Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2918.80
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ocak 2014

SAPIKLARIN ÜLKESİNDEKİ SIZINTI!

17 Aralık'tan sonra yaşadıklarımız kurulacak olan yenidünyada Türkiye Batılı ülkelerin jandarması mı olsun yoksa bölgesinde saygın bir aktör mü olsun mücadelesidir. Kemalisti de, Solcusu da, kimi liberal demokrat kılıflısı da Batı'nın jandarmalığına layık görüyor ülkeyi.

İşte, "Azgın azınlığın" Türkiye'ye layık gördüğü yer Batı'nın ayaklarının dibidir. Bunu biliyoruz, ancak beni düşündüren Cemaatin bunlarla neden beraber olduğudur. Bunca zarar, bunca gerginlik, ülkeyi Batı'ya jurnalleyen yayınlar, devlet krizine sebebiyet vermeku2026

Peki, bütün bunları cemaat mi yapıyor? Hayır, cemaatin buna ömrübillah gücü de yetmez, aklı da izin vermez. Bu, uluslar arası bir projedir, ama ne yazık ki cemaat de (daha doğrusu cemaatteki paralel yapı) medyası ve kimi elemanlarıyla bu projeye ölümüne destek verdi.

Buyurun bakalım, Yahudileşmiş bir kafadan çıkan (vurguları bana ait) çan seslerini dinleyelim:

"Hocaefendi Türkiye'ye neden gelmiyor diye soruyorlar. Münafıkların ülkesine neden gelsin? Yolsuzluklarla yaşayan sapık iktidarlara oy veren sapıkların ülkesine neden gelsin? Yolsuzlukları İsrail ve ABD bitirecekse, yaşasın İsrail, yaşasın ABD"diyen bu sapık herif Cemaat'in en önemli dergisi SIZINTI'nın yazarı ve hiçbir ehl-i Cemaat bu sapık yazarına "ulan şeref yoksunu bu ne?" demedi. İki yıldır bu sapığın sosyal medyada neler söylediğini yakından biliyorum. Ama bu son alçaklığı Sayın başbakana olan kininin onun dininin direğini nasıl eğip büktüğünü gösterdi. Bu hezeyanlara maalesef "ne oluyor" diyen bir abisi de çıkmıyor.

İsrail ve ABD bu kadar mı kanına, genine işlemiş? Haçlısiyonistlerin hesabı sana mı kalmış? 200 yıl sonra Müslüman dünyaya umut olan Türkiye ve başbakan Tayyip Erdoğan'a bu nasıl düşmanlık? Cemaatin karar mekanizmasını ele geçiren bu çetenin (paralel yapı/cemaat) ülkeyi düşünmediği gün gibi aşikar ve artık bu çetenin neye hizmet ettiği de neden bu kavgaya giriştiği de herkesçe biliniyor.

Bunu Yeni Şafak Gazetesinden Yusuf Kaplan çok güzel yorumlamış:

"Türkiye, 'korumacılık duvarını' çoktan aştı ve yeni bir tarihu00ee aşamaya ulaştı: Eğer Türkiye, dünyanın yeniden kurulduğu bir dönemeçte, kurucu rol üstlenemezse, yıkılmaktan ve yok olmaktan kurtulamaz.

İnönü'nün 'korumacılık rolü' ile Erdoğan'ın 'kuruculuk rolü' arasındaki farkı görebiliyor olmalıyız: Aradaki farkı göremediğimiz için Türkiye'nin neden sürgit büyük kaosların eşiğine sürüklendiğini de görmekte zorlanıyoruz.

Şunu iyi bilelim: Türkiye, küresel sistemin uydusu olmaktan çıkıyor; yeni bir dünyanın kurulmasında belirleyici bir aktör olmaya doğru yol alıyor.

Erdoğan'ın tasfiyesi kavgası, Türkiye'nin küresel sistemin bir uydusu olarak kalması kavgasıdır"diyor.

Hal böyleyken kalkıp oturup "biz sadece yolsuzluk açığa çıksın diye uğraşıyoruz" demesinler mi?

Bugüne kadar yüz binlerce kere milyarlarca lira bağış, himmet, burs adı altında milletten para toplanmış ve bu paraların tek kuruşu dahi resmi olarak kayıt altına alınmamış. İstediği kadar dürüst olunsun, ama toplanan bu paraların "kim tarafından alındığı, nerede tutulduğu, kimde toplandığı, nereye yatırıldığı, nereye gittiği"şeffaf olmalı değil mi? Var mı "nerede, neden" diye soran bir Allah'ın kulu? Bu kayıt dışı paranın şeffaf olmayan yöntemlerle toplanması, kullanılması ne kadar doğru? Bizden bir kişi "bu paralara ne oluyor" dedi mi? Her şey gizli her şey.

Gizli dedim de savcının gizlilik anlayışına bakın,

"Gizliliği ihlal etmedim, medyaya bilgi sızdırmadım" diyor Savcı Akkaş,

Peki,

UYAP'ta soruşturmada adı geçenlerin UYAP'ın herhangi bir yerinde olmayışını nasıl izah edecek?

Yoksa müstear isimlerle mi giriş yapmış?

Savcının böyle bir hakkı var mı?

Olsun olmasın, Türkiye'nin bölgesinde aktör olmasına engel olmak isteyenler ve buna içerde destek sağlayanların Tayyip Erdoğan'la korkunç hesabı var. Haksız da değiller! Bakın Sayın başbakan Türkiye için ne düşünüyor:

"2023'te, inşallah, kendi denizaltılarını, kendi uçaklarını imal eden, kendi ürettiği uyduları kendisi uzaya fırlatan, genç ve dinamik iş gücüyle her sektörde rekabet gücü olan, uluslararası büyük markalara sahip bir Türkiye'miz olacak. Demokrasinin çok daha ileri standartlara ulaştığı, kardeşliğimizin daha da güç kazandığı, herkesin birbirine hoşgörüyle yaklaştığı, birbirinin yaşam tarzlarına, özgürlüklerine, değerlerine saygı gösterdiği; dünyada Hakk'ın, adaletin, vicdanın savunucusu konumunda bir Türkiye'nin vatandaşları olarak hayatlarımızı sürdüreceğiz. İçerde ve dışarıda kronik sorunlarımızı çözmüş şekilde, geleceğe güvenle bakan, çalışan, üreten, emeğinin hakkını alan, sofrası bereketli, evi huzurlu, ülkesi ve milleti güvenlik içinde bir Türkiye'ye 2023 yılında inşallah ulaşmış olacağız."Bu sözler bugün kirli ittifakın koro halinde istemezük dedikleri başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın sözleri. Bu Erdoğan'ı istemezler elbetu2026

Dindar halk olan biteni doğru okuyor, soruyor, sorguluyor ve pazılın parçalarını birleştirince asıl fotoğrafı görüyor.

"Yakup Köse'yi 28 Şubat sürecinde 14 yaşında cezaevine gönderen postallı yargının bu zulmünü, aradan 17 yıl geçmesine rağmen hala o dönemin iddialarıyla yeniden cezaevine gönderen yargı cemaatin yargısıdır. Tıpkı Salih Mirzabeyoğlu'nu içerde tuttukları gibi"diyor dindar halk. Doğru olsun olmasın, bu algıyı cemaat ve "yargısı" oluşturdu.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu 28 Şubat'ın hukuktan nasipsiz yargısı tarafından mahku00fbm edildi, Mirzabeyoğlu'nun çıkmasını beklerken cezaevinden çıkmaması gereken 28 Şubat'ın mütekebbir paşası Çevik Bir serbest bırakıldı.

Son olarak Nasuhi Güngör'ü okuyalım:

"Hiç lafı evirip çevirmenin anlamı yok. Türkiye'deki bu operasyonlar, aynı zamanda küresel ölçekteki bir çatışmanın topraklarımıza yansımasıdır. Kelimenin tam anlamıyla uluslararası bir operasyondur" NOKTA

Twitter: @ahmetay_