Samsun Kaptanağa Camii'ne ne oldu!
Samsun Saathane Meydanı’nın doğu istikametinde Namık Kemal Caddesi, her daim canlılığını koruyan sohbet mekânlarıyla meşhurdur.
Sabah namaz çıkışı kahvaltı yapanlarla dolup taşan çay
ocakları, gün boyu yorgun nefeslerin soluklandığı, muhabbetlerin harman olup
gökyüzüne yükseldiği buluşma mekânıdır.
İşadamı Yakup Bey, çocukluğunda babası Hacı Mehmet
Bahadır’la uğradıkları çay ocağında çayını içerken etrafı seyretmekten büyük keyif
alırdı.
Dükkânlarını açan esnafın malları dışarıya çıkarmasını, arastada
güne başlamanın gürültülü sakinliğini merakla seyrederdi…
Yine aynı çay ocağında, aynı alışkanlıkla çayını tabağına
dökmüş, soğumasını beklerken, yanlarına doğru kısa boylu, sol kolunu, sol
ayağını zor kullanabilen yaşlı adam, bastonuna dayanarak güçlükle gelmeye çalışıyordu.
Nihayet geldi, sessizce oturdu…
Titreyen eliyle cebinden defterini çıkardı, yazarak uzattı. Yakup’un
babası defterdekileri okuyup sorunun cevabını yazdı verdi.
Adam, başını sallayarak gülümsedi. Tek kelime konuşmadan
çayını içti, aynı zahmetli gayretle kalkıp gitti…
Yakup adam gidince sordu:
“Baba, o adam neden konuşmadı?”
Hacı Mehmet Bahadır derin nefes aldı, hatıraların ağır yükü gözlerinin
kısılmasına sebep oluyordu.
“O adam, Kaptanağa Camii’nin
imamıydı. Sabah ezanı okumak üzere görev yaptığı camiye gittiğinde, caminin yerle
yeksan olduğunu gördü. Üzüntüden kahroldu, yere yığılıp kaldı, felç geçirdi. O
günden sonra kimseyle tek kelime konuşmadı.”
Yakup, babasının anlattıklarına inanamadı.
Küçük aklı, gündüz ibadet edilen koskocaman caminin gece
yıkılmasına, yok edilmesini anlayamadı…
Yıllar sonra genç işadamı Yakup’un yolu Kaptanağa Camii
Sokağı’ndan geçti.
Sokak tabelasını görünce çay ocağındaki hatıraları canlandı…
‘Caminin hikâyesini öğrenmeliyim!’
Araştırmaya başladı. Tarihçilerden yardım aldı, arşivler
karıştırdı;
1869-1872 yıllarında Samsun Belediye Başkanı Mehmet Kapudan
Ağa tarafından yaptırılmıştı.
1872 yılında, Nalın-ı Şerif, Diyarbakır’dan Samsun’a
getirildiğinde Kaptanağa Camii’nde sergilenmişti.
1923 yılında imamı Hoca Saadettin Efendi’ydi.
15 Kasım 1935 tarihinde yürürlüğe giren Tek Parti kanunu;
“…Tasnif harici kalacak cami ve mescidler usul ve mevzuata
göre kendilerinden başkaca istifade edilmek üzere kapatılır…”
Kaptanağa Camii’nin, İnönü döneminde, 1946 - 1948 Muhittin
Özkefeli’nin belediye başkanlığı yaptığı zamanlarda yıkılmıştı.
Arazinin yarısı satılmış, yarısı Çocuk Esirgeme Kurumuna
bağışlanmış…
Yakup, Caminin yeniden inşa edilmesi gerektiğini düşünüyor, şehrin
kaybolan mirasını yeniden hayata kazandırma fikriyle heyecanlanıyordu.
Lakin gayretleri sonuçsuz kalıyordu…
Caminin yeri tam bilinmemekle; Gazi Müzesi’nden İstiklal
Caddesi’ne çıkan yokuşun adı ‘Kaptanağa Camii Sokağı’ydı.
‘Kaptanağa Camii Sokağı’ levhasının zamanla ‘Kaptanağa
Sokağı’ şeklinde değiştirildiğini gördüğünde içini tarifsiz hüzün kapladı.
Hafızasındaki anıların yaşadığı anla bağlantıları siliniyor,
kaybolup gidiyor;
Geçmişten geleceğe isim dahi kalmıyordu…