Sanat, Ruhumuzu Kuşatır
Sezai Karakoç, bir sanat eserinin insan üzerinde değişikliği şöyle ifade eder. "Sanat eserinde u2013saf yaratış- karşısında duyulan heyecan verici bir çarpıcılık gizlidir. Büyük bir şiiri okumadan önceki insanla okuduktan sonraki insan arasında bir fark vardır. Eser, insanı değiştirmiştir; çarpmış, büyülemiş ve metamorfoza uğratmıştır."
Karakoç'un bu görüşü, düşünce hayatımızı ikmale erdirmek adına ve sanat anlayışımızın da nasıl işlediğini belli eder kuşkusuz. Burada sanat eseri bir şiir olduğu gibi bir resim, bir heykel, bir minyatür, tezhip, ya da mimaru00ee olabilir.
Bir sanat eserinin diğer sanat eseri üzerinde etkinliği ve tesiri hakkında bir mülahaza yapmak gerekirse şunları söyleyebiliriz. Ömrümüzü sürdürdüğümüz yerler olan evlerimizin de binalarımızın da sanat anlayışımızla bir ilgisi olsa gerek yoksa sadece buralarda yatıp kalkmıyoruz. Bu yerlerde düşünce iklimine dalıyor, yeni hayaller, yeni eserler meydana getiriyoruz. İbadet için gittiğimiz camiler ve mescitlerimiz de de öyle. Aynı durum ders verdiğimiz ya da ders gördüğümüz binalarımız için de öyle olması lazım.
Yahya Kemal'in Süleymaniye'de gördüğü bayram sabahı, başka bir yerde olsaydı belki bu kadar etkilenmezdi. Şairi yazmaya sevk eden bayram sabahının yanında Süleymaniye Camisinin de muhteşem sanat yapısı şairi derinden etkilemiştir. Burada mimaru00ee de görsel bir sanatın ürünü ve başka bir sanat ürünü olan şiir üzerinde derin bir tesir bırakıyor. Bu abidenin ilhamıyla başka bir sanat olan şiir daha doğrusu edebiyat yeni bir ürün kazanıyor.
Şairler, çoğu zaman üstad şairlerden ilhamını alarak şiirlerini ikmale erdiriyorlar. Süleymaniye'de Bayram Sabahı şiirinde ise şair Yahya Kemal, koca mimar Sinan'dan, onun eserinden etkilenerek eserini oluşturyor. Burada sanatlar arasında geçişkenlik ve çoğu sanatın iç içe yapısından bahsedebiliriz. O dönemde Mimar Sinan'ın çekici sanat gücü, zamanın büyük padişahlarındaki aksiyon ve iman gücünü birleştirip sağlam temeller üzerine koydurmuştur. Yahya Kemal devri ise yakın zaman Türkiye'sinde kaybedilen gücün neler olduğuna dair şiirinde ise işaretler taşıyor. Yahya Kemal devrindeki yöneticiler, bu eşsiz sanat gücünden haberdar oldular mı bilmiyorum.
"Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsu00ee tepeyi"
Mısralarıyla Koca Sinan'ın mimarlık sanatını ruhumuzda tecessüm etmiyor muyuz? Yahya Kemal'in şiiri, Koca Sinan'ın mimarlık sanatını anlamak, anlatmak ve duyurmak için ölümsüz bir seçenek. Nitekim Mimar Sinan, Süleymaniye'nin kubbesiyle 'İslam'ın kubbesi olan Sevgili peygamberimizi ifade ederken doğrudan doğruya onun liderliğine de gönderme yapmaktadır.
Gülün Adı adlı romanın yazarı Umberto Eco, kitabın bir yerinde "Bu duvarlar ayakta kaldığı sürece kutsal sözün bekçileri biz olacağız." Demişti. Demek ki sadece kitaplar değil duvarlar da bize kutsal sözün bekçiliği vazifesini veriyor. Biz de kutsal sözün sadece bekçiliğini değil sözcülüğünü de yapacağımıza ant içiyoruz.
Son söz şu olsa yeridir. Doktorlar, yaptıkları yanlışlıkları gömerler, mimarlar ise inşa ederler.