Sanat birleştirir mi
İster körklü kelimesi ile isterestetik kavramı, güzellik teorisi ile ilgisini kuralım, “güzel”in, iyi ve doğru olma ile doğrudan yakınlığını kabul edenlerle, güzeli iyi ve doğrudan ayıranlar elbette ayrışacak. Sonra “bizim güzelden anladığımız sizin güzelden anladığınızla aynı değil” demeyi bırakın, “sadece bizim güzelimiz güzel, sizin güzeliniz çirkin” demeye bile başlayacak. Doğru, yanlış, iyi, kötünün yargıçlığını hiçe sayacak illa.
Sanata
ve her birleştirici, bütünleştirici unsura rağmen, insanlığın keskin bir
ayrılışla ayrıldığını kabul edelim artık ve rahatlayalım. Çünkü büsbütün birlik
coşkusu ve inancı, bu iyi niyetin kendi kendine uydurduğu güzel gelecek
masalları ve ütopyalar zinciri hepimizi yordu. Dünya ortamında doğru-yanlış,
iyi-kötü, güzel-çirkin hep bir aradalar ve bu ayrım her zaman daha zor. Fakat
seçimler ve olaylar, ilerleyen seçili kader çizgisi herkesi kendi seçip
beğendiği tarafa ayırıyor zaten. Bu ömür süresi kadar uzun bir ayrılış
hikayesi. Biz farklı ömürlerin insanlarıyız diyebilecek kadar…
Ahiret
inancında ise çok keskin bir ayrım/fasl var. Herkesin inanmadığı bir gelecek bu tabi. Fakat böyle
bir yarına inananlar içingerçek bir sınıfsal ayrım. İyiler bir tarafa, kötüler
bir tarafa… İyiye doğru ve güzel de dahil… İnanıyorsak şimdiden kendi kendimizi
artık ne tarafa ayırmak istiyorsak o tarafa ayırıyoruz. Seçimlerimiz ve
elediklerimizden uzak yaşadıklarımız, yapıp ettiklerimiz hep o kendini bir
tarafa ayırmış olmanın yansıması… Burada sadece sanatla ilintili olarak,
seçtiğimiz doğru ve iyiyi güzel, güzel ötesi mi yaşayabiliyoruz. Yaşamımız
doğruluğu, iyiliği halletmiş te bir tek güzel, çok güzel olması kalmış bir
yaşam mı? Yaşamımızı ne kadar sanat kılabildik. Zor zenaat kısmında mıyız?
Hepsinden biraz mı?...
Herkes
kendi seçimini, kaderini sanat seviyesine bir parça çıkarabildi ise, ya da
çıkarabilenler arasında sanatın birleştirici yönünden kaynaklı bir birlik
oluşabildi mi? Farklı kesimler sanat söz konusu olduğunda ayrılıklarını
yaşamlarının arkasında bırakıp sanatta bir olabiliyorlar mı?
Ne
kadar zıt kesimlerden gelirsek gelelim daha dünyada iken, din, mezhep, tarikat,
ideoloji her ne olursa olsun etiketlerin ötesinde bir ayrılık ve bir kenara
ayrıldıklarımızla farklı bir birlik yaşayabilir miyiz?
"Ortak
güzel” de buluşmak ilk aşama olur mesela... Şu payda dedikleri... Güzel demem
sanatın hem büyük bir farkındalıkla hem de fark ettirmeden birleştirici oluşuna
atıf. Farkındalık dediğimiz hepimizin insan oluşu, olmak isteyişi. Fark
ettirmeden ise o büyük amaçta ortaklaşa koşup duruyorken birdenbire aynı hizada
birbirimize rastlayıvermemiz. “O da buradaymış!” sözünün çoğalması ve “Onlar da
buradalar!” a dönüşmesi… Sonra etiketlerin solması, hatta yırtılıp atılması.
Çünkü etiket yırtılmak içindir. Etiket
tanımlama ve öyle tanınmanın ötesinde hiçbir ileri misyon taşımıyor. Çünkü
etiket ötekileştirmede suiistimal ediliyor. Çünkü etiket altına saklanılan bir
paravana dönüşüyor. Etiket yaşadıklarımız ona uymadığında yalanı alnımıza ağır
geliyor. Etiket, o etiket altında
yapılan münferit hataları genelleştirilmesine yol açıyor.
En
sonunda birbirimizden ayrı güzel bulduklarımızda saygıyla buluşuruz belki de...
Saygı sevgiye nazaran önemsiz ve çelimsiz gibi geliyor. Sevgi daha baskın ve
şımarık. Sevginin boyası saygıyı solduruyor. Halbuki saygı sevginin
sevgilisidir. Sevgi onsuz yapamaz. Ayakta duramaz. Yaşamını idame ettiremez.
Hürmet birbirimizin tel örgülerinde gül arama, birbirimizi
anlama sakinliğidir. Bir oturalım ve konuşalım. Birbirimizin seçtiği nasıl bir
şey? Nasıl bir şeye inanıyoruz? Övmeden ve sövmeden. Abartmadan. Sükunetle.Bir
şeyleri birbirimizden farklı olarak neden öyle veya böyle yapıyoruz? Anlamaya
çalışmak işi anlam aramamızın bir parçası. Karşıt sandığımız ve hiç anlamak
için karşısına oturmadığımız, karşımız, diğerimiz yaşamını nasıl
anlamlandırmış? Ondan ve onun eksiklerinden bağımsız olarak o anlamın aslı
nedir? Biz de o olmadan o anlamın tadına denemek ve yanılmak veya yanılmamak
için bakabilir miyiz? Gibi sorular anlamak için, birbirimizin iç dünyasına adım
atmak için sorulabilir sorular. Ve sanat bütün bu soruları sessizce, kargaşasızmerak
ettiren bir güç.
Böyle
böyle anlaşabilme yolunda iken en nihayet zaaflara, hoş olmayan yanlara,
çirkinliklerimize ulaşırız. Yol zorlu ve uzun. Faziletler, meziyetler has azık
gibidir. İlla biter.
Salıncak
durur. Rüzgar üşür. Sıra birbirinin çirkin yanlarını da sevmeye gelir. Fakat bu
sevmek; onu aşabilsin ve o konuda da güzelleşsin diye şefkatle okşamak anlamına
gelir. En nihayet güzelleşir mi güzelleşir sevmek işi... Saymak işi…
Benim
toplum projem bu. Kimse korkmasın. Anlaşmak her konuda aynı düşünmek ve
konuşmak değildir. Farklı düşünebilenlerin birbirini dinleyebilmesi,
anlayabilmesidir. Yaşamın saygıya ve onun sağlayacağı özgürlüğe bırakılmasından
ibaret bir şey...