Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2960.27
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Sanat ve emek

Sanat ve emek, insan olmanın en merkezinde olan, her şeyleriyle insana ait olan değerlerdir ve tecrübelerdir. Sanatsız ve emeksiz olarak insanın, insan olması mümkün değildir. Resim, heykel, dans, tiyatro, sinema, mimari ve diğer sanat dallarının tamamı, insan emeğinin ürünleridirler.Güzelliği üreten insan emeğidir. En büyük sanatkar, insandır. İnsanın üstünde ve ötesinde sanatkar yoktur. Güzeli seven ve arzulayan insan, yeryüzünde ilgi duyduğu her şeyi kullanarak emeğiyle kendisine ait bir güzellik tecrübesi oluşturmaktadır. Sanat, insanın yaşama hazzı, sevinci, coşkusu, şehveti ve tutkusudur.

Sanat olarak yaşama hazzına ve şehvetine sahip olmadan insanın mutlu olması mümkün değildir. İnsan, bir canavar veya vahşi değildir. İnsan, sanat dediğimiz yaşama sevinciyle ve tutkusuyla, varoluşunu tamamlamakta, kendini olgunlaştırmaktadır. İnsan, emeğiyle insandır. Emeğiyle insan, nesnelerin yapımcısı ve yaratıcısı olmaktadır. Hayatı, nesneleri ve insanı üretmenin yolu, yaşama hazzıyla sarfedilen emekten geçmektedir. Yaşamak için emekle üretilen bütün araçlar, insana yeryüzünde yaşama sevincine, coşkusuna, hazzına ve tutkusuna kaynaklık etmektedir.Emek olmadan, yaşama coşkusunun olması mümkün değildir. Vahşi, bedevi, ilkel ve fanatik yapılar, kimlikler, kurumlar ve kültürler, yaşama hazzı dediğimiz sanattan yoksun oldukları gibi, sanat için ortaya konulan yaşamsal emeklerin ortaya konmasına da izin vermezler ve onları ortadan kaldırırlar. Bedevi ve vahşi kültürler ve kimlikler, sanatı değil, cehaleti yüceltirler, çünkü bedevilikte ve vahşilikte yaşamak değil, cehalet olarak hayatın yaşanmaması asıldır.Sanat, hayatı sınırsız bir şehvetle ve coşkuyla yaşamaktır. Cehalet, hayatı yaşamamaktır, hayata karşı körleşmektir ve kötürümleşmektir. Sanat ve emek, yaşama hazzıyla, insanın kendisini, doğayı ve dünyayı tamamlamak için ortaya koyduğu derin ve sahici çabadır.

Yaşamdan haz almak hayatı emekleriyle güzelleştirmeye çalışan bireylerin emeğinin değerinin bilinmesi, tanınması ve karşılığının verilmesi lazımdır. Emeğin değerinin bilinmediği bir yerde sanatın da değeri bilinmez, tanınmaz ve takdir edilmez. Emeğin değerinin tanınması, takdir edilmesi ve karşılığının verilmesi, sanata, bilime ve felsefeye kapılarını açan hayatın hazla yaşanmasını mümkün kılacaktır.

Emeğin değerinin bilindiği ve hakkının verildiği yerlerde, medeniyet, sanat, bilim ve felsefe gelişmekte ve serpilmektedir. Sanat ve emeğin değer gördüğü yerlerde, insanlar geleceğe umutla yönelmekte, geçmiş eski günleri nostaljiyle yad etme çaresizliğiyle yetinmemektedirler.

İnsan, zihin ve eliyle üretme özgürlüğüne sahip olduğu takdirde sanat dediğimiz yaşama hazzını tecrübe edebilir.Sanat, özgür insanların emeğinin ürünüdür.Güzelliğe düşkün, kapasitelerini güçlendiren, bilgiye ve öğrenmeye susamış, kendi iç derinliklerinde maneviyatlarını yaşayan, sevmeyi bilen, sade ve mütevazi yaşayan insanlar, emekleriyle sanat üretebilirler.Güzelliğe dair bir kavrayışı ve anlayışı olmayan, yaşama sevinci diye bir dünya anlayışından yoksun olan, itaat ve cehalet şeklindeki köleciliği yaşamak olarak kabul eden yerlerde emek değersizleşeceği ve hiçleşeceği gibi, sanat da değersizleşecek ve yok olacaktır.

İnsanların emeklerinin karşılığını alamadığı, açlıktan ve yoksuulluktan kıvrandığı yerlerde, sanatın, bilimin ve felsefenin gelişmesi mümkün değildir. İnsanların yaşama özgürlüğüne sahip olması, ekonomik, sosyal, siyasal ve bireysel açılardan bütün özgürlüklere ve haklara sahip olmaları anlamına gelmektedir. Yaşama özgürlüğü, açlıktan ve yoksulluktan kıvranma özgürlüğü değildir. Yaşamayı açlıktan ve yoksulluktan kıvranma özgürlüğü olarak dayatanlar, aslında emeği ve sanatı ortadan kaldırarak insanlara tam bir kölelik yolunu dayatmaktadırlar. Emekle sanat yaratma, özgürlük yolu iken, açlığı ve yoksulluğu dayatma ise en karanlık ve kirli bir kölelik yoludur. Özgürlük ve emekle yaratılan güzel ve sanat dolu günlere duyulan ihtiyacı ve özlemi Nazım’ın şu mısralarıyla anımsayalım: “Selâm yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm! Bütün yemişler dallarınızdadır. Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir, haklı günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri...”