Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ekim 2023

Sapık kapitalistlerin savaşı

Batı-Doğu ama daha spesifik olarak ABD-Çin rekabetinde dengelerin Doğu/Çin lehine seyretmesi Amerika’yı çıldırma noktasına getirdi. Bu çılgınlık önce kendini Ukrayna’da şimdi de Filistin topraklarında gösteriyor. Son 10 yılda hepimizin İsrail-Filistin anlaşmazlığı olarak gördüğümüz meselenin önemli gerekçesi ABD’nin Çin ile olan ekonomik rekabetidir.

Şimdi “Çin ne alaka?” diyenler olabilir, ancak fotoğrafı büyüterek incelediğimizde alakanın tam da bu noktada olmasını gerektirdiğini görürüz.

21. Yüzyıla birkaç yıl kala ABD ve Avrupa’nın (Batı Bloku) dünya ticaretindeki ekonomik gücü ile Asya ülkelerinin (Doğu Bloku) ekonomik gücü arasındaki rekabetin Çin-Doğu lehine döndüğü görülünce ABD bu gidişata dur demek zorunda kaldı. 20. Yüzyıla ait bütün verilerin 21. Yüzyılda hükümsüz kalacağına inanan ABD ikiz kuleleri vurdurtarak Çin’in önünü kesmek için Afganistan’ı işgal etti. Bu işgal ABD’ye çok pahalıya mal oldu ama Çin’in menfaatleri de bu işgal ile birlikte kısa vadede zedelendi. Sonunda ABD Afganistan’da pes etti ve bölgeyi terk etmek zorunda kaldı.

Ukrayna ile Rusya savaşı büyük devletler için pencerelerin açılması demekti. Çin kendi enerjisinin %60’ını körfez ülkelerinden karşılıyordu. Karşılıyordu, dedim çünkü artık körfez enerjisine mahkûm değil Çin. Yaşanan Ukrayna savaşından ders çıkaran Çin geleceğini garanti altına almak için enerji ihtiyacı için Rusya ile büyük anlaşmalara imzalar attı. ABD’nin gerilimi ve dolayısıyla savaşı daha güneye çekeceğini göremeyen bir Çin düşünülmez. Çin’in dünyaya “Savaş Sanatı” üzerinden savaş stratejisine nasıl bir katkıda bulunduğunu bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlamışlardır.

ABD Çin’e, “Körfezden, Akdeniz’den, Afrika’dan uzak dur” diyor çünkü Afrika artık Çin’e bakıyor. Akdeniz'de bir yandan Suriye ile stratejik ortak olan Çin, öbür yandan Yunan limanlarını kiralıyor. KUŞAK-YOL projesi ile Avrupa ile Pekin’i birbirine bağlıyor. Bu durum ABD için kabul edilemezdi, etmedi.

Etmedi ama olan bölgemize oluyor. Vekâlet savaşı için nasıl olsa yeterince aptal güruhlarımız var. Buna bir de asırlık Filistinlilerin dramını eklerseniz bölgede gerginlik ve çatışmaların kesilmesi mümkün görünmüyor. Nitekim 7 Ekim Kassam Baskını yeni ve daha önce görülmemiş bir çatışmanın başlangıcı oldu. İsrail 21 gündür insanlığı yerin dibine batıran vahşetlere imza atıyor, dünya seyrediyor. Karşımızda Filistinlilere ne kadar çok zayiat, o kadar çok destek parolalı ABD ve avanesinin yardımları ile katliamlara imza atan bir İsrail var ve hiçbir devlet bu vahşeti durdurmayı düşünmüyor.

Bununla da yetinmiyorlar ve savaşı genişletmek istiyorlar: Lübnan, Suriye, Irak hatta İran ve Türkiye'ye de yayılsın isteyen dostlarımız(!) var. İşler o kadar ince eleniyor ki;

Çin’in, “İran’a yapılacak bir saldırıda İran’ın yanında yer alacağız” dediği günün hemen ertesinde Asya Pasifik’te ABD ile Çin uçakları karşı karşıya geldi. Aynı gün ABD’de Temsilciler Meclisi Başkanlığına seçilen Mike Johnson’ın seçilmesinden dolayı kürsüden söylediği sözler gündem oldu. Johnson, “Beni bu göreve Tanrı getirdi. Ben de görevimi buna göre yapacağım…” dedi. Bitmedi;

Aynı gün İsrail Başbakanı Netanyahu, “Yeşaya kehanetini gerçekleştireceğiz…” diyerek asıl niyetini açıklamış oldu. Bitmedi;

Üç gün önce Yahudi Hahamlar, “Tanrı bize çocukları öldürün diyor” dedi.

N’oluyoruz yahu? Sapıklarla, sapkınların dünyası mı burası???

“Beni bu göreve Tanrı getirdi. Ben de görevimi buna göre yapacağım…”

“Yeşaya kehanetini gerçekleştireceğiz…”

“Tanrı bize çocukları öldürün diyor…”

Bu sözleri Filistinli bir grup söyleseydi bütün dünya ayağa kalkar ve koro halinde, “Karanlık kafalar, ortaçağ karanlığı, İslamist, cihadist, vesaireist” diyerek İslam’a hakaretler yağdırma fırsatını kaçırmayacaklardı.

Üstelik “Yeşaya Kehaneti” dedikleri zırva Anadolu topraklarını Yahudi krallığına katmak olduğunu bilen bizdeki “sebzegillerden” de çıt çıkmıyor.