Şarkısı Beyaz Şair: Cemal Süreya
“ Şehirler taş yürekliydi Şarkısı-beyaz”
Henüz
yirmi üç yaşında olan annesini kaybetti. Sürgündü. Çocukluğunu geçirdiği o
cıvıl cıvıl evden uzakta bir sürgün çocuk. Şimdi annesizdi de. Taşralının
kaderidir, daha iyi bir eğitim için şehirdeki bir yakınının yanına gönderilir.
Cemal Süreya da bu kaderi yaşadı. Halasının yanına gitti. Beyoğlu’nda ilkokula
başladı. Ardından makinist olan babası İstanbul’a gelir ama bu buluşma da uzun
sürmez, tekrar sürgüne gönderilir.
Annesizlik…
Üvey annenin kötü muamelesi. Kardeşleriyle kalakalan bir çocuk. Bilecik’te
ortaokula başlar. Parasız yatılı sınavlarını kazanır. O, parasız yatılı bir
öksüzdür. Liseyi de parasız yatılı olarak Haydarpaşa Lisesinde tamamlar. Bu
dönemde kardeşleriyle pek görüşememiştir çünkü evde üvey anne vardır ve onu
şöyle anlatır: “Kuyuya sarkıtan kadın / Saçından kavrayıp kız kardeşimi”
1950’de
Ankara’da Mülkiyede okumaya başlar. Kişiliği, sanatı, ideolojisi burada
şekillenmiştir. İlk evliliğini 1953’te henüz öğrenci iken yapmıştır. 1954’te
Eskişehir, 1955 İstanbul, 1959’da askerlik, 1961’de Paris, 1963’te yurda dönüş…
Kars, Ağrı, Tekirdağ ve Çanakkale’de teftiş görevlerinde bulunur. 1964’te
İstanbul’a tayin… 1965’te görevinden istifa eder ve Papirüs dergisini çıkarmakla uğraşır, çeviriler yapar. 1971’de
memuriyete döner ve 1982’de emekli olur.
Cemal
Süreya, üniversite yıllarında Sezai Karakoç ile arkadaştır. Bu yıllarda
Fransızcadan çeviriler yapar. Burada Mülkiye
dergisi çıkar. İlk şiiri, Mülkiye
dergisinin 8 Ocak 1953 tarihli sayısında “Şarkısı
Beyaz” ismiyle yayımlanmıştır. Kendisine özgü imgeleri ve benzetmeleriyle
kısa sürede adından söz ettirir ve dikkatleri üzerine çeker. Böylece İkinci
Yeni şiirine dâhil olmuştur.
İkinci
Yeni, 1950-1960 arası adından söz ettiren ve etkili olmuş bir şiir hareketidir.
Yine bu dönemde Garip (Birinci Yeni) hareketi
de varlığını sürdürür ancak dönemin şairlerinde “toplumcu” söylemler artar. Pazar
Postası dergisinde adları sıkça görülen İlhan Berk, Turgut uyar, Edip
Cansever, Ece Ayhan ve Cemal Süreya İkinci
Yeni’nin öncüleri sayılır. İkinci
Yeni, bildirisi, belli bir görüşü olan bir topluluk değildir. Cemal Süreya,
şairlerin çoğu birbirini tanımıyordu ancak metinlerin tanışması oldu, demiştir.
Muzaffer Erdost, Son Havadis’te
yazdığı bir yazıya “İkinci Yeni”
adını vererek şiirleri değerlendirmiş, böylece İkinci Yeni şiirimizde bir akım adı olarak kabul görmüştür. İlhan
Berk ise yazdığı yazılarda yeni şiire dair görüşlerini ortaya koymuş ve İkinci Yeni’nin ilkelerini
belirlemiştir.
İkinci Yeni’yi “kaçış” şiiri olarak niteleyenler de olmuştur. Güncel olanı
yansıtmayan ve hayattan kopuk bir şiir olduğu yönünde eleştiriler yapılmıştır.
Eleştirileri haklı kılan unsur, İkinci
Yeni’nin dilinin kapalı ve imgelere dayalı oluşu idi. Ahmet Haşim’e kadar
dayandırılan bu akımın, Batı şiirinden ve Gerçeküstü akımından da etkilendiği
vurgulanmıştır. Hatta Divan şiiriyle bağı kurulmuştur. Cemal Süreya, Ressam
Chagall’dan etkilendiğini ve “Yazmam Daha
Aşk Şiiri” isimli şiirini onun etkisinde yazdığını, söyler.
Cemal
Süreya; imge, dil, ses ve yapısıyla önemli farklılıklar gösteren modern bir
şairdir. Şiirde biçimi de önemser. Şaşırtıcı bir dili vardır. Şiirlerinde aşk,
kadın, cinsellik, yalnızlık ve bireyi önceler. Üvercinka (güvercin kanadından
kısaltılarak elde edilmiş bir kelime), ilk şiir kitabıdır (1958) ve 1959 yılında Yeditepe Şiir Ödülü’ne layık
görülmüştür. İkinci kitabı Göçebe’de
(1965), bireysellik ve toplumsallık
arasında gidip gelen bir hâli vardır. “Beni
Öp Sonra Doğur Beni” (1971), isimli eserinde anılarına yer vermiştir.
Sırasıyla Sevda Sözleri (1984)
yayımlanmış ve Sıcak Nal (1988) ile Behçet
Necatigil Şiir Ödülü’nü almıştır.
Cemal
Süreya, modern şiirimizde kimseye benzemeyen, kendi şiirini kendisi kuran, dili
evirip çevirip kıvama getirerek dizeler var eden ve okuru şaşırtan üslubuyla
sevilmiş, farklı görülmüş bir şairdir. Modern insanın sancısını, yalnızlığını,
kaçışını, aşk ve acısını sembollerle ve yer yer de açık bir dille anlatan
Süreya, şiirde ince alayı da kullanmış ve “Düşünce, şairi ezmemelidir.” diyerek
şiire dair görüşlerini aktarmıştır. Hayatın her anının fotoğrafını şiirinde
gördüğümüz Süreya, şiirde kuralları yıkmış, otoriteye karşı çıkmış, her
kelimeyi şiire sokmaya çalışmış ve çağrışımları okurun zihninde tamamlanan
şiirler yazmıştır. Şiir dışında deneme, mektup, eleştiri, portre türünde
eserler vermiş, çocuklar için yazılar yazmıştır.
Cemal
Süreya’yı, gerçek adıyla Cemalettin Seber’i, vefatının 33.yılında, Türkçemize
armağan ettiği şiirleriyle anıyoruz. Ve kitaplarına almadığı ilk şiiri Şarkısı Beyaz’dan bir bölüm ile selamlıyoruz:
“Ayıcılar geçti,
mağlup insanlar geçti
Rüyalar darmadağındı
Şarkısı-beyaz
Sonra dalgalar geldi
dile
Sonra bir mavilik
aldı her yerimizi;
Nasıl hatırlıyorsan
dünyayı
öyle…”