftiş görevlerinde bulunur. 1964’te İstanbul’a tayin… 1965’te görevinden istifa eder ve Papirüs dergisini çıkarmakla uğraşır, çeviriler yapar. 1971’de memuriyete döner ve 1982’de emekli olur.

Cemal Süreya, üniversite yıllarında Sezai Karakoç ile arkadaştır. Bu yıllarda Fransızcadan çeviriler yapar. Burada Mülkiye dergisi çıkar. İlk şiiri, Mülkiye dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında “Şarkısı Beyaz” ismiyle yayımlanmıştır. Kendisine özgü imgeleri ve benzetmeleriyle kısa sürede adından söz ettirir ve dikkatleri üzerine çeker. Böylece İkinci Yeni şiirine dâhil olmuştur.

İkinci Yeni, 1950-1960 arası adından söz ettiren ve etkili olmuş bir şiir hareketidir. Yine bu dönemde Garip (Birinci Yeni) hareketi de varlığını sürdürür ancak dönemin şairlerinde “toplumcu” söylemler artar. Pazar Postası dergisinde adları sıkça görülen İlhan Berk, Turgut uyar, Edip Cansever, Ece Ayhan ve Cemal Süreya İkinci Yeni’nin öncüleri sayılır. İkinci Yeni, bildirisi, belli bir görüşü olan bir topluluk değildir. Cemal Süreya, şairlerin çoğu birbirini tanımıyordu ancak metinlerin tanışması oldu, demiştir. Muzaffer Erdost, Son Havadis’te yazdığı bir yazıya “İkinci Yeni” adını vererek şiirleri değerlendirmiş, böylece İkinci Yeni şiirimizde bir akım adı olarak kabul görmüştür. İlhan Berk ise yazdığı yazılarda yeni şiire dair görüşlerini ortaya koymuş ve İkinci Yeni’nin ilkelerini belirlemiştir.

İkinci Yeni’yi “kaçış” şiiri olarak niteleyenler de olmuştur. Güncel olanı yansıtmayan ve hayattan kopuk bir şiir olduğu yönünde eleştiriler yapılmıştır. Eleştirileri haklı kılan unsur, İkinci Yeni’nin dilinin kapalı ve imgelere dayalı oluşu idi. Ahmet Haşim’e kadar dayandırılan bu akımın, Batı şiirinden ve Gerçeküstü akımından da etkilendiği vurgulanmıştır. Hatta Divan şiiriyle bağı kurulmuştur. Cemal Süreya, Ressam Chagall’dan etkilendiğini ve “Yazmam Daha Aşk Şiiri” isimli şiirini onun etkisinde yazdığını, söyler.

Cemal Süreya; imge, dil, ses ve yapısıyla önemli farklılıklar gösteren modern bir şairdir. Şiirde biçimi de önemser. Şaşırtıcı bir dili vardır. Şiirlerinde aşk, kadın, cinsellik, yalnızlık ve bireyi önceler. Üvercinka (güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir kelime), ilk şiir kitabıdır (1958) ve 1959 yılında Yeditepe Şiir Ödülü’ne layık görülmüştür. İkinci kitabı Göçebe’de (1965), bireysellik ve toplumsallık arasında gidip gelen bir hâli vardır. “Beni Öp Sonra Doğur Beni” (1971), isimli eserinde anılarına yer vermiştir. Sırasıyla Sevda Sözleri (1984) yayımlanmış ve Sıcak Nal (1988) ile Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştır.

Cemal Süreya, modern şiirimizde kimseye benzemeyen, kendi şiirini kendisi kuran, dili evirip çevirip kıvama getirerek dizeler var eden ve okuru şaşırtan üslubuyla sevilmiş, farklı görülmüş bir şairdir. Modern insanın sancısını, yalnızlığını, kaçışını, aşk ve acısını sembollerle ve yer yer de açık bir dille anlatan Süreya, şiirde ince alayı da kullanmış ve “Düşünce, şairi ezmemelidir.” diyerek şiire dair görüşlerini aktarmıştır. Hayatın her anının fotoğrafını şiirinde gördüğümüz Süreya, şiirde kuralları yıkmış, otoriteye karşı çıkmış, her kelimeyi şiire sokmaya çalışmış ve çağrışımları okurun zihninde tamamlanan şiirler yazmıştır. Şiir dışında deneme, mektup, eleştiri, portre türünde eserler vermiş, çocuklar için yazılar yazmıştır.

Cemal Süreya’yı, gerçek adıyla Cemalettin Seber’i, vefatının 33.yılında, Türkçemize armağan ettiği şiirleriyle anıyoruz. Ve kitaplarına almadığı ilk şiiri Şarkısı Beyaz’dan bir bölüm ile selamlıyoruz:

“Ayıcılar geçti, mağlup insanlar geçti

Rüyalar darmadağındı Şarkısı-beyaz

Sonra dalgalar geldi dile

Sonra bir mavilik aldı her yerimizi;

Nasıl hatırlıyorsan dünyayı

öyle…”