Sanat ve kişilik
Sanat, insanın ürünü olan bir faaliyettir. İnsan olmadan sanatın varolması mümkün değildir. İnsan, varoluş hikayesinde sanatı yaratan öznedir. İnsan, sanatı kişiliğinin bir ürünü olarak gerçekleştirmektedir. Her sanat eserinde sanatçının kişiliğini görebiliriz. Sanatçının duyguları, düşünceleri, hayalleri, algıları, sezgileri, eğilimleri, kapasitesi ve yetenekleri her şeyiyle sanat eserinde ortaya çıkar. Sanat, insanın bedenini, ruhunu ve ilişkilerini ortaya koyan çok derin bir insani faaliyettir. Sanatın dayanılmaz cazibesi, insanın açık ve karanlık taraflarını ortaya koymasından dolayıdır.
Sanat, insanın dışından değil, içinden kaynaklanan bir tecrübedir. Sanatın merkezinde insan kalbi ve ruhu vardır. Ruhu ve kalbi olmayan kişiler, sanat eseri ortaya koyamayacakları gibi, sanatı da tecrübe edemezler. Sanat duyarlılığından yoksun bir kalpten ve ruhtan yoksun kişiler, güç, hırs, mal ve şehvet saplantılarının peşinden çılgınlaşan hastalıklı nesnelere kendilerini dönüştürürler. İnsanı, doğayı ve hayatı ötekileştiren, hiçleştiren ve değersizleştiren bu tipler, hayata, insana ve doğaya kabalıkla, vahşilikle, yıkıcılıkla ve ötekileştirmeyle yaklaşırlar.
Ölmüş ve cansız kişilikler, sanata yabancılaşan kişilerdir. Kişinin sanata yönelmesi için coşkuya, umuda ve heyecana sahip olması lazımdır. Heyecan, tutku ve umut olmadan sanat olmaz. Sanat için insanın içinin pırpır etmesi, ruhunun sürekli bir akış içinde olmasına ihtiyaç vardır.
Tabuları olan, hayatı itaaten ibaret gören, geleneklere körü körüne bağlı kişilerin hayatında sanata yer yoktur. Sanatı özgür ruhlar üretebilir ve yaşayabilir. Tabuları, yasakları, şekilcilikleri ve sınırlılıkları olan kimseler, sanatı kendi dar, sığ ve sıkışık dünyaları içinde boğmaya ve tüketmeye çalışırlar. Sanatı tecrübe etmek isteyen kişinin yapması gereken asli çaba, kişinin kendisini sürekli olarak özgürleştirmesidir Joseph Beuys’ın ifade ettiği gibi sanatçı kişiliğe özgürlükle, değişimle ve yenilenmeyle sahip olabiliriz: “Her insan bir sanatçı, bir özgürlük, yaşamlarımızı şekillendiren ve bilgilendiren koşulları, düşünceyi ve yapıları dönüştürmeye ve yeniden şekillendirmeye katılmaya çağrıldı.”
Kaba, vahşi, despot, bağnaz, kesin inançlı kişiler, sanattan etkilenmezler. Onların gözleri kör, kalpleri mühürlü, kulakları sağır, dilleri küfürlüdür. Sanat, duyarlı kalpleri, akıllı zihinleri ve duyan bedenleri etkiler. Sanat, kişiyi ahlak, hukuk ve akıl açılarından insanlığın uygarlaşma hikayesini okumasını, anlamasını ve o hikayenin bir parçası olmasını sağlar. İnsan, sanatla insan olur.
Sanat, hayatın renklerini keşfetmemizi sağlar. Renksiz, ruhsuz ve kuru kişiliklerin nefret ettiği şeylerin başlarında hayatın renkliliği gelmektedir. Hayat tek renkten değil, saysız renklerden oluşmaktadır. Hayat ve doğa, çok renkliliğiyle anlamlı, verimli ve değerlidir. Tek renk saplantısı ve sapkınlığı içinde olanlar, kendi tek renkleri dışındaki bütün renkleri önemsiz, değersiz ve gereksiz görürler. Sanat, kişiliğimizi hayatın ve doğanın çok renkliliği içinde inşa etmemizi öğreten en değerli tecrübedir.
Kollarını, kaslarını ve bedenlerini geliştirmekle, insanların kendilerini geliştirmesi mümkün değildir. Bugün vücut geliştirme adı altında kas ve kol kuvvetini arttırmak ve göstermek için faaliyet gösteren bir sektör ortaya çıkmıştır. Vücut geliştirme endüstrisi için bilim, sanat ve felsefe önemli değildşir. Günümüzde insanlığın ihtiyaç duyduğu birincil şey, kas ve kol kuvvetini arttırmak değildir. Bugün insanlık, felsefeyle, bilmle ve sanatla zihnin gelişmesine, zevklerimizin inceltilmesine, renklerimizin arttırılmasına, düşüncelerimizin farklılaşmasına ve aklımızın dinamik olmasına ihtiyaç duymaktadır.
Tabular, inançlar ve alışkanlıklar, insan olarak özgüvenimizi, özgünlüğümüzü ve benlik değerimizi ortadan kaldıran saçma yanılsamalardır. Sanat, kişiliğimizi değerli kılmakta, özgürleştirmekte ve özgünleştirmektedir. Varoluşumuzu sanatla gerçekleştirdiğimiz takdirde kişiliğimizin özünde sanat varolur ve bize özgünlük ve özgürlük kazandırır. Kişiliğimizin özgürce inşası ve kendimizi özel hissetmemiz ancak sanatla mümkündür. Sanat, kişiliğimizi eğdirmez, doğrultur.