Sanatın Karanlık Perdesi
Sanat, hayal gücünün
ve estetiğin saf bir alanı olarak bilinir. Ancak, perde arkasında dönen
karanlık oyunlar, sanatçının emeğini adeta bir pazarlık unsuru haline
getiriyor. Son günlerde Türkiye'de sanat dünyasını sarsan skandallar, perde
arkasındaki kirli gerçekleri yeniden gözler önüne serdi. Adı önemli olmayan bir
menajerin, temsil ettiği sanatçıları sömürü düzenine dahil ettiği, sosyal
medyada yayılan bilgilerle ortaya çıktı. Daha kötüsü ise pek çok ismin bu
çarkın içinde zorunlu olarak yer alması.
Bu olaylar zinciri,
sadece dizi oyuncularını değil, bazı ünlü şarkıcı ve türkücüleri de derinden
etkiledi. Özellikle tanınmış sanatçıların sosyal medya üzerinden yaptıkları
açıklamalar, menajerlerin etik dışı davranışlarına ve bu kirli düzenin
boyutlarına dikkat çekti. Oyunculuk alanında faaliyet gösteren bazı menajerler
ve cast ajansı sahipleriyle ilgili ‘tekelleşme’ iddiası üzerine harekete geçen
Rekabet Kurumu, 21 şirket hakkında soruşturma başlattı.
Kamuoyunun gündemine
oturan bu tartışmalar, adı geçen menajer hakkında yeni iddiaları da beraberinde
getirdi. Yıllardır pek çok tanınmış ismi temsil ettiği bilinen bu kişi,
sanatçıların hem maddi hem de manevi anlamda zor duruma düşmesine neden olan
bir sistem kurmakla suçlanıyor.
Şahsen, sanatın temiz
ve menajerliğin sanatçının yol arkadaşı olması gerektiğine inanıyorum. Ancak
yaşananlar, tam tersini gösteriyor. Bu meslek nasıl oldu da sanatçıyı
destekleyen değil, sömüren bir yapıya dönüştü?
Menajerlik, temelinde
sanatçının kariyerini planlayan ve onu hak ettiği yere taşımayı hedefleyen bir
meslek. Ancak Türkiye'de bu iş, zamanla rayından çıkmış gibi görünüyor. Bazı
menajerler, sanatçının başarısına katkıda bulunmaktan çok, onun sırtına yük
bindiren birer ‘patron’ haline gelmişler. Yani, sistemin kendisi problemli. Bir
sanatçının, menajerine maddi kazancının kontrolünü tamamen bırakması, etik dışı
davranışların önünü açıyor. Hesap verilebilirlik yok, denetim mekanizması yok.
Sanatçılar, bağımsızlıklarını koruyamayacak kadar sistemin baskısı altında
kalıyor.
Elbette bu sorun
sadece Türkiye'ye özgü değil. Hollywood gibi dünyanın en önemli sanat
merkezlerinde de benzer durumlar yaşandı. 1990 ve 2000’li yıllarda
yapımcılığını üstlendiği filmlerle öne çıkan Harvey Weinstein hakkındaki skandallar,
sanatçıların ve menajerlerin nasıl bir gücün etkisi altında olduğunu gözler
önüne sermişti.
Bu sorunların çözümü
için şeffaflık ve denetlenebilirlik ilk adım olmalıdır. Menajerlik mesleği
belli standartlara oturtulmalı ve her önüne gelenin 'ben menajerim' diyerek bu
sektöre girmesi engellenmelidir.
Yaşanan olumsuzluklar,
sanat dünyası için belki de bir uyanış fırsatı olabilir. Sanatçılar, camia ve
kamuoyu bir araya gelirse, sanat dünyasını temiz tutmak mümkün olabilir. Ancak
bu, ciddi bir toplumsal bilinç ve devletin sorumluluk almasıyla sağlanabilir.
Kirlenmemesi gereken alan olan sanatı koruyamazsak, sadece sanatçıları değil,
sanatın kendisini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.