Sanatsızlık çölleştirir ve çökertir!
Sanat, düşün, düşünmenin, bilginin, öğrenmenin, yapmanın ve yaratmanın olduğu kültürlerde ve iklimlerde gelişir. Sanata ve kültüre hiçbir zaman değer vermemiş, köhnemiş anlayışlara ve kurumlara yüzyıllardır mahkum olmuş toplumlarda, sanat ve kültür adına bir geleneğe rastlamak imkansızdır. Sanatı keyfi bir şekilde yasaklayan, kötülük kaynağı gören kapalı ve katı zihin halinde sanat, bir gereksizlik veya toplumun duygu dünyasını kontrol ve manipüle etme aracından başka bir şey değildir.
Kapalı ve katı zihniyet yapısı, insanın bütün tecrübe alanlarına olduğu gibi, sanat ve kültür alanında da iktidar kurmak ister. İnsanın düşünme dünyasına hakim olmak için, düş dünyasına hakim olmak gerektiğini çok iyi bilen otoriter ve totaliter zihniyet, kendisine hizmet eden köle bir sanat alanı oluşturmak için bütün imkanlarını seferber eder. Köleciliğin, bağımlılığın, bedeviliğin ve fanatizmin bir sanat felsefesi olmadığı gibi, bir sanat tecrübesi de yoktur. Köleci, köhne ve bedevi zihniyetler, tarih boyunca hiçbir zaman sanat tecrübesine sahip olmamışlar, sadece insanlığın sanat tecrübesini iğfal etmişlerdir. Sanatın serpildiği, geliştiği ve üretildiği medeniyet çevrelerinden çaldıkları ve taklit ettikleri sahte sanat faaliyetlerine, kendi köleci, katı ve kapalı anlayışlarını katmışlardır.
Sanat, felsefenin, bilimin, maneviyatın, özgürlüğün ve eşitliğin olduğu yerlerde varolur. Devletler, kabileler, yağmacılar, fetihçiler, talancılar, teröristler, sanat yapamazlar. Kaynakları, kişilik modelleri ve kurumları sanata karşı olan kapalı ve katı zihniyetler için önemli olan sanatın sınırlanması, kontrol altına alınması ve edeblendirilmesidir. Sanatın terbiye edilmesi, kapalı ve katı zihniyetin değişmez önceliğidir. Sanatı terbiye etme sapkınlığı içinde olan bütün katı ve kapalı zihniyetler, aslında güzele, düşe, inceliğe, akla, bilgeliğe, doğaya, kadına ve insana düşmandırlar. Katı ve kapalı zihniyet mensupları arasında öğrenen, bilen, düşünen, arayan ve çalışan gerçek bir intelijansiyanın çıkmasını ummak büyük bir yanılgı olduğu gibi, onların içinde sanat adına gerçek bir tecrübenin ortaya çıkacağını sanmak da büyük bir yanılsamadır.
Sanat, eleştirinin, özeleştirinin, düşün, duyarlılığın ve düşünmenin sonucu ortaya çıkan yaratıcı bir faaliyettir. Eleştiriel düşünmeyi, duymayı ve duyarlılığı yasaklayan katı ve kapalı bir doğmatizm, sanat adına her şeyi ortadan kaldırır. Katı ve kapalı doğmatizmde eleştirelliğe ve yaratıcılığa yer yoktur.Katı ve kapalı doğmatizm, taklidi, düşünmemeyi, cehaleti, köleciliği ve teslim olmayı amaçlar. Sanat tecrübesi ise yaratmayı, düşünmeyi, bilmeyi, özgürleşmeyi, kendini gerçekleştirmeyi ve eğilmemeyi kapsar. Kapalı ve katı doğmatizm, sanatı yok ederek aslında insanı, toplumu ve dünyayı çölleştirmekte ve çökertmektedir.
Savaşı, şiddeti, cinsiyetçiliği, ırkçılığı, fanatizmi yücelterek ve kutsayarak sanat ve kültür olmaz. Savaş ve şiddeti kutsayarak ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve fanatizme dayanan bir tasavvuru, medeniyet olarak değil, vahşet olarak niteleyebiliriz. Hiçbir vahşet hali, sanat ve kültür üretme yeteneğine, kapasitesine ve ufkuna sahip değildir. Medeniyet tasavvurları olmayanlar, aslında vahşet adına cehalet, ayırımcılık, nefret, ırkçılık, şiddet, çatışma, korku ve karanlık üretmektedirler.
İnsanları sürekli olarak korku içinde tutan, farklı olanı ötekileştiren patolojik bir güruh içinde sanat, kültür, felsefe, edebiyat ve müzik adına hiçbir şey olmaz. Sanat, geçmişe ait değil, bugüne dairdir. Yüzyıllar öncesinin köhnemiş kalıblarını, kaynaklarını ve klişelerini diriltmeye çalışmak, sanat değil, cehalettir. Vahşet, cehalet üretir. Medeniyet, sanat üretir.
Despotizm, sanatı, hürriyeti ve medeniyeti boğar. Sanat, demokrasi ve özgürlükle gelişir. Sanatın geliştiği yerler, demokratik, özgür ve açık toplumlardır. Despotizmi, kapalılığı ve köleciliği benimsemiş cehalet toplumlarında sanat gelişmeyeceği gibi, insanların güruh olmaktan çıkıp topluma dönüşmeleri de mümkün değildir. Sanat, insanın birey olmasını sağladığı gibi, kitlelerin bir toplum haline gelmelerine de imkan veren bir tecrübedir.