Sapkınlığın trollerine kim dur diyecek?
Sosyal medya denen mecralar, gün geçtikçe azgınlık ve sapkınlıkta çıtayı yükseltmeye devam ediyor. Özellikle Batıda “fikir özgürlüğü” adı altında yaşanan İslami değerlere saldırılar, içerdeki kimi mülhidlerin cür’etini arttırdıkça arttırıyor. Ne ki bu içerdeki hainlerin büyük bir kısmı büyük bir ihtimalle küresel çeteler tarafından fonlanıyor, destekleniyor, teşvik ediliyor. Kaybedecek hiçbir şeyleri olmayan zavallıların mukaddes değerlere böyle pervasızca saldırıları, sıradan ve öylesine gelişen bir olay değil. Bunun arkasında çok derin, sinsi ve alabildiğince karanlık odaklar vardır.
Küresel çeteler, Pensilvanya
hainini “Mehdi Mesih” olarak hazırladılar. Ama 15 Temmuz direnişi onların 60
yıllık rüyalarını kâbusa çevirdi. Şimdi yakın gelecekte aynı planı uygulama
şansları görünmediğinden, B, C, D ve daha birçok planlarını karma yapıp
saldırıyorlar gibi. Tabi bunu da bizim bilinen değerlerimizi istismar edip
kendilerine göre tahrif etmek suretiyle yapmaya çalışıyorlar.
Eskiden beri süregelen mehdilik
yarışı, bu işin bir veçhesidir. İslam aleminin tamamında aynı anda mehdilik
iddiasında bulunan mebzul miktarda insanlar var. Bunların hangisi meczup bir
zavallı, hangisi küresellerin piyonu veya hangisi musallatlı falan belli değil.
Ama hepsinin küresel çeteler tarafından istismar ediliyor olması kuvvetle
muhtemeldir. Ya da yaptıkları icraatlar, sonuçta karanlık odakların işine
yaramaktadır. Bu işin bir başka zararı da bu konuda insanların zihinlerinin
bulandırılması ve güvenlerinin sarsılmasıdır. Gün olup gerçek mehdi zuhur
ettiği zaman, insanlar bu da önceki meczuplardan birisi zannedebilirler.
Planın bir parçası da “Misyoner
İlahiyatçılar” denen güruhtur. Yıllarca bu vatanın ekmeğini yiyen suyunu içen,
devletin tüm imkanlarından istifadeyle geldiği yere gelmiş bunan bu zavallılar,
kime niçin hizmet ediyorlar? Kendi değerlerine nasıl böyle saldırır hale
geldiler? Bunlar özü itibarıyla Ermeni, sebataist veya benzeri bir ilhad
damarından mı geliyorlar. Yoksa sonradan mı trolleştiler? Bu vb. soruların
cevabı, çok ciddi araştırma konusu olmalı ve gereken tespitler yapıldıktan
sonra bunlar hakkında yetkili birimlerce gereken yapılmalıdır.
Şimdi bu trol ordusunun en
tehlikeli neferleri, sosyal medyada boy gösteren cühela takımıdır. Bunları
bağlayan memuriyet vb. sorumluluk falan da olmadığı için, alabildiğince
pervasızlar. Çünkü kaybedecekleri hiçbir şey olmadığı gibi inandıkları herhangi
bir değer de yok. Bu mülhitlerden kimi, peygamberlik iddia ediyor, hatta ilah
olduğunu iddia edenler var. Kur'an, Sünnet ve İslam’ın her mukaddes değeriyle
dalga geçen istihza eden zavallılar artarak devam ediyor.
İnsanlık var olalı hak ve batıl
mücadelesi de vardır ve hep var olacaktır.Bu mücadelede İslam’a karşı
ordu ve silah gücüyle baş edemeyeceğini bilen küresel zalimler, dine karşı
ancak dinle savaşılabileceğini tespit ettiler. İşte “indirilmiş din” iddiası da
gerçek dinin, sahte dinle durdurulması projesinin bir parçasıdır. Bu proje
uluorta bir proje değildir. Arkasında dünyaya nizamat verme iddiasında olan tüm
emperyalist zalimler, İslam ve insanlık düşmanı devlet, kurum ve kuruluşlar
vardır.
Daha önceleri düşmanlıkları açık olan dış kaynaklı misyonerlik, masonluk,
oryantalizm vs. loca ve klikler, İslam’la savaşlarında başarı sağlayamayınca,
bizim mahalleden, yani ümmetin kendi içinden aynı planın sinsi ve kalleşçe
yürütülme operasyonudur. Dolayısıyla yeni çıkan iş bu türkü aslında yeni değil.
Daha önce defalarca denenmiş bayat bir pilavın yeniden ısıtılarak yutturulmaya
çalışılmasıdır.
Son yıllarda “atalar dini”
“rivayet dini” vb. hezeyanlarla ehlisünnete yani İslam’ın kendisine karşı cephe
açmış ekran hocaları ve sosyal medya şövalyeleri çoğaldı. Kimi ilahiyat
çevreleri da bunlar içinde yer alma yarışına girmiş gibi. Ağzı iyi laf yapan
ama ağuyu bal içre sunan bu zavallılara karşı uyanık olalım. Bunlar, selefi
salihin’in ümmete bıraktıkları bin dört yüz yıllık islim mirasını “uydurulmuş
din” kendi hezeyanlarını da “indirilmiş din” olarak lanse ediyorlar.
Daha önceki çağlarda aynı böyle
hastalıklı kafalar olmuştu. Ama onlar, “hum
ricâlun ve nahnu ricâl / onlar adamsa biz de adamız” demek suretiyle,
kendilerini selef âlimleriyle aynı ölçüde görüyorlardı. En azından kendilerini
daha üstte görmüyorlardı. Bu günkü şarlatanalar ise daha ileri giderek, kendi
hezeyanlarını “indirilmiş din” diye parlatırken, selefi salihin’in
içtihatlarını da “uydurulmuş din” olarak karalamaya kalkışıyorlar. Başka bir
deyimle; “nahnu ricâlun hum leysu ricâl / biz adamız onlar adam değiller”
diyorlar.
Böylesi mülhid İslam ve
mukaddesat düşmanı piyonlar, hangi resmi birimin görev alanına girer? Siber
suçlarla mücadele birimleri mi, Din işleri yüksek kurulu mu, Adalet Bakanlığı
mı, RTÜK mü veya başka bir birim mi? Kısacası kimin piyonu olduğu belli olmayan
bu batıl cephe şarlatanlarına karşı bir şeyler yapılması gerekmektedir. Çünkü
bunlar sabrın sınırlarını aşmış durumdadırlar.