Sanayi Üretimi ve Türkiye Ekonomisindeki Zorluklar
2024 yılı, Türkiye ekonomisi için bir dizi zorluk ve
fırsatı bir arada barındırıyor. Sanayi üretimindeki belirgin daralmalar, yüksek
faiz oranlarının ekonomik faaliyetler üzerindeki baskısı ve küresel belirsizlikler,
Türkiye'nin büyüme potansiyelini sınırlandırırken, GSYH'deki bazı olumlu
gelişmeler, ekonominin direnç noktalarını gözler önüne seriyor.
Sanayi
Üretimindeki Daralma: Uyarı Sinyalleri
2024 yılının ilk dokuz ayında sanayi üretimi genel
olarak düşüş eğilimindeydi. Nisan ayında %0,7, Haziran ve Temmuz aylarında
sırasıyla %5 ve %3,9'luk daralma yaşanırken, Ağustos'ta bu oran %5,2’ye kadar
yükseldi. Eylül ayında ise yıllık bazda %2,4’lük azalma görüldü. Bu rakamlar,
sanayi sektöründe üretim çarklarının yavaşladığını ve sektörün baskılar altında
olduğunu gösteriyor.
Sanayi üretimindeki bu olumsuz tabloyu yalnızca iç
talepteki düşüşle açıklamak yeterli değil. Küresel ekonomik belirsizlikler,
yüksek enerji maliyetleri, işçi ücretlerindeki artış ve üretim maliyetlerinin
genel olarak yükselmesi, sanayi üretimini zorlayan başlıca faktörler arasında
yer alıyor. Türk sanayicisinin, maliyet artışlarını fiyatlara yansıtma
konusundaki sınırlamaları ve ihracat pazarlarındaki zayıflık, sektörü daha da
zor durumda bırakıyor.
GSYH
Verilerinden Çıkan Sonuçlar
Sanayi üretimindeki daralma gözle görülürken,
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verileri ekonominin diğer alanlarında farklı
bir tablo sunuyor. Türkiye ekonomisi, 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yıllık
bazda %2,1 büyüme kaydetti. İnşaat sektöründeki %9,2’lik büyüme, ekonominin
temel dinamiklerinden biri olarak öne çıktı. Tarım sektörü %4,6 büyürken,
finans ve sigorta faaliyetleri %6,2 ile güçlü bir performans sergiledi. Ancak
sanayi sektörü, yıllık bazda %2,2 küçülerek ekonomideki genel büyüme trendine
ayak uyduramadı.
Bu veriler, sanayi üretimindeki daralmaya rağmen
ekonominin bazı alt sektörlerinde canlılık olduğunu, ancak sanayinin büyümedeki
payının küçüldüğünü gösteriyor. Özellikle inşaat ve finans sektörlerindeki
büyüme, ekonominin yapısal dönüşüm süreçlerinde sanayiden farklı alanlara
yöneldiğini ortaya koyuyor.
Faiz ve
Enflasyonun Ekonomik Etkileri
2024 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın
(TCMB) politika faizini %50 seviyesinde tutması, enflasyonla mücadele amacı
taşıyor. Ancak yüksek faiz oranları, borçlanma maliyetlerini artırarak özel
sektör yatırımlarını kısıtlıyor ve tüketici harcamalarını baskılıyor. Bu durum,
hem iç talebin daralmasına hem de ekonomik büyüme hızının yavaşlamasına yol
açıyor.
Faiz oranlarının yüksekliği, GSYH'nin alt kalemlerine
de yansıyor. Örneğin, 2024'ün üçüncü çeyreğinde hanehalkı tüketim harcamaları
%3,1 artış gösterirken, kamu tüketim harcamaları %0,9 ve gayrisafi sabit
sermaye oluşumu %0,8 azaldı. Yatırımların azalması, ekonominin uzun vadeli
büyüme kapasitesini sınırlayabilecek önemli bir faktör olarak dikkat çekiyor.
Dış Ticaret
ve Küresel Etkiler
2024 yılının üçüncü çeyreğinde mal ve hizmet ihracatı
%0,8 artarken, ithalat %9,6 oranında azaldı. Bu durum, ithalat talebinin
daraldığını ve cari açık üzerindeki baskının azaldığını gösteriyor. Ancak,
ihracattaki sınırlı artış, küresel pazarlardaki durgunluğun Türkiye ekonomisine
etkisini ortaya koyuyor. Özellikle Avrupa ve Çin gibi büyük ticaret
ortaklarındaki ekonomik yavaşlama, Türkiye'nin ihracat performansını olumsuz
etkiliyor.
Enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar da sanayi
üretimini ve genel ekonomik aktiviteyi etkileyen diğer bir önemli faktör olarak
öne çıkıyor. Yüksek enerji maliyetleri, hem üretim maliyetlerini artırıyor hem
de sanayi sektörünün rekabet gücünü sınırlıyor.
Sonuç ve
Öneriler
2024 yılı, Türkiye ekonomisi için zorlu bir dönem
olmayı sürdürüyor. Sanayi üretimindeki daralma, yüksek faiz oranlarının
ekonomik faaliyetler üzerindeki baskısı ve küresel belirsizlikler, büyüme
potansiyelini sınırlayan temel unsurlar arasında yer alıyor. Ancak GSYH
verilerinde görülen büyüme oranları, ekonomide farklı sektörlerin direnç
gösterebildiğini ortaya koyuyor.
Ekonominin yeniden ivme kazanabilmesi için şu
adımların atılması kritik önem taşıyor:
- Faiz Oranlarının Makul Seviyelere Çekilmesi: Özel
sektör yatırımlarını teşvik etmek ve ekonomik büyümeyi desteklemek için
faiz oranlarının kademeli olarak düşürülmesi gerekiyor.
- İç Talebin Canlandırılması:
Hanehalkı tüketim harcamalarını artırmaya yönelik politikalar, iç
piyasanın büyümesine katkıda bulunabilir.
- Sanayi Sektörüne Özel Teşvikler: Enerji
maliyetlerini azaltacak destekler ve ihracatın artırılmasına yönelik
teşvikler, sanayinin yeniden büyüme sürecine girmesine yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, 2024'teki zorluklar, Türkiye
ekonomisinin karşı karşıya olduğu yapısal sorunların çözümüne yönelik önemli
fırsatlar da sunmaktadır. Reformist bir yaklaşımla bu sorunların üzerine
gidilmesi, ekonominin daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına
oturmasını sağlayabilir.