Samimiyet Bayramı
Bu yazıyı kaleme almaya karar verirken, insanlara karşı kaybolmaya başlayan inanç ve nezaketimi, kelimelere karşı da tüketmeye başlayıp başlamadığımı sorguladım. Vicdanın dokuz köyden kovulmasına muktedir olan doğrular, kelimeleri de örseler, küstürür müydü yoksa "yüze vurmamak, ayıp örtmek, açık kapatmak" başlığı altında süku00fbt etmek, vicdanı yalnız bırakırken kelimeleri de hak ve hakikatin yurdundan uzağa mı düşürürdü? Bir kere daha bildim ki her iki ihtimale de açık bir gönül taşıyan kalem yolcusu, kendisini daima haykırışın vatanına yakın bulacak ve her şeye rağmen yazacaktır.
15 Temmuz imtihanının üzerinden bir sene geçtiu2026 Füze, tank, bomba, silah kılığına giren ölümün bir nefes kadar yakınında duranlar ve o müthiş mahşeri birebir yaşayanlar içinse yara ve zaferler an kadar taze, an mesafesindeu2026
Gelecek nesillere ulaşacak
Tarih gibi, onu, aşk, kan, keder ve zaferle dolduran hadiseler de kendilerini kaleme alacak, şiirleştirecek, hikayeleştirecek, türküleştirecek katipler, ulvu00ee bir sevda ile tabloya dökecek nakkaşlar bekler. Yaşanmışlıkların talebidir bu insanından. Diler ki kendisi, gelecek nesillere büyük bir rikkat ve titizlikle ulaştırılsın. Diler ki kendisini yarına götürecek eller, tertemiz bir samimiyete sarılsın. İnansın.
Aslında istikbal ve istiklal mücadelesi olan 15 Temmuz, en net ifadeyle, Anadolu insanındaki saf inancın; samimiyet ve coşkunun tezahürüdür. Gönüldeki kahramanlığın "toprağa tutunan gelincik" misali, toprağına can ve kan sunmasıdır. Toprağı için, toprağın bağrına hayat adamasıdır. Vatanı ve iradesi uğruna yarini, yarenini, yarınını, evlad-u iyalini ardına almasıdır. 15 Temmuz bu topraklara samimiyetin, tekbirlerle, salalarla, dualarla yazılmasıdır. Samimiyet bayramıdır. Elbette yaşatılmalı, unutturulmamalıdır fakat bu onurlu mücadelenin hatırasını yaşatmak da onun yükünü sözüyle, özüyle, gücüyle, duası ve imanı ile sırtlayanların hakkıdır. Haklıların hakkı.
Ölüm yağmurunun altında
Cumhurbaşkanımızın bir çağrısıyla kendilerini, büyük bir mücadelenin içinde, insanıyla karşı karşıya bulan, ölüm yağmurunun altında kalan, bedenen yara almasa bile ruhen, ömrünce taşıyacağı yaraların izleriyle dolan haysiyet erleri bugün de, hep yaptıkları gibi, mihnet zamanlarında bulundukları, kendilerini, bir pervane gibi ateşine attıkları meydanlardan köşelerine çekilmişler, yeni zorluklara karşı iman ve ihlas toplama gayretine girmişlerdir. Buna mukabil daha dün, mücadelemizi hakir görenler, onu "kanlı oyun" söylemleri ile gölgeleyenler, bir netice alıncaya dek sessiz kalmayı tercih edenler riyakar bir üslup geliştirerek sahnelerimizi, kitaplarımızı, yarışmalarımızı, dergi ve yayınlarımızı işgal ve istila etmişlerdir. Elinden gelse muhatabına nefes hakkı tanımayacak bir şiddetle had ve hukuku aşan muhalifler bugün, şehitlerimizin aziz hatıralarının minnet duygusu ile yaşatılacağı vakitleri, renk cümbüşüne çevirme yolunda hızlı adımlar atmaktadır. Adına "samimiyetsizlik" demekte zorlanmayacağımız ahval ise, insanın insana duyduğu güveni yaralamakta, sap ile samanın karışmasına sebep olmakta, davasına aşkla bağlı samimi insanları sarsmakta ve gündemin elastik bağrından her gün bir parça daha koparmaktadır. Böylece 15 Temmuz'un muazzez ruhu yaralanmakta, 15 Temmuz'un ruhunu inşa edenler de farkında olmadan emaneti, popüler kültürün kara vicdanına bırakmaktadır.
Rahman'dan hayası olmayan anlayışların, kalbiyle yüzleşmelerini beklemek ne beyhude bir çabadır.
Biz yine de 15 Temmuz'un "samimiyet bayramı" diye okunduğunu ve tarihe zümrüt harflerle yazılacak olanların da samimiyet yolcuları olduğunu hatırlatmış olalım. Tarihin gücü hakkı batıldan, gizliyi aşikardan, akı karadan ayırmaya kadirdir.