Sanat olarak eğitim
Eğitim, insanın öğrenme, araştırma ve düşünme arayışının,
çabasının ve merakının, sonu gelmeyen macerasının adıdır. Eğitim, formel olarak
okullarda yapılan bir faaliyetten ibaret değildir. Eğitim, okulu, sınavları,
müfredatları aşan sınırsız bir çabadır. Belki de eğitimin en büyük sorunu,
öğrenmeyi okula, müfredata ve bakanlığa hapis etmekten kaynaklanmaktadır.
Okullar, bakanlıklar ve müfredatlar eğitimin sorunlarını çözememektedirler.
Çünkü okullar, bürokratik kurumlar ve müfredatlar, çözümün değil, sorunun
kaynağı haline gelmişlerdir.
Öğrenmenin yaratıcı ve verimli olması için eğitimin iç içe
olması gereken alanların başında sanat gelmektedir. Sanat, öğrenmeyi hayatla
bütünleştirmekte ve eğitimi tamamen yaratıcı bir faaliyet haline gelmesine
katkıda bulunmaktadır. Eğitimin hurafelerle, batıl inançlarla ve arkaik
metotlarla yapılması hiçbir işe yaramamaktadır. Mevcut eğitim durumunun kendisi
fosilleşmiştir.
Eğitimin hurafelerin, batıl inançların, köhnemiş fikirlerin
ve kaynakların mecrası olmaması için sanatın bireyin hayatının bütün
taraflarıyla ilişkili olması gerekmektedir. Aslında hayatımızın her tarafında
sanat eserleri yer almaktadır. Hayatımızda yer alan müzikler, resimler, elbiseler,
yemekler, mobilyalar, heykeller, kısacası her şeyde bir sanat bulunmaktadır.
Eğitimin en önemli işlevi, kendimize özgü bir hayat üslubu oluşturmaya katkı
sunmaktır. Kendimize ait yaşam stilimizin olması için, sahici olarak sanatın
dokunduğu ve şekillendirdiği bir eğitim tecrübesini oluşturmalıyız.
Eğitimin fosilleşmeden kurtulması için sanatı öğrenmenin her
alanına çoğulcu, dinamik bir şekilde dokunması lazımdır. Sanat, eğitimdir.
Joseph Beuys kendi tecrübesi ışığında sanatın eğitim olduğu görüşünü ifade
etmektedir: “Öğretmenliğim en büyük sanatsal eserimdir. Geri kalan ise atık
malzemeler ve gösteridir.” Sanat yoluyla insan duygularını, düşüncelerini ve
davranışlarını ifade eder, geliştirir ve olgunlaştırır. Sanat olmadan uygulanan
bir eğitim, çocuksu ve güdük kalmıştır.
Eğitimde ilişki, etkileşim ve diyalog çok önemlidir.
İnsanlar, özgürce duygularını ve düşüncelerini paylaştıkça yaratıcılıklarını
geliştirebilirler. Eğitim, öğretmen ve öğrenci arasında gerçekleşen bir
monologdan veya sınırlı bir etkileşimden ibaret değildir. Kişiler, fikirlerini
özgürce birbirleriyle paylaşmalıdırlar. Yaratıcı bir eğitimin olmazsa olmazı,
düşünce ve ifade özgürlüğüdür.
Eğitimde kişilerin duygularını, düşüncelerini ve fikirlerini
ifade etmeleri, tek bir formla sınırlandırılmamalıdır. Kişilerin kendilerini
müzikle, şiirle ve resimle ifade etmelerinin imkanları yaratılmalıdır. Sanat,
kişiye kendini birçok formda ifade etme imkanı vermektedir. Sanat sayesinde
kişiler, günlük konuşma dilinin sınırlılıklarından kurtularak kendilerini genişliğine
ve derinliğine ifade edebilirler.
Sanat iletişimdir, tanımadır ve tanışmadır. İnsanlığımızın
bütün renkleri, sanat yoluyla birbirleriyle ilgilenebilir, ilişki kurabilir ve
iletişim içine girebilirler. Sanat, farklı milletlere, kültürlere,
coğrafyalara, cinsiyetlere, inançlara ve sınıflara mensup insanlar arasında
tanıma, tanışma ve iletişim köprüleri kurabilir. Sanat, aslında insanlar arasında
kurulan ve yapay bir şekilde yükseltilen ırkçılık, milliyetçilik, fanatizm,
cinsiyetçilik, kabilecilik, mezhepçilik, renkçilik, coğrafyacılık ve diğer
bütün uydurma duvarların yıkılmasıdır. Sanat, gerçek anlamda insan olmayı
öğrenmek, insan olarak yaşamayı öğrenme faaliyetidir. Sanat, kendimizi anlatma
ve başkasını anlama faaliyetidir. Eğitim, sadece anlatmadan ibaret değildir.
Eğitim anlamayı ve anlatmayı bir arada gerçekleştirmelidir. Bütün insani farklılıklarımızı
anladığımız, anlattığımız ve yaşadığımız süreçler olarak sanatı, eğitim ve
öğrenmenin her aşamasına yerleştirme ihtiyacı vardır.
Eğitim ve öğrenme sonucunda kişinin bilgi sahibi olması önemlidir, ama yeterli değildir. Edinilen bilgiler sayesinde kişiler, cehaletin bilgisel boyutunu giderebilirler. Bilgisel cehalet kadar önemli olan bir husus duygusal cehalettir. Duygusal cehalet, duyarsızlık ve düşüncesizlik halidir. Bilgisiz, duyarsız ve duygusuz kişilerin oluşturduğu toplumlarda her türlü barbarlık, şiddet ve fanatizm egemen olmaktadır. Kendisi dışında bütün insani farklılıkları inkar eden, kendisini efendi, diğerlerini köle ve aşağı gören, insani çoğulculuğu, onuru ve özgürlüğü ortadan kaldırmaya çalışan kişiler ve gruplar, cahil, duygusuz, duyarsız ve barbar olarak nitelenmeyi hak etmektedir. Eğitimi salt bilgi ve ezber olmaktan çıkaran sanat, eğitimi duygunun, düşüncenin ve duyarlılığın kazanıldığı insan oluşun gerçekleştiği bir olgunlaşma sürecine dönüştürmektedir.