Sanat ve emek
Sanat ve emek, insan olmanın en merkezinde olan, her şeyleriyle insana ait olan değerlerdir ve tecrübelerdir. Sanatsız ve emeksiz olarak insanın, insan olması mümkün değildir. Resim, heykel, dans, tiyatro, sinema, mimari ve diğer sanat dallarının tamamı, insan emeğinin ürünleridirler.Güzelliği üreten insan emeğidir. En büyük sanatkar, insandır. İnsanın üstünde ve ötesinde sanatkar yoktur. Güzeli seven ve arzulayan insan, yeryüzünde ilgi duyduğu her şeyi kullanarak emeğiyle kendisine ait bir güzellik tecrübesi oluşturmaktadır. Sanat, insanın yaşama hazzı, sevinci, coşkusu, şehveti ve tutkusudur.
Sanat olarak yaşama hazzına ve
şehvetine sahip olmadan insanın mutlu olması mümkün değildir. İnsan, bir
canavar veya vahşi değildir. İnsan, sanat dediğimiz yaşama sevinciyle ve
tutkusuyla, varoluşunu tamamlamakta, kendini olgunlaştırmaktadır. İnsan,
emeğiyle insandır. Emeğiyle insan, nesnelerin yapımcısı ve yaratıcısı
olmaktadır. Hayatı, nesneleri ve insanı üretmenin yolu, yaşama hazzıyla
sarfedilen emekten geçmektedir. Yaşamak için emekle üretilen bütün araçlar,
insana yeryüzünde yaşama sevincine, coşkusuna, hazzına ve tutkusuna kaynaklık
etmektedir.Emek olmadan, yaşama coşkusunun olması mümkün değildir. Vahşi,
bedevi, ilkel ve fanatik yapılar, kimlikler, kurumlar ve kültürler, yaşama
hazzı dediğimiz sanattan yoksun oldukları gibi, sanat için ortaya konulan
yaşamsal emeklerin ortaya konmasına da izin vermezler ve onları ortadan
kaldırırlar. Bedevi ve vahşi kültürler ve kimlikler, sanatı değil, cehaleti
yüceltirler, çünkü bedevilikte ve
vahşilikte yaşamak değil, cehalet olarak hayatın yaşanmaması asıldır.Sanat, hayatı sınırsız
bir şehvetle ve coşkuyla yaşamaktır. Cehalet, hayatı yaşamamaktır, hayata karşı
körleşmektir ve kötürümleşmektir. Sanat ve emek, yaşama hazzıyla, insanın kendisini, doğayı ve dünyayı tamamlamak için ortaya koyduğu derin ve sahici çabadır.
Yaşamdan haz almak hayatı emekleriyle güzelleştirmeye çalışan
bireylerin emeğinin değerinin bilinmesi, tanınması ve karşılığının verilmesi
lazımdır. Emeğin değerinin bilinmediği bir yerde sanatın da değeri bilinmez,
tanınmaz ve takdir edilmez. Emeğin
değerinin tanınması, takdir edilmesi ve karşılığının verilmesi, sanata,
bilime ve felsefeye kapılarını açan hayatın hazla yaşanmasını mümkün kılacaktır.
Emeğin değerinin bilindiği ve
hakkının verildiği yerlerde, medeniyet, sanat, bilim ve felsefe gelişmekte ve
serpilmektedir. Sanat ve emeğin değer gördüğü yerlerde, insanlar geleceğe
umutla yönelmekte, geçmiş eski günleri nostaljiyle yad etme çaresizliğiyle yetinmemektedirler.
İnsan, zihin ve eliyle üretme
özgürlüğüne sahip olduğu takdirde sanat dediğimiz yaşama hazzını tecrübe edebilir.Sanat, özgür insanların emeğinin ürünüdür.Güzelliğe düşkün, kapasitelerini güçlendiren, bilgiye ve öğrenmeye susamış, kendi iç
derinliklerinde maneviyatlarını yaşayan, sevmeyi bilen, sade ve mütevazi yaşayan
insanlar, emekleriyle sanat
üretebilirler.Güzelliğe dair bir kavrayışı ve anlayışı olmayan, yaşama sevinci diye bir dünya anlayışından yoksun olan, itaat ve
cehalet şeklindeki köleciliği yaşamak olarak kabul eden yerlerde emek değersizleşeceği ve
hiçleşeceği gibi, sanat da değersizleşecek ve yok olacaktır.
İnsanların emeklerinin
karşılığını alamadığı, açlıktan ve yoksuulluktan kıvrandığı yerlerde, sanatın,
bilimin ve felsefenin gelişmesi mümkün değildir. İnsanların yaşama özgürlüğüne
sahip olması, ekonomik, sosyal, siyasal ve bireysel açılardan bütün
özgürlüklere ve haklara sahip olmaları anlamına gelmektedir. Yaşama özgürlüğü,
açlıktan ve yoksulluktan kıvranma özgürlüğü değildir. Yaşamayı açlıktan ve
yoksulluktan kıvranma özgürlüğü olarak dayatanlar, aslında emeği ve sanatı
ortadan kaldırarak insanlara tam bir kölelik yolunu dayatmaktadırlar. Emekle
sanat yaratma, özgürlük yolu iken, açlığı ve yoksulluğu dayatma ise en karanlık
ve kirli bir kölelik yoludur. Özgürlük ve emekle yaratılan güzel ve sanat dolu günlere duyulan ihtiyacı
ve özlemi Nazım’ın şu mısralarıyla
anımsayalım: “Selâm
yaratana! Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm! Bütün yemişler dallarınızdadır. Beklenen günler, güzel günlerimiz
ellerinizdedir, haklı
günler, büyük günler, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek, gül ve hürriyet günleri...”