Sanatı Taçlandıran 'Kutlu' Eller
Türkiye'deki olumlu gelişmeler, sanat dünyasına da büyük ölçüde yansıyor. Geçmiş yıllarda horlanan, önemsenmeyen, kaale alınmayan hatta yok edilmek istenen milli ve yerli sanatlarımız, klasik İslam eserleri artık el üstünde, baş üstünde tutuluyor. Sanat deyince sadece Batı'dan bize aktarılanları kabul eden, bu toprağın yetiştirdiği büyük sanatkarları dahi hiç görmeyen, farketmek istemeyenler büyük bir şaşkınlık içinde şimdi. Öyle ki, artık bu hakiki sanatkarların sergileri büyük ilgi görüyor, göznuru eserleri dünyayı dolaşıyor. Hat, ebru, minyatür, tezhip, nakış ve cilt gibi asırlara yaslanan zarif ve muhteşem sanatlarımızı icra eden sanatkarlar, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere en yüksek makamlardan üstün ödüller alıyorlar, haklarında saygı geceleri düzenleniyor, vefat edenler için anma programları tertip ediliyor. Sanat alanındaki bu büyük uyanışı, dirilişi ve zaferi görmemek mümkün mü?
Salı günü Fatih'teki Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde unutulmayacak bir şölen yaşandı. Yaşayan en değerli hattatlarımızdan Hüseyin Kutlu için bir saygı gecesi yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ESKADER'in birlikte gerçekleştirdikleri program, muazzam bir gerçeği bize gösterdi. Evet milletimiz gerçek sanatkarı tanıyor ve seviyor. 400 kişilik salon dolduğu gibi programı sonuna kadar ayakta bekleyenler vardı. Doğrusu sadece bu görüntü bile en karamsar insanları ümitvar kılmaya yeter de artar bile. Elverir ki inat edilmesin.
KARA: "HÜSEYİN KUTLU CAMİYİ MERKEZE ALIYOR"
Cengizhan Orakçı'nın sunduğu gecenin başında, Hüseyin Kutlu Belgeseli gösterildi. Azmin, iradenin ve inancın zaferini büyük bir sürurla seyrettik. Bilim Kültür ve Sanat Derneği (BİKSAD) Başkanı Kemal Öztürk'ün başarıyla yönettiği panelin konuşmacıları ise Prof. Dr. Mahmut Kaya, Yard. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan ve Prof. Dr. İsmail Kara idi. Her konuşmacı, farklı bir zaviyeden bir Hüseyin Kutlu portresi çizdi. Prof. Dr. Mahmut Kaya, Hüseyin Kutlu'yla 40 yıldır tanıştıklarını bildirdikten sonra, "Hüseyin Hoca kendisini İslam'a ve sanata adamıştır. 40'ın üzerinde talebe yetiştirip icazet vermiştir. Bir harabe halinde olan Hekimoğlu Ali Paşa Camii'ne sahip çıkarak bu mabedi layık olduğu noktaya taşımıştır. Herkes gibi ben de bir cami imamında bu kadar geniş bir ufuk ve sanat aşkı görünce şaşırdım ve hayran oldum. Sanatın hemen her dalından haberdardır. Musıkiden edebiyata, mimariden tezhibe kadar. O, hem zevk-i selim, hem akl-ı selim, hem de kalb-i selim sahibidir." dedi. Prof. Dr. İsmail Kara da konuşmasında Hüseyin Kutlu'nun mimariye bakışını değerlendirdi. İnsanlık tarihinde yerleşme birimlerinin, mabed ve mezarlıkların merkeze alınarak kurulduğunu belirten Kara, konuşmasına şöyle devam etti: "Mezar çok önemli. Bunun üzerinde biraz ısrar ediyorum çünkü bugün modern insan, mümin de olsa mezarlıktan ve ölüm fikrinden çok uzaklaşmıştır. Halbuki din tasavvurunda, hayatı temsil eden camiyle ve ölümü temsil eden mezar iç içedir. Yani hayat ve ölüm birlikte var olacak ve devam edecektir." ifadelerini kullandı. Günümüzde cami ve mezarlıkların modern şehirlerin merkezi olmaktan çıktığını hatırlatan Kara, Hüseyin Kutlu'nun ise bir istisna olduğunu ve camiyi tekrar merkeze alma konusunda çok ciddi çalışmalar yaptığını aktardı. Bu tesbit son derece önemliydi. Hocanın talebelerinden Yrd. Doç. Dr. Ali Rıza Özcan ise, Hüseyin Kutlu'nun hayatını ve sanat anlayışını anlattı. Özcan konuşmasında özetle şöyle dedi: "Hüseyin Hoca, hayata ve sanata bakışının merkezine medeniyet kavramını koyar. 'Medeniyet olmadan bu işler olmaz ve biz, geçmişi çok gerilere giden, medeniyet değil, medeniyetler kurmuş bir milletiz' fikrini taşır. Kendi içinde çeşitli medeniyetler meydana getiren bu muazzam medeniyetin tam ortasında da Kur'an yer alır. Mukaddes kitabımızın etrafında da İslam medeniyeti var olmuştur."
KAYBOLAN MEDENİYETİMİZİ BULUYORUZ
Hüseyin Kutlu teşekkür konuşmasında, "Bu gece ümitlerimizin yeniden parladığı bir gece oldu. Bizim düşüncelerimizin, davamızın, çalışmalarımızın, inşallah ileride ümit ettiğimiz seviyeye geleceği müjdesini alıyorum ben şimdi. Biz, kaybolan medeniyetimizin yeniden ihyası, onu yeniden bulup yeniden onunla ihya olmayı kendimize gaye edindik. Bunun için gayret ediyoruz. Bizim bütün sanatlarımız, bizi o medeniyetimize götürecek vesilelerdir." dedi. Hüseyin Kutlu'nun kısa konuşması "Haza min Fadli Rabbi" şükür sözleriyle son buldu. Panelin ardından, tasavvuf müziği sanatçısı Ender Doğan, sözleri Alvarlı Efe Hazretleri, besteleri ise Hüseyin Kutlu'ya ait olan eserleri seslendirdi. Gece boyunca Hüseyin Kutlu'nun 23 eserinden oluşan sergi, hakikaten muhteşemdi.
Asırlar önce Hamdullah, Rakım ve Hattat Hamid gibi üstatların elinde büyüyen hüsn-ü hattımız bugün cihanşümul bir zirveye doğru ilerliyor. Kendi değerlerini ve sanatlarını red ve inkar eden bir zihniyet yerine aksine kıymet hükümlerine candan bağlı bir anlayış giderek yayılıyor. Ve en güzeli bu ülkenin gençleri de millu00ee ve öz sanatlarını keşfetmiş bulunuyor. Bugün sadece sanat bölümü bulunan üniversetelerde değil, çeşitli belediye, vakıf ve dernekler marifetiyle yüzlerce, belki de binlerce mekanda bu sanatlarımız icra ediliyor, canlandırılıyor. Yüreklere nakış nakış vatan sevgisi ile birikte sanat aşkı da işleniyor. Türkiye'de yaşayanlar, sanatın ihtişam ve zarafetini geçmişten alıp geleceğe taşıyor. Yahya Kemal'in tabiriyle, kökü mazide olan gelecek filizler yetişiyor. İçerideki hainler ve dışarıdaki ezelu00ee hasımlarımız önümüzü kesmek istese de, milyonlarca insanımız büyük bir cesaretle, değerlerine bağlı olarak, inancını yaşayarak gelecek nesillere dünden devşirdiği güzellikleri taşıyor. Bu hizmetlerin oluşmasında dirayetli, sabırlı sanatkarlarımızın rolü kadar, gerçek sanatkarlara sahip çıkan devlet büyüklerimizin de payı ve katkısı şüphesiz büyüktür. Evet, sanatımızı taçlandıran 'Kutlu' eller, bunun için duaya açılıyor, aşk ve şevk ile yeni Hamdullahların, Rakımların ve Hamidlerin yetişmesi için gecelerini gündüze katıp çalışıyorlar. Yolları geniş, bahtları açık, ümitleri kavi, gelecekleri aydınlık, ömürleri bereketli, akibetleri hayırlı uğurlu olsun.