Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.88
Gram Altın
2298.57
BIST 100
8990.27
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Nisan 2012

Sanal alemde yaşamak da zor

Yaşadığımız alemden kaçıp başka alemlerde huzuru aramaya başladığımız günden beri aslında ne huzurumuz kaldı ne de kafamızı toplayabiliyoruz. Her şey birbirine girdi, yüzler karıştı, içiyle dışı birbirinden farklı ruhlar türemeye başladı. Sanal derken, yalan olup çıktık.

Teknolojinin kullanılması noktasında her şeyin çok çabuk geliştiği bir ülkede yaşıyoruz. O kadar büyük bir hızla ilerliyoruz ki bir anda her yanımız dijital bir kuşatmaya teslim oldu. Sanki yıllardır böyle bir hayat sürüyormuş gibiyiz. Her şeye uyum sağladık. Bütün teknolojiyi üzerimize uydurduk.

Telefonunu evde ya da bir yerde unuttuğunda aklı gitmiş gibi fır dönmeyen kaç kişi var? Dışarıya telefonsuz çıkanlardan kaç tanesi kendini çırılçıplak hissetmez? İnterneti kesilince "Şimdi ne yapacağım?" deyip ne yapacağını bilmeyenlerin sayısı çoktur herhalde. Çünkü teknoloji geldi ve hayatımızın ortasına kuruldu. Her şeyi bilen google hazretleri var artık hayatımızda. Her konuda ilk danışılacakların başında google geliyor.

1998 yılını hatırlıyorum da; aynı okulda çalıştığım bir arkadaş "Sana mail adresi alalım, lazım olur?" demişti. Mail neye denir, kaç liradır, tam olarak ne işe yarar bilmediğim için "Ne işime yarar ki?" diyerek bir süre ayak sürmüştüm de, sonradan arkadaş kendisi benim adıma bir mail adresi almıştı. Birkaç yıl öylece kenarda durmuştu bu mail adresim. Zaten bilgisayar o zamanlar her evi bırakın, resmi dairelerde bile birkaç tane vardı.

Cep telefonu sadece bir öğretmen arkadaşta vardı. O da araç telefonu denen bir şeydi. Mesaj falan atılmazdı. Öyle cebe sığacak cinsten değildi. Bildiğiniz takoz gibi bir telefondu. Elbette o zamanlar cep telefonu olanlar parmakla sayılacak kadar az olduğundan bir telefona takoz deme lüksümüz yoktu. Çünkü telefonun küçüleceğini düşünmek bile hayaldi.

Aradan öyle asırlar falan geçmedi. 13u201314 yıl geçti ve durum ortada. Bilgisayarsız, internetsiz ev nerdeyse kalmadı. Cep telefonu kullanımında dünyada ilk sıralardayız. Aynı telefonu bir yıl kullananlara acıyarak bakanlar var. Facebook ve twitter kullanımında dünyada önemli bir sayısal üstünlüğümüz oluşmaya başladı. Sanal dünyadan kopmaktan korkanlar artık cep telefonlarında sanal alemlerini de yanlarında taşıyorlar.

Hal böyle olunca dijital kuşatmadaki bu yeni yaşantımızda huzurumuzu da kendi ellerimizle kurban etmiş olduk. Kafa dinleme bahanesiyle kıra, bayıra, çayıra gidenler bile ellerine cep telefonu ya da diz üstü bilgisayarlarını alıp, yemyeşil doğanın ortasında sözde kafa dinlemeye çalışmaktalar. Bir anlık bunları kenara bırakıp kendilerini doğanın koynuna bırakmaya çalışsalar, akılları yine telefonda, facebookta kalacak. "Acaba bir arayan, soran var mı?" tedirginliğiyle hiçbir şeyin tadını alamadan yaşamaya devam edecekler. Teknoloji hayatımızı kolaylaştıracaktı, oysak ki her şeyi zehir etmek gibi bir yanı da böylelikle ortaya çıkmış oldu.

Huzur dolu olması gereken ortamlar da buna alet edilmeye başlandı. Artık sanal alemin son modası, umreden canlı yayınla facebooka, twittere bağlanmak. "Şu an tavaf yapıyorum, bu fotoda namaz kılarken ben, umrede size de dua ediyorum canlarımu2026" Gel de bu sanal kafayla kendini verip oraların manevi ikliminden nasibi al.

Son bir haftadır internet ortamında şair Abdurrahim Karakoç'un ölüm haberleri dolaşıp duruyor. Tek kaynağı internet olanlar bol bol taziye yayınladılar. Üzüntülerini dile getirdiler. Şairin oğlu da medya aracılığıyla bu haberleri yalanlamak zorunda kaldı. Hiçbir mantığa sığmayan bu haberlerin şairin ailesini ne kadar üzdüğünü elbette bu haberleri yayanlar düşünmedi.

Hayatta sağlam adımlar atabilmek için kaynağı doğru belirlemek gerek. Yoksa kaynağı internet olanın doğru bir yol bulması zor görünüyor. Teknolojiyi bir anlık da olsa kenara atıp kendinize ve sevdiklerinize vakit ayıracağınız güneşli günler diliyorum.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan