Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2959.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Eylül 2022

Saraçhane'den Ankara'ya….

Bugün 18 Eylül 2022 Pazar.

“Eşcinsel Dernek Karşıtı Yürüyüş”, “Büyük Aile Buluşması” için Fatih Camii’nde bir araya gelinecek,

“Büyük Aile Yürüyüşü” yapılacak.

Oradan, Saraçhane Meydanı’na yürünecek.

Sonrasında da hep birlikte Beyazıt Meydanı’na gidilecek.

Ben orada olamayacağım…

Kısmetse, haftaya Ankara’da gerçekleştirilecek olan etkinliği izlerim.

*

Platform Sözcüsü Adem Çevik ile konuştum…

Etkinlik, her hafta bir büyükşehirde devam edecekmiş.

Haftaya da Ankara’da olacaklarmış…

Tam 150 bin imza.

Bu imzalar önümüzdeki ay TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop’a teslim edilecekmiş kısmetse.

14 Ekim’de de “kitlesel eylem” varmış.

(BM-CEDAW Sözleşmesi, 14 Ekim 1985 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştı, bunun yıldönümü 14 Ekim)…

*

Evet…

“Eşcinselliği Teşvik Lobisi ile mücadele için 150’yi aşkın sivil toplum kuruluşu sahaya inmeye hazırlanıyor.”

Türkiye Aile Meclisi’nin sosyal medya etkinliklerini epeyce süredir takip ediyoruz.

Sözcüleri Adem Çevik, Eşcinsel Dernek’in amaçlarına hizmet eden çevrelerin “insan neslini bitirmeye teşebbüs” suçunu işledikleri (İnsanlığa Karşı Suçlar, TCK-77) görüşünü ifade ettikten sonra şöyle devam ediyor:

“Bazı belediyeler, üniversiteler Eşcinsellik Propagandası’na ‘toplumsal cinsiyet’ maskesiyle destek veriyorlar. Bir yıl önce 35 dernek olarak karşı çıkıyorduk bunlara, şimdi 150 sivil toplum kuruluşunu aştık. Bu işin peşini bırakmayan gazetecilerimiz var. Çok sayıda tanınmış isim de sosyal medyadan çağrılarıyla gündeme geldi. Siyasi partilerden çok değerli destekler var.”

*

Adem Çevik’in açıklamalarını not alırken, aklıma yaşadıklarım geldi bir an.

Biliyorsunuz; İstanbul Sözleşmesi’nin iptalini istememizden dolayı, aralarında bendenizin de olduğu yazar, çizerleri hedef alanlar olmuştu.

Eşcinsel Dernek zihniyetinin uzantısı olan çevrelerin yanı sıra kendilerini “muhafazakâr olarak” nitelendirenlerden bir kısmı da “amaç-niyet” sorgulamasına girişmişlerdi.

Sonra…

İşte, “İstanbul Sözleşmesi” Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla iptal edildi.

Biz de, “Güzel, tebrikler, teşekkürler. Hatanın neresinden dönülse kârdır. Şimdi sırada, 6284 Sayılı (aileyi tahrip eden) kanunun iptali var!” dedik.

“Süresiz nafaka” uygulamasına son verilmesini istedik.

Kısa süre öncesine kadar “niyet sorgulamaları”na girişerek “yukarıya selam çakanlar” ise…

En hakiki İstanbul Sözleşmesi karşıtı” pozlarına girdiler, Sözleşme’nin iptal edilmesinin anlam ve önemi üzerine coşkulu konuşmalar yaptılar.

Duruma göre şerbet!

Siyaset yapmak ile politika yapmak arasında çok fark var.

Politikacılık alanında pek maharetli olanları gülümseyerek izliyoruz!

****

AİLE MESELESİ, BEKA MESELESİ, AYNIGEMİDEYİZ!

Ortadaki mesele, “Aile” meselesi.

“Aile” toplumun, ülkenin, insanlığın temeli.

Beka meselesi.

Hepimiz aynı gemideyiz, aile yoksa memleket de yok!

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adı altında fonlanan faaliyetlerin “bekamızı” hedef aldığı ortada.

Madem ki aynı gemideyiz, “Aile”mizin dolayısıyla “Ülke”mizin çökertilmesine karşı olan herkesin bu mücadelede yerini alması gerekiyor.

Bizdeki sivil toplum örgütü faaliyetlerinde genellikle “Ben yaptım, sen yapmadın!” kavgası öne çıkar.

Bu sefer, umarım ki dar koridorlara sıkışmayacak mevzu.

İşte, daha önce aynı konuda “Sultanahmet Yürüyüşü”nün yapılacağını duyuran Tuğçe Kazaz, “Madem ki Saraçhane’de böyle bir etkinlik düzenleniyor, kısa bir süre sonra bizim de benzerini yapmak suretiyle güçleri bölmemiz yanlış olur. Ancak bir ve beraber olursak başarı elde edebiliriz.” diyor ve kendi organizasyonlarını ertelediklerini duyuruyor.

Meselenin kısır çekişmelere, politik kavgalara malzeme edilmemesi lâzım.

Bugüne kadar eşcinselliğe, İstanbul Sözleşmesi’ne tam destek veren partiler, politikacılar zaten belli.

Onlar tavırlarını bu şekilde koymuşlarsa, karşılığını sandıkta görürler o kadar.

****

TELEVİZYONLARA DİKKAT!

“Eşcinselliği Teşvik Zihniyeti’nin gittikçe yaygınlık kazandığı, birçok televizyon programında ve özellikle de “yerli denilen” dizilerde araya mutlaka “eşcinsel tiplemelerinin” yerleştirildiği ve insanımızın “kanıksama” bataklığına sürüklenmek istendiği ortada.

Bir de, denk geldim;

“Kadın” programlarından birinin “as oyuncusu”, “Boşanmayacak mısın?” diyordu misafirine…

Bir dakika içinde tam 4 kez “Boşanmayacak mısın?” sorusunu duydum.

Birine kırk kez deli dersen deli olurmuş!

Bol tekrar ve netice!

*

Eşcinsellik propagandası”, “yuva yıkıcılığı” faaliyetlerinin kimi zaman açıktan, kimi zaman da alttan altta icra edildiği kanalları isim isim yazsak, bu işin ne kadar tehlikeli boyutlara vardığı açıkça görülür.

Birçok yere sızmış bir organizasyonla karşı karşıyayız.

Mesele sadece “eşcinsel dernek” meselesi değil, o görünen kısmı…

Hatırlarsınız;

Cumhurbaşkanlığı Makamı’ndan yapılan bazı açıklamalarda “Bir kısım sosyal medya oluşumları ve televizyon kanalları üzerinden oynanan oyunların farkında olunduğuna” ve “gerekli tedbirlerin alınacağına” dair vurgular dikkat çekiyordu.

Biz de bu dikkat çekişlere defalarca dikkat çektik ama yayınlar hız kesmeden devam etti, ediyor.

*

İsrail, Yunanistan, ABD, AB, şu, bu…

Bizi topla tüfekle yıkamazlar elbette…

Bunu çok iyi bildikleri için…

Böyle tahrip ede ede, zeminimizi kaydıra kaydıra, “kanıksata kanıksata” bitirmeye çalışıyorlar.

Tekrar edelim; aynı gemideyiz, aile biterse hep birlikte biteriz.

Onun için, anca beraber kanca beraber.

***

DIŞ DÜNYA VE TÜRKİYE

Biliyorsunuz, Sırbistan ve Macaristan’da da “Anti- eşcinsel dernek gösterileri” gündemde.

“Aileyi hedef alan” faaliyetlere karşı çıkışlar gittikçe yaygınlaşıyor.

Türk Aile Yapısı’nın “batı”yla kıyaslandığında hayli “sağlam” olduğu söylenebilir ama…

İşler maalesef pek de iyiye gitmiyor.

Sayın Aile Bakanı da, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bir vakitler sık sık dile getirdiği, “En az 3 çocuk” çağrısına atıfta bulunduğu konuşmasında “Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz!” demiş, bunun çok büyük bir problem olduğunun altını çizmişti malûm.

Bir de…

Bu durumda huzurevleri ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısını hızla arttırmak gerektiğini söylemişti!..

Çare evlenmeleri teşvik etmek, nüfusun yaşlanmasına durduracak tedbirleri almak mı yoksa huzurevleri sayısını arttırmak mı?

Nüfusu gençleştirirsek ve yaşlılarımıza “ailemizde” sahip çıkarsak, “Anadolu İnsanı” oluruz.

Yoksa…

Sıkıntı!

Bir de, unutmadan:

Son “dev konut edindirme hamlesi”nde “gençler” öncelikli gruplar arasında yer aldı.

Güzel.

“Evli gençler”in özellikle teşvik edilmeleri şart.

Genç olmak yetmez, evli genç olmak gerek.

Onun için de, mümkün olan en kısa sürede evlenmek!

Evlendirmek!