Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2960.25
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Kasım 2022

Sanat ve medeniyet ilişkisi

Bir medeniyetin en önemli göstergelerinden biridir sanat. Başka bir ifade ile sanat, bir medeniyete kaynaklık edip can veren inanç, ahlâk ve dünya görüşü ile yaşayış biçiminin estetik bir kimlik kazanmış hâlidir. Böyle olduğu içindir ki sanat, ait olduğu medeniyetin kurucu ilkelerinden soyutlanamaz.

Endülüs’ten Endonezya’ya, Asya’nın ortasından Afrika’nın derinliklerine kadar Müslümanların elinde canlanan sanat İslâm düşüncesinin varlık, bilgi ve değer anlayışından neşet etmiştir.

Allah, insanı çamurdan en güzel şekilde (ahsen-i takvîm) yaratmış ve ona kendi ruhundan üflemiştir. en güzel yaratıcıdan (ahsen-i halıkîn) armağan bir ilahî esintiye mazhar olan insan; kendisinde Yüce Yaratıcı’nın esma-i hüsna sının en fazla tecelli ettiği varlık olarak yaratılmıştır.

Dolayısı ile İnsandaki estetik ve sanat duygusunun yapısallığı onun yaratılışının; bizatihi ölçü, denge, yerli yerindelik, estetik ve ahenk üzere olmasından gelmektedir.

İnsan, arızî bazı durumlar dışında, yeryüzünü kendisine yaraşır ve daha yaşanılır hale getirmek için her zaman birtakım çabalar içindedir. Bu hedefi gerçekleştirmede sanat ve din, onun önemli iki yardımcısıdır.

Bu minvalde, İslâm sanatı İslami dünya görüşünün ideolojik anlamda dilidir aslında. Bu dilin her şeyden önce gözettiği veya göz önünde bulundurduğu husus Tevhid olmuştur. İster mîmârî ve hüsnühat gibi görsel alanda olsun, ister işitsel ve edebî alanda olsun, bütün sanatlar Tevhide yaslanmıştır. Tevhid, mesajın estetik ifadesi olarak, bu sanatın en başta gözettiği ilke olmuştur.

Bu bakımdan Allah-âlem ilişkisi insanda sanat duygusunu inşa eden ilham edici bir işleve sahiptir. Buradan hareketle güzelliğin ve estetiğin kaynağının doğrudan doğruya Allah olduğunu söyleyebiliriz. Zira Asıl sanatkâr Allah’tır. O sâni, latîf, bedî ve musavvirdir.

İnsanı diğer varlıklardan ayıran yegâne özellik sadece ‘Düşünme vasfı’ değildir. Yüksek hisler (Hissiyât-ı Âliyye) adı verilen estetik ve din hissi gibi duygular insana mahsus olan, onu ayrıcalıklı kılan vasıflardır. İnanç gibi güzellik hissi de insanın yaratılışında ve fıtratında mevcuttur. İnsan bu hislere doğuştan sahip bulunmaktadır… İslâm, insanların maddî ve manevî hiç bir ihtiyacını reddetmez. Tersine insanda yaratılıştan mevcut olan bütün fıtri özellik ve kabiliyetlerinin en uygun ve en mükemmel bir şekilde geliştirilmesini ve olgunlaştırılmasını ister.

Sanat, bir yönüyle de inanç ve dünya görüşünün estetik olarak ifade edilmesi anlamına da gelmektedir. Mümin; inancını, hayata bakışını, olayları yorumlamasını sanatla ifade edebilir. Çünkü ilahî öğretide doğruların ve güzelliklerin kişisel olarak benimsenip yaşanması yeterli görülmez. Onların başkalarına da sunulması gerekir. Fakat güzellikler, güzel bir şekilde takdim edilmelidir. Bundan dolayı gerçek sanat ve güzellik unsurlarını, bozulmamış ilahî dinden ayırmak mümkün olamayacağı gibi, dini de sanatsız ve güzelliksiz düşünemeyiz.

Sanatçı güzelliğin yaratıcısı değil; kâşifidir. O, Allah ile rekabete kalkışmaz. Sanatını O’nu anlamaya, anlatmaya ve yüceltmeye adar.

Sanatçı bütün güzelliklerin kaynağının Allah olduğunu fark ederek izafî güzellikten mutlak güzelliğe ulaşmaya çalışır. Böylece insanı, hayvanî derekenin bile altına düşürecek olan süfli bağlarından kurtularak, onu meleklerin bile üzerine taşıyacak olan sonsuz bir idraki ve içsel duygusal bir sezgiyi yakalar

İnsandaki estetik ve sanat duygusunun yapısallığı onun yaratılışının; bizatihi ölçü, denge, yerli yerindelik, estetik ve ahenk üzere olmasından gelmektedir.

Fıtrî oluşu sebebiyle sanat duygusu, aynı zamanda evrensel bir hadisedir. Aynı şekilde evrende de ahenk, düzen ve ritme dayalı bir güzellik vardır. Kur’ân insanın, hem öz varlığındaki (enfusî) hem de dış dünyadaki (âfâkî) deliller üzerinde düşünerek düzenden düzenleyiciye, sanattan sanatkâra, eserden müessire ulaşmasını ister.

Bu esaslar çerçevesinde sanatçı güzelliğin yaratıcısı değil; kâşifidir. Sanatı ile yaratıcısını anlamaya, anlatmaya ve yüceltmeye çalışır. Bütün güzelliklerin kaynağının Allah olduğunu fark ederek izafî güzellikten mutlak güzelliğe ulaşmaya çalışır.