Dolar (USD)
34.61
Euro (EUR)
36.33
Gram Altın
2918.04
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ekim 2020

​Samimiyet yoksa sevgi de huzur da yok!..

“Birbirimizi Niçin Sevemiyoruz?” sorusuna cevap aramaya devam...

Fırsat buldukça bu konuyu ele alacağız, zira, her şey “Kalpte”, “Sevgi”de bitiyor.

Kadim Okuyucularımızdan Hatice Çelik de demiş ki;

“Samimiyet yoksa, sevgi de yok!”

EyvAllah.

Kardeşimiz, sağ olsunlar bizi “samimi ağabeyleri olarak gördüklerini” ifade etmişler.

Bir de metin göndermişler…

“Samimiyetle”, istifademize:

(*) “Günümüz insanı samimiyet problemi yaşamaktadır.”

Dış görünüşü, zâhiri ön planda tutmaktadır.

İlişkiler içtenlikten, doğallıktan uzaklaşmış ve yüzeysel bir hâle gelmiştir.

İnançlar hayata ruh ve can vermemektedir.

İbadetler çoğunlukla insanın ruhunu, özünü olgunlaştıran bir işlev görmemektedir.

Dinî hayat daha ziyade ruhî, kalbî yönü zayıf; şeklî yönü öne çıkan bir özellik göstermektedir.

Ailede, toplumda, ticari hayatta doğruluk ve dürüstlük kaybolmaktadır.

Eşler arası ilişkilerde sadakat duygusu zayıflamakta, aldatmalar çoğalmaktadır.

İnsanlar birbirine verdikleri sözleri yerine getirmemekte; kamu alanında yaptıkları sözleşmelere bağlı kalmamaktadırlar.

“(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (RÛM suresi 30. ayet)

Temim ed-Dârî’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber efendimiz üç defa tekrarlayarak: “Din, samimiyettir” buyurmuştur. (Ravi der ki:) “Biz, “Kime karşı”, diye sorduk. O da “Allah’a, Kitabına, Rasulüne, Müslümanların önderlerine ve bütün Müslümanlara karşı”, buyurdular.”

Kutsi hadis: “Allah (c.c.) buyuruyor ki; ‘Kulumun en çok sevdiğim ibadeti, bana karşı samimi olmasıdır.”

“Rabbimiz Allah’tır diyenler sonra da dosdoğru olanlar için ne korku vardır ne de hüzün. Onlar cennetliktir. İşlediklerinin karşılığı olarak cennette temelli kalacaklardır.” (Ahkaf 13-14)

İnsanın yaratılış gayesi, buluğ çağından ölüm kendisine yetişeceği ana kadar, samimi olarak Hakkâ boyun eğmek.

“Ey Muhammed! De ki; Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm Âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam 162)

*****************

SAMİMİYET NEREDE, SAMİMİYET!

Apar topar kılınan namazlarda, ya da secdeye varmadan kalkan başlada mı huşu?

Dudaklar kıpırdayıp gönlün Allah’a açılmadığı avuçlarda mı dua?

Kalbin mutmain olmadığı tesbihatta mı zikir?

Dilden kalbe inmeyen tövbelerde mi huzur?

Reklam aracı yapılan sadakalarda mı hayır?

Sadece mideye tutturulan oruçlarda mı takva?

İbadetlerimizin safiyet ve sadakatini yaşayabilseydik meleklerle kol kola dolaşırdık Rabbimiz’in merhamet ikliminde.

Özümseyerek sevseydik, getirdiğimiz her salavatta efendiler efendisinin kokusunu duyardık ruhumuzun derinliklerinde.

Yaşayabilseydik miracımız olan namazı, bütün benliğimizle durabilseydik kıblegâhımıza, sonunda verdiğimiz selam ulaşırdı Âlemler Sultanı’na.

İçten bir yakarışla okuyabilseydik Kur’anlarımızı, muhatap olurduk vahyin kaynağına, rabbül âlemine. Ve şekillendirirdi ruhumuzu üflerdiği rahmet esintileriyle. Ve erişirdik ihsan şuuruna bıraksak/bırakabilsek dünyaya ait sevgilerimizi.

Ve şeytanları bağlardık namazımızla, oruçlarımızla. Mesafeler kalkardı o zaman yüreğimizden, hicranlar bütünleşirdi Kâinatın Efendisi’yle.

Ruh olmadan bedenin bir hayatiyeti söz konusu değildir. İhlâs ve samimiyetin olmadığı ya da eksik olduğu amellerde ancak ruh bulunmayan ölü bir ceset gibidir. Kulluktaki ihlas ve samimiyet kaybolmamalıdır. Zira ihlâs ve samimiyetten yoksun bulunan dualar cevapsız, tövbeler karşılıksız, ibadetler de sevapsız kalır.

“SİZ KULLUĞUNUZU BİLİN!”

Bir gün Hz. İbrahim Ethem’e demişler ki:

–Bu sene havalar çok kurak geçiyor, bitkiler kurudu, kıtlık hüküm sürüyor, biz yağmur duasına çıkıyoruz, sen de bize katıl. O Allah dostu şöyle cevap vermiş:

–Siz kulluğunuzu bilin, O Rabliğini bilir. Siz Allah’ın güzel kulları olun, o yağmur da yağdırır, ekini de bitirir, rızkı da bol bol ihsan eder.

“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter.” (Tahrim, 66/8)

“Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli diğer kötü bir amelle karıştırdılar. (Tevbe ederlerse) umulur ki Allah onların tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir”. (Tevbe 9.102 )

“Haydi, kâfirlerin hoşuna gitmese de Allah’a, Allah için dindar ve ihlâslı olarak dua edin!” (Mü’min 14)

“Sevmeyen ama birbirine katlanan, kabul etmeyen ama itaat eden, saygı duymayan ama korkan, insanların bir arada bulunduğu, içinde samimiyet rüzgârlarının esmediği, merhamet duygularının yeşermediği aileler birbirinin “göz aydınlığı” olabilir mi?

Samimiyetle kucaklayamadığımız, sevgiyle saramadığımız, merhametle nazar eyleyemediğimiz, birlikte sohbet edemediğimiz aile bireylerimizi cehennem ateşinden korumamız mümkün müdür?

SAMİMİYET KALPTE VE AİLEDE!

Samimiyet, ailemize karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmektir.

Allah emaneti olarak kabul edip, haklarına riayet etmekle, samimi bir adım atmış oluruz.

Din ve dünya işlerini öğreterek sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz.

Bereket ve huzur kaynağı olan ailemiz, sevgi ve merhamet temeline oturtulup, samimiyetle yoğrulduğu gün gerçek saadete erecektir.

“Güneş ile dünya arasına ay girince, dünya karanlıkta kalır. ALLAH ile kul arasına dünya girince, kul karanlıkta kalır”… (Merhum Necip Fazıl Kısakürek)

“İhsan; Allah’a sanki O’nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir” (Müslim, İman, 5-6).

“(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki Kitâb’ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dîni Allâh’a has kılarak ihlâs ile kulluk et!..” (Zümer, 39/2)

“De ki: Ben, dîni Allâh’a has kılarak ihlâslı bir şekilde O’na kulluk etmekle emrolundum.” (Zümer, 39/11)

ÖMER GÖRMEZ AMA ALLAH GÖRÜR!

Hazreti Ömer, halifeliği zamanında sütçülerin süte su katmasını yasaklamış ve bu emrini her tarafa duyurmuştu. Şehrin asayişini kontrol etmek için bir gece Medine’de dolaşırken yoruldu ve biraz dinlenmek üzere bir evin duvarına yaslandı. Evin içinde anne ile kızı arasında geçen şu konuşmayı duydu:

Anne: Haydi kızım: kalk da sütlere biraz su katıver.

Kız: Halifenin sütlere su katılmasını yasakladığını bilmiyor musun?

Anne: Evet biliyorum.

Kız: Öyle ise Halifenin yasakladığı işi nasıl yapabilirim?

Anne: Kalk da su koy şu sütlere, Ömer seni nereden görecek?

Kız: Ömer görmez ama Rabbim görür. Vallahi ben O’nun göreceği yerde yapmadığım bir işi görmediği yerde de yapmam.

Hazreti Ömer, bu konuşmaları dinledikten sonra evine döndü. İyi bir din terbiyesi görmüş bu yüksek ahlâklı fakir kızı oğlu Âsım ile evlendirdi.

‘Üç nitelik vardır ki bu üç niteliğe sahip olan Müslümanın kalbi ihanet etmez, kin tutmaz, aldatmaz: İşini sırf Allah için yapmak, Müslümanların önderlerine/idarecilerine karşı samimi davranarak onların iyiliğini isteyip bunun için çalışmak ve Müslümanların cemaatinden kopmamak. (İbni Mâce, Mukaddime 18, Menâsik 76)

Samimiyet cennetin kokusunu duyabilmektir:

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 33/23)

İman, azalara sirayet etmezden önce düşüncelere, duygulara ve arzulara etki edemezse, iç ile dışın uyumsuzluğunun ortaya çıkması tabiidir.

“İblis: ‘Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım’ dedi” (Sad 82-83)

Allah Muhafaza.

*****

( *)Kaynak: https://idrisyavuzyigit.com.tr/)