Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2418.50
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Aralık 2021

Sarıkamış Faciası

Sarıkamış Harekâtı,1914-15 kışında, 22 Aralık 1914’te başladı, 17 Ocak 1915’te sona erdi. 25 gün sürdü. Resmi kayıtlara göre 109 bin 274 gencimiz kaybedildi.

O zaman ülke nüfusunun 30 milyon, şimdiki Türkiye sınırları içindeki nüfusumuzun 12 milyon olduğu, tarihimizin en ağır depremlerinden 1999 Gölcük depreminde, nüfusumuz 61 milyon iken 18 bin 373 kayıp verdiğimiz göz önünde bulundurulursa, kaybın ağırlığı anlaşılacaktır.

1908 yılında meşru Devlet Başkanı Abdülhamid’i devirip yönetime el koyan “Jön Türk” cuntası, devleti yönetemeyip ülkeyi krize sürükledi.

Paraya ihtiyaç vardı.

Almanlar, 5 milyon altın borç vermeyi kabul ettiler.

Ama şartları vardı.

Almanya yanında I. Dünya Savaşına katılacaktık!

Savaşa cunta liderlerinden Enver Paşa’nın emrivakisi, oldu-bittisi ile girildi.

Enver Paşa, inkâr ettiyse de sonradan savaşı başlatan gemilere, Goeben ile Breslau’ya, Rus limanlarını bombalama emrini bizzat Enver’in verdiğinin belgesi, Genel Kurmay ATASE arşivlerinde bulundu.

I.Dünya Savaşı’na girerken Meclis onayı alınmadı.

Padişah’a haber verilmedi.

Hem Meclis, hem Padişah devre dışı bırakıldı.

Savaşa girildiğinden Sultan Reşat sonradan haberdar edildi.

Sarıkamış’ta Ruslara cephe açılarak, Almanlarla çarpışan Rus kuvvetleri Sarıkamış’a kaydırılacak, Almanlar, Rus cephelerinde rahatlatılacaktı. Hesap buydu. Hasanlar, Hanslara feda edilecekti.

Alman hayranı Enver, cephe komutanlığına atadığı hocası Hasan İzzet Paşa’nın, “kışın o bölgede savaş yapılamayacağı” uyarılarını dinlemedi. Hatta hocasına “Hocam olmasan seni idam ettirirdim!” dedi.

Cepheye sürülen askerler;

"Düşman ülkesi viran olacak,

Türkiye büyüyüp Turan olacak!

Seferberlik vardır yazdı ilanlar

Koşunuz orduya gürbüz aslanlar

Türkoğlu değildir evde kalanlar"

gibi şoven şiirler, marşlarla güya motive ediliyorlardı. Savaşa giden yollara “Turana gider” yazmışlardı.

Sarıkamış’ın son günü Enver Paşa’nın önüne kayıpların listeleri getirildiğinde, umursamaz bir tavırla “Nasıl olsa ölmeyecekler miydi?” dedi.

Güç zehirlenmesi yaşıyordu.

Çanakkale cephesini ziyaret eden Veliaht Yusuf İzzettin, “ülkenin evlatlarını mahvettiniz” diyerek eldivenlerini Enver’in yüzüne fırlatmıştı. Buna sinirlenen Enver, veliahdın karısı ile iş birliği yaparak Yusuf İzzetin’i köşkünde öldürtmüştü.

Enver gaddar biriydi.

Sarıkamış’ta kayıpların çoğunluğu donma, bir kısmı tifo, diğerleri de tifüs ve açlık nedeniyleydi.

Çarpışarak şehit olanlar çok azdı.

Yemenden getirilen askerler, Yemen’de giydikleri yazlık kıyafetlerle cepheye sürüldüler.

Savaş öyle kötü yönetildi ki, 2 kolordumuz birbiriyle savaşarak, savaşın daha ilk saatlerinde 3 bin kayıp verdik.

Asker diz boyu karlı ormanlar içindeydi.

Kesintisiz kar fırtınası sürüyordu.

Hemen öleceklerini hissediyor, aralıksız arı vızıltısı gibi mırıldanarak Kur’an okuyor, donarak susuyorlardı.

Soğuktan askerlerin dokuları dökülüyordu.

Çıldırıp, karları kemirenler vardı.

Kimileri uçurumlardan yuvarlanıyor, kimileri tüfekleri dizlerinin arasında çömelerek donup kalıyorlardı.

Kar, üzerlerini kefen gibi örtüyordu.

Savaş sonrası o yörelerin köpekleri, insan eti yemekten adeta yamyamlaşmışlardı, karınları yerlerde sürünüyordu.

Soğuktan toprak kazılıp defin yapılamıyor, şehit cenazeleri üst üste yığılıyor, yığınlar yüz metrelerce uzanıyordu.

Bazı köy evlerine, şehit cenazeleri odun yığınları gibi istif edilmişti.

Dağlar, araziler hiç savaşmadan donan şehitlerle dolmuştu, uzaktan karla kaplı maki ormanları hissi veriyorlardı.

Savaş sonunda Enver Paşa, İstanbul’a döndüğünde “Sarıkamış Faciası” için sansür emri verdi. Sansür, 2000’li yıllara kadar, nerdeyse 90 yıl sürdü.

Nedendir bilinmez, bir nevi sansür, karartma, çarpıtma halen ısrarla sürdürülüyor.

Anma günlerinde her yıl Sarıkamış’a yönlendirilen insanlara, yas tutacakları yerde adeta şölen yaptırılıyor.

Sarıkamış faciası hakkında savaşın hemen ertesinde, bir İstanbul gazetesinde, birkaç gün yayın yapıldıysa da gazete ebedi olarak susturuldu.

Enver Paşa ve cuntanın ileri gelen 13 kişisi, yargılanmamak için 1 Kasım 1918 Cumartesi gecesi saat 23.00’te bir Alman istimbotu ile İstanbul’dan kaçtılar.

Sarıkamış bir destan değildi, bir faciaydı, bir nevi katliamdı.

Cuntaların, darbelerin ülkeye maliyetini anlamak için, Sarıkamış’ın üzerini örten karların, buzların erimesi, kof kahramanlıklardan, yersiz, temelsiz böbürlenmelerden vazgeçilmesi, gerçeklerle yüzleşilmesi, ayakların yere basması gerekiyor.