Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2973.88
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ocak 2021

Sanatın mı var derdin var

Derdin mi var? İnsansın. Derdin yok sanıp dünyanın derdini dert mi edindin? Sanatçısın. Bunun için emek verdin de bir “şey” mi dünyaya getirdin? Sanatçısın.

Sanatın mı var? Derdin var. Hastasın. Sağlığın yerinde değil, başkalarının elinde. Başkalarının sığ olmayışı sağ oluşunda… Seni bir ağrı tutmuş “gülüm.” Bir şey çok ağrına gitmiş senin. Kendi ağrını unutmuşsun. Geçmiş olsun. Allah şifa versin.

Sanat dertlilik ise, kendisine bir dert belleyen insanın kendisine bir ders, -unutulanı hayal ve hatıraya yeniden koyma anlamında- bir ezber, bir okul belirlediği de ortada…

En başta evrensel değerleri dert edinmenin müşterek kıymeti tartışılmaz. Sanat insanı bundan sebep tanıdığı tanımadığı diğer her sanatçı ile tabii bir dostluk, hatta ileri gidelim tabii bir akrabalık içindedir. Bu kök dert, dal budak sardıysak, çınar olduk ya da olamadıysak onun sebebi olan dert bütün hassas insanların ve hassasiyetlerini sanatın herhangi bir şekli, dili ile ifade edenlerin buluşma noktasıdır. Kişisel olarak “insan oldum-olamadım kaygısı” küçük bir kayık olarak, köşeleri aklımıza vura vura çırpınır dururken, bir ortak buluşma, bir büyük kurtuluş gemisi olarak duyarlı zihinlerde yüzer. “İnsanlık nerede?”, “Nereye gidiyor?”, “Olma, olgunlaşma güzergahında süzülüp gidiyor mu, yüzüp gidiyor mu?” gibi soruların rüzgârıyla yol alır.

Sanatsal çabalar; farklı toplumların bu bakımdan tutturmuş oldukları farklı seviyelere göre; ya daha değerli olma atağı ve ileri adımlar, ya da değerlerini kaybetmeme için bir mukavemet, bir sabır ve direniş göstergesi olarak ikiye bölünür. İleri atılım veya mevcudu koruma gibi iki önemli limanın başını tutar. Sanat durağanlığı kabul etmez. Yerinde duramayan ruhların varlığı yerli yerinde tutmak için ya fikir fikir, ya fıkır fıkır didinmeleri diyebiliriz, sanata. Fikir fikir olmak zihinsel üretimi, yapılacakları, fıkır fıkır olmak ta yapmayı, edip eylemeyi temsil eder.

Sanatçı başkalarının, içinde olsa da olmasa da toplumun derdini kişiselleştiren, kişisel dertmiş gibi üzülen ve üzüntüsünü çözüm enerjisine çevirebilendir.

İyi tamam. Madem ki bu kadar iyi bir şeyden bahsediyoruz da, ülkemizdeki sanatçı adıyla anılan insanlar arasında yaşanan bu keskin ayrılık nedir? Sorusunu sormayalım mı?

Yazı akıp giderken aniden önümüze çıkan bu kayayı kaldırmak için akla gelen birtakım sorular var. Onları sormayalım mı?

Üstüne alınan dertlerin ayrılığı sevinçlerin de ayrılığını getirir. Sahi getirir mi?

Dert birliği insanlık ortak dertlerinde mümkün olur. Olur mu hakikaten?

Dertlerin ve onlara önerilen çözümlerin farklılığı temelde değil ayrıntılardaysa birlik mümkündür. Mümkün müdür?

Birlikten kendi inanç ve görüşünü merkeze alarak ötekini ayağına beklemeyi anlamıyorum. “Gel, her ne olursan ol yine gel!” sözünde bile, tercihe saygı duyuyormuş gibi yapan ama yine de kendi tercihinde buluşmayı teklif eden bir emir, bir vaki hissediyorum. Özgürlüğü öteki için haddini bilmek, durmam gereken sınırda durmak olarak anladım. Özgürlüğü başka her şeye la/hayır diyebiliyorken, tutup kendimi veya biz dediğimiz şeyi tanrılaştırmamak olarak ta anladım. Yanlış mı anladım?

(…gibi sorularla hiç derdi yokken toplumsal dertleri dersine ezber alanlara selam...)